- 25.08.2015 00:00
7 Haziran’dan sonra Türkiye yeni İLK’lere şahit oldu… İlk’lere alışmış olan halk, bu” İlk”ler karşısında galiba sandıkta verecek cevabını da.
Neydi bu ilkler?
· MHP, seçim sonuçları netleştiğinde ana muhalefet olduğuna karar verdi. O kararı bugün de devam ediyor.
· CHP, anti Tayyip sendromu ile Ak Parti karşısında blok oluştuğunu sanıp, Bahçeli’ye başbakanlık önerdi. Blok balonu çabuk patlayınca, iktidar ortağı gibi davranıp, müzmin muhalifliğini sorumlu bir ortağa dönüştürdü. Bu plan da tutmadı.
· HDP, seçim öncesinde, barajı aşamadıkları takdirde şiddet uygulayacaklarını deklere eden dövizler astırdı ( Musluklardan kan akan afişler, barajı aşarsak güneş,, aşamazsak meskenim dağlardır diyen dövizler…) Ama hem barajı aşıp, hem de umduğunun üzerinde milletvekili çıkarmasına rağmen şiddet 90’ları aratmayacak düzeye getirildi.
· Yine MHP, sanki cumhurbaşkanıymışçasına elini taşın altına sokmayacak denli pişkinlikle üstten emirler yağdırmaya başladı. ( Millet, bize ana muhalefet görevi verdi. Hükumeti CHP ile bir an önce kurun, hatta Cuma namazından sonra kurun… HDP ile asla olmaz, erken seçim hükumetine onay vermeyiz. Terör arttı ama hükumeti siz kurun vs. )
· Selahattin Demirtaş, ortada fol yok yumurta yokken seçimlere iki blokla –AKP-MHP, CHP-HDP- gidileceğini açıkladı.
· 10 Ağustos’ta milletin seçimle darbe yaptığı açıklandı(!)…CHP, MHP ve bazı hukukçular Recep Tayyip Erdoğan’ın, seçimle gelen cumhurbaşkanlığı ile sistem değişikliği olduğu açıklamasına sert tepkiler gösterdiler ve bunun darbe olduğunu ifade ettiler. Seçimle darbe de, lügatimize ilk defa girmiş oldu.
· MHP, 7 Haziran gecesi erken seçim derken, bugün erken seçime kapısını kapattı.
· İlk defa bir medya grubu başkanına ( Murat Sancak-Star medya grubu başkanı)suikast girişimi gerçekleştirildi. ‘Özgür basın!’ sloganları bu olayda da unutuldu.
· İlk defa yaklaşık 70 günde bir koalisyon hükumeti kurulamadı ve yine ilk defa Meclis, erken seçim kararı da alamadığı için Cumhurbaşkanı, seçim kararı aldı.
· Bu süreçte ‘ aydın’ tanımı tartışma gündemine girdi.
Bu liste uzatılabilir. Ama gelin önce bu ilklere sebep olan seçim sonrası sürece de bir bakalım:
Seçim sonuçlarından hemen sonra yaptığım değerlendirmede, Ak Parti-HDP koalisyonunun, her şeye rağmen en uygun seçenek olduğunu belirttiğimde –ki HDP’ye yönelik tüm eleştirilerim kayıt altında iken- HDP, barajı aşmasına rağmen, ülke PKK tarafından kan gölüne çevrilmemiş, Suruç provokasyonu henüz gerçekleşmemişti.
Seçim sonuçlarının hemen akabinde Kandil’den gelen ültimatomlar da- “Emanet oy yoktur!...Asla koalisyonda yer almayacaksınız!”- ortada yoktu.
HDP’nin koalisyon ortağı olmayacağının belli olduğu süreçte, Ak Parti’nin de, HDP üzerinden bir ortaklık zemini araması zaten söz konusu değildi.
Cumhurbaşkanı’nın, hükumet kurma yetkisini Davutoğlu’na verdiği andan itibaren, üstelik ülkede istikrarsızlıktan beslenen güçlerin de ortaya çıkmasının ardından, Ak Parti- CHP koalisyonunu pazarlamaya çalışan Avrupa, DHA ve bilcümle Ak Parti karşıtları devreye girdi. Bu karşıtlardan ABD, Avrupa terör saldırıları üzerinden, devletin savunma refleksine destek verseler de, daha sonra “DAEŞ ve PKK aynı ölçüde vurulmamalı.” açıklaması geliverdi Obama’dan. Ülkedeki bu durum- Kandil’in vurulması- Almanya’dan sonra ABD’nin de, DAEŞ tehdidine karşı sınırda konuşlandırılan patriot füzelerinin çekilmesi kararına neden oldu.
Yine koalisyon arayışı sürecinde MHP, kendini siyaset dışı bir yapı olarak görüp, aynı milletvekiline sahip oldukları halde HDP’ye değil, kendine ana muhalefet görevi biçerek “Hükumeti bir an önce kurun!” şeklindeki açıklamaları ile hem sorumluluktan kaçtı hem de aklınca kendi kitlesine erken seçim durumunda “büyüyeceğiz” mesajı verdiğini düşündü.
CHP ise, ilk anda Ak Parti dışındaki partilere dağılan oyları blok oy görme hatasını ilk dönemeçte fark ederek ( ki bu fark etme elbette basiretinden kaynaklı olmadı. Devlet Bahçeli’ye başbakanlık payesi verip de reddedildiğinde fark etti.) koalisyon görüşmeleri süresince sorumlu bir ana muhalefet görevini nihayet hatırladı. Hatta zaman zaman kendisini iktidar ortağı sanacak denli sahiplendi bu görüşme sürecini. Kırmızı çizgilerin kendisi için var olduğunu ama karşısındaki için olmadığını sandığından, son görüşme olumsuzlukla sonuçlanınca da kronik muhalefetliğine döndü yeniden. Gerçi, ülkede artık muhalefetten anlaşılan da Cumhurbaşkanı’na sövmek, Ak Parti’yi “tü, kaka” ilan etmekle eşdeğer.
7 Haziran’dan bu yana Ak Parti içindeki ‘milliyetçi damar’ın, daha bir görünür olduğuna da şahit olduk. CHP ile MHP’nin aynı olmadığını, koalisyon için MHP’nin daha uygun olduğunu ifade eden Ak Parti yandaşları az değildi.
Sonuç olarak şunu belirtmek gerekir ki; bu seçimler, Ak Parti dışındaki tüm partilerin kendini sınadığı ve koalisyona dahi cesaret edemediklerini gösterdiği gibi, oluşan kaos ortamından da yararlanarak her koşulda artık algı operasyonlarını aşan bir yalan politikası ile, olacak seçimler üzerinden kendini yeniden var edebilme mücadelesine sokuldukları bir sürece girdiklerini gösterdi. Ak Parti’yi,HDP ile ortaklığa mecbur eden MHP ve CHP, bu süreçte de Cumhurbaşkanı üzerinden darbecilik oynamaya başladı bile.
FETÖ ile ortak hareket eden CHP, MHP ve HDP’nin ESKİ TÜRKİYE temsilcileri olduklarını unutmadan, YENİ TÜRKİYE projesini hayata geçirmek için, kaybedecek daha fazla zaman olmadığını bilmek ve kaybedenin esasen Türkiye olduğunu görmek zamanıdır.
Yorum Yap