Türk standartları

  • 30.10.2012 00:00

 Malum önümüzde 2013 sonundan itibaren üç seçim var. Başbakan’ın seçimlerle ilgili stratejisi belli. Milliyetçi seçmeni (artık kimse bu) sıvazlayarak üç seçimi kazanmak ve memleketin istikbalini en aşağı bir on yıl daha belirlemek. Strateji uygulamada. Takvim açısından bu, en aşağı 2015’teki milletvekili seçimlerine kadar millîci mizacın hoşuna gitmeyecek ciddî reform yapılmayacak demek. Ya da 2002-2004 arasında gerçekleştirilenler ayarında reform yapılmayacak demek. AK Parti’nin reform iştahının nasıl kapalı olduğunu ve esas, reform yapmak için iki kez yeterince güçle iktidara gelmesine rağmen derinlemesine bir reform hamlesine teveccüh etmediğini hesaba katarsak bugün bulunduğumuz yerden pek ötesini beklememek lâzım. Reform olsa olsa, o da eğer çatışma ve anlaşmazlıklar kontrol dışına çıkar ve bölgenin istikrarına halel getirecek aşamaya gelirse, dışarıdan telkin edilir veya dayatılır. Bundan da hayırlı ve kalıcı çözüm ve dönüşümler pek çıkmaz.

Uygulamada bu somut olarak şu demek: 1982 Anayasası ikame edilmeyecek, 1980 darbesinin ruhuyla şekillenmiş hukukî ve idarî altyapı değişmeyecek, askerin sivil kontrol altına alınması tamamen akamete uğrayacak ve memleketin kadim iç ve dış çatışmaları ve sorunları çözüme doğru ilerlemeyecek. Reform yapılamadığı ve dönüşüm gerçekleşemediği ölçüde, şimdiden yetersiz hukukî ve idarî altyapı iyice yetersiz hâle gelecek. Diğer taraftan büyütmeye ve kalkındırmaya azmetmiş iktidarın yaratacağı enerji oburluğu, çevre talanı ve barınma hakkı ihlali gibi yeni sorunlar memleketi iyice yönetilemez bir mecraya sokacak.

Bu tablonun AK Partili ve AK Partisiz sanırım herkes farkında. Mesele içinde bulunduğumuz durumla yetinmek veya yetinmeyip itiraz etmek.

Epeydir hükümetin bugüne kadar yaptıklarının düne nazaran ve komşularımıza kıyasla fevkalâde olduğunu dayatan bir promosyon çalışmasıyla karşı karşıyayız. Promosyonun yerel sloganı “eskiden enseden vurulur faili meçhule kurban giderdiniz, artık sadece hapsediliyorsunuz, çıkarsanız bir toki bir de doblo alır yaşarsınız, şükredin”. Promosyonun bölgesel hatta küresel sloganı ise “model Türkiye”. Yeni Türk standartları! Yetmez ama evetçilerin 21. yüzyıla yetmez dedikleri standartlar. Yetmeyeceği açık olsa da ısrarla satılan metalar.

UEFA ile cebelleşirken Devlet Bahçeli “UEFA’nın baskı ve belirleyiciliği altında...” diye başlayan bir beyanda bulunmuştu. Türk standartlarının ilham kaynağı MHP halkın ruh hâlini iyi okumuştu. Nitekim birkaç istisna dışında genel kanaat top sahasında ve herhangi başka bir konuda kırılan kolların bayrak içinde kalması değil mi?

Futbolda savunulan “millî duruş” bana daima Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yoluyla hukuk ve adalet sistemimizin geçirdiği dönüşümü hatırlatır. Türkiye 1989’da kişisel başvuru hakkını kabul etti, AİHM’in yargı yetkisini tanıdı ve böylece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemine dâhil oldu. Özal’ın yasaya imzayı atarken güdük hukuk sistemimizin ancak böyle bir sistemin getireceği kıstaslarla dönüşebileceğini ifade ettiği söylenir. Nitekim tam da öyle oldu, hukuk sistemimiz bu sayede büyük dönüşüm geçirdi. Şimdiyse, dava sayısında yani hak ihlallerinde yaşanan gözle görülür artış nedeniyle sistemi Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yoluyla by-pass etme ve yerel standartlara uyarlama sözkonusu. Bu gidişle günün birinde biriken dosya ve artan tazminat sonucunda tamamen yerel hukuk standardına dönebiliriz.

Daha yakın zamanda ve daha kapsamlı boyutta Avrupa Birliği standartları ile tanışmıştık. Önce gümrük birliği sayesinde sanayi altyapısı dönüştü. Üyelik süreciyle memleketin bütün köhne ve güdük standartları elden geçirilmeye başlandı. Bu dış dinamiğin olumlu dönüştürücü gücü millîci ve ulusalcılarca “gayrımillî” olarak yaftalansa da memleketin dönüşümüne yaptıkları katkı açık.

2005’ten bu yana dış dinamiğe ya da dışarıdan tutulan aynalara artık ihtiyacı olmayacak kadar kendimize yeter olduğumuz farz ediliyor. Ama sonuç ortada.

Her ne kadar dinamik içe dönse ve millileştirilmeye çalışılsa da dış standartlar geçerliliklerini koruyacak. Kopenhag Kriterleri’ne Ankara Kriterleri demekle, AİHM’e kişisel başvuru hakkını Anayasa Mahkemesi’ne şikâyet yoluyla sulandırmakla, UEFA’ya celallenmekle yol almak kolay değil. Olsaydı sonuçlarını bu vakte kadar hissederdik. Zira Türkiye’de 2004’ten bu yana dişe dokunur reform yapılmıyor. Aksine 2000-2004 dönemi reformlarından yani cepten yiyoruz.

Özgüvende aşırıya kaçtıkça, yerellikte ısrar ettikçe normalleşme ve dünyalılaşmada zaman kaybediyor, toplumsal barışa ve kalıcı istikrara bir türlü vasıl olamıyoruz. Kabul görmüş, denenmiş standartları reddettikçe veya kendimize benzettikçe yapılan işler sırıtıyor. En mükemmel örnek sapır sapır dökülen futbolumuz değil mi? Türk standartlarının bedeli var!


Korsan nümayiş

Yazı gazeteye gittiğinde ulusal kaldırım yürüyüşlerinin akıbeti belli değildi. Yürüyüş yasaklamanın garabetine mi CHP’nin bir nevi şekavet olan korsanlıkla tanışmasına mı gülsek? 29 Ekim’in safları öğreticiydi: ulusal cephede CHP, DSP, İP; karşılarında millî cephede AKP ve hükümetin gayrıresmî ortağı MHP!


cengizaktar@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums