- 18.04.2014 00:00
Çoğunluğun temsilcisi olan AKP, hâliyle kendi burjuvazisini yarattı, eşzamanlı oluşmakta olan o burjuvazi de AKP’yi destekledi. Devlet eliyle büyümüş eski burjuvaziyle karşılaştırınca, kendi yağıyla kavrulan, gayretkeş, işbitirici, aileye dayanan o Anadolu kaplanı kobilere bakıncadaha hakikî bir burjuvalaşma sürecinden bahsetmek mümkün. Bir ara “Müslüman Protestanlar” başlıklı bir çalışmaya konu bile olmuşlardı. AKP gözlemcileri süreci, yeniden modernleşmenin motoru olarak sundular. Çoğunluk desteğiyle birlikte okuyunca, memleketin dönüşümü ve geleceğinin gerçek taşıyıcısı olarak tanımladılar. Bugün görüyoruz ki, Batı’daki benzer süreçlerle karşılaştırıldığında bu dinamik ne iktisaden ne de siyaseten bereketli. İktisadî temeli kentsel, kırsal rant ve yağma, siyasî temeli ise tahammülsüzlük, buyurganlık ve husumet. Özal’dan başlatıp “otuz yıl nedir ki” deyip 1923-1983 arasını paranteze almaya yeltenenler ayrı konu tabii.
MONTAJ VE KOPYA SANAYİ
Seçim öncesi bir MÜSİAD raporu açıklandı. Dernek, raporun arkasında olmadığını söyledi. Her neyse, raporda önemli tespitler var ve seçim gürültüsüne gitmesin. “2023 Vizyonu ışığında Türk sınaî mülkiyet raporu” yerli patent ve marka sayılarına ve dolaylı olarak araştırma geliştirme potansiyeline bakıyor.
Rpordan rakamlar: “Türkiye’deki yaklaşık 60.000 ihracatçı şirketin 50.000’i tescilsiz markayla ihracat yapıyor! Aktif patent sayısı 7.400; Yunanistan’da 32.000. 2010’da yerli firmalarca alınan patent sayısı sadece 171. Bu 171 patentin yüzde kaçının ticarileştiği ve kaçının kritik ürüne dönüştüğü bilinmiyor. Kritik buluş yok! 171 sayısının çok büyük bir kısmı Arçelik, Bosch, Vestel ve Ford firmalarına ait. Kalan 30-40 patenti ise 76 milyon kişi üretiyor!”
Rapor, hükümetin meydanlarda salladığı “500 milyar dolarlık ihracat” balonunun ne olduğunu söylüyor.
KONUT BALONU
Martta, Malî Müşavirler Odası (İSMMMO) “Türkiye’de Konut Piyasası: Risk ve Kazanç” başlıklı bir rapor yayımladı. O da gürültüye gitmesin. Geçen yıl bireysel konut kredisi ve inşaat sektörüne açılan kredilerin miktarı 195 milyarla tarihî rekor kırmış. 2004 değerinin 20 misli! Ama piyasanın nabzı olan markalı konutlarda son üç ayda satışlar yüzde 55 düşmüş. TÜİK’in verileri düşüşü doğruluyormuş. Yüksek kredi faizi, döviz kuru, stoktaki konutların eritilememesi, yüzde 1 KDV avantajının bitmesi, demir ve çimento fiyatları, uluslararası piyasalarda yavaşlama, yetersiz yabancı yatırımcı ve siyasî istikrarsızlık sektördeki balonun patlamaya hazır olduğunu gösteriyor. Bu yıl piyasada yeni ve ikinci el satılık evlerin toplamı 600.000’e ulaşacakmış. Bu veri aylardır yazdığımızı kanıtlıyor.
Oda başkanının önemli bir gözlemi var: “Dünyada konutların ortalama amortisman süresi 10 yıl, yani 120 kira değeri ile ölçülürken İstanbul’da bir süredir 240 kiranın üzerinde seyrediyor.”Yani aldığınız konut, kendini anca 20 yılda ödüyor ve bu dışarıya oranla iki misli pahalı demek! Patlayan balonun uzun vadeli konut kredisi veren bankaların portföylerini olumsuz etkileyeceği açık.
AKP’nin inşaat ve tüketim temelli ekonomik modelinin miadı doluyor. Başbakan’ın faiz telâşının nedeni bu. İnşaat bir ekonominin motoru olabilir ama bütün bir ekonomi inşaattan ibaret olamaz. Patlayan balonun bedelini ise toplumca ödeyeceğiz. Doğa katliamı ve ucube şehirler de cabası.
BÜYÜME
“Ekonomik büyüme sonunda beşerî gelişmenin ve doğanın canına okuyacak! Buralar daha bu derse gelemedi” diyorken 2013 rakamı geldi. Düz analizle yüzde 4 büyünmüş. Yakından bakınca iç tüketim ve kamu harcamaları, yani hormonlu bir büyüme olduğu çıkıveriyor. Özel teşebbüs yatırımının büyümeye katkısı sadece yüzde 0,1! Olsun, doğa ve kentten elde kalanı kurtarmanın yolu büyüyememeden geçiyor!
cengizaktar@gmail.com
Yorum Yap