- 22.04.2014 00:00
Perşembe, İttihat Terakki yönetimindeki Osmanlı devletinin, Ermeni vatandaşlarını kadim topraklarından tamamen silecek kararının 99’uncu yıldönümü. 24 Nisan 1915 başkent İstanbul’daki Ermeni aydınların önce tevkif sonra telef edildikleri kara gün; dünyanın dört bir yanına dağılmak zorunda kalmış Ermenilerin simgesel günü. Bu toplu facia memlekette kabul görmekten uzak. Anadolu Ermeniliğinin tamamen silinmiş olması dahi idrak etmeye kâfi değil. Resmî Türkiye ve resmî tezin sivil savunucuları yıllardır canı dişe takmış soykırım olmadığını ispat etmeye çabalar. Bin bir dereden su getirilir, beyhude karşılaştırılmalar yapılır ve millet her 24 Nisan’da nefesini tutar, ABD Başkanı ne diyecek diye kulak kesilir.
İki 24 Nisan arasında ise dışarıda inkârcı lobi yapılır, tarihçi müsveddelerinden icazet istenir, diğer memleketlerdeki tanıma faaliyetleri yakından izlenir. Daima soykırım gerçeğine karşı bir emare gözetlenir ki vicdanen sulh bulunsun. 2012’de soykırımı inkârın cezalandırılmasını öngören kanunun Fransız Anayasa Konseyi tarafından anayasaya aykırı bulunması ve 2013’te AİHM’in Perinçek-İsviçre davasında soykırım inkârının ifade özgürlüğüne dâhil olduğu kararı Türkiye’de daima “baak, gördün mü soykırım olmamış” olarak okundu. Daha önce ABD Temsilciler Meclisi veya Senato’dan dönen karar tasarıları da öyleydi. Oysadışarıda bir iki şaşkın dışında soykırım hususunda bir tereddüt yok. “Suriye çölünde safaride ayakları taşa takıldı, düşüp öldüler veya 1916’da kafileler hâlinde Fransa, Amerika’da turistik geziye çıkmışlardı” diye düşünen yok, sadece devletlerin Türkiye ile olan ilişkilerinde gözettikleri menfaatleri var.
Bu defa durum çok farklı olmasa da yüzüncü yıl baskısı görmezden gelinebilecek gibi değil. Ancak 2015’le birlikte yurtdışında doğal olarak artacak girişimler, görünürlük ve farkındalık,hükümetin Batı’yla ilişkilerinin iyiden iyiye soğuduğu ve buna karşılık Azerbaycan ilişkisinin stratejik bir konuma gelerek perçinlendiği bir döneme rastlıyor. Bu tesadüf değil. Hükümet 2015 öncesinde farklı ve yeni bir Ermeni ve Ermenistan siyaseti üretemedi. Beceriksizlik, gönülsüzlük ve çıkarcılık karışımı bir yaklaşımla Zürih Protokolleri 2010’da çöpe gitti. Bundan böyle dışarıda tasarılar gidip geldikçe, Ermenistan ve Ermeniliği konu alan etkinlik arttıkça Türkiye katılıp kalacak, kabuğuna çekilecek.
Aybaşında ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nin karar tasarısına verilen resmî cevapta şöyle diyor devlet: “İnsanlığa çok büyük acılar yaşatan Birinci Dünya Savaşı sırasında cereyan eden trajik 1915 olaylarına ilişkin adil bir hafızaya, bu ortak tarihin sahipleri olan Türkler ve Ermeniler tarafından birlikte diyalog ve empati yoluyla nasıl ulaşılabileceği yoğun biçimde ve her yönüyle esasen irdelenmektedir. Türkiye-Ermenistan protokollerine de yansıtılmış olanOrtak Tarih Komisyonu kurulması önerimiz, bu çerçevede hâlâ gündemdedir.” 99 yıl sonra gelinen yer “adil hafıza” ve bu amaçla kurulması teklif edilen “ortak tarih komisyonu”! Adil hafıza “onlar da bizi kesti” tezinin edepli ifadesinden başka bir şey değil. Ortak komisyon da “acılar ortaktır” kararı alması beklenen bir kılıf. Bir yanda soykırım uzmanları diğer yanda inkârcı profesörlerden oluşacak bir komisyonun bırakın ne konuşacağını, toplanması bile mümkün değil.
Hükümetin namevcut Ermeni ve Ermenistan siyasetine karşılık toplum hakikat arayışını sürdürüyor. En sağlıklısı ve kalıcısı da bu, çünkü huzur bu toprağa bu yüzleşme olmadan gelmeyecek. “2015” bu arayışların artacağı, derinleşeceği bir evre olacak. Devlet ve hükümet ne derse desin.
Perşembe İstanbul anması Taksim’de 19:15’te.Bu yıl Adıyaman, Ankara, Antep, Bitlis, Bodrum, Çanakkale, Diyarbekir, İzmir, Malatya, Mardin, Urfa ve Van’da da anma var.
cengizaktar@gmail.com
Yorum Yap