Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre önümüzdeki 100 gün yapılacak işler yakında açıklanırken, sonraki 100 gün yapılacaklar da hemen arkasından kamuoyu ile paylaşılacak. Bunun ardından yayınlanacak son liste takip eden altı aylı dönemi kapsayacak ve eğer her şey yolunda giderse yönetimsel dönüşüm bir seneden kısa bir sürede tamamlanmış olacak.

Birçok kurum şekil değiştirecek, bazıları yok olacak ve bazı yenileri açılacak. Kurumlardaki isimler ve isim plakaları değişecek. Başbakanlık makamına ait var olan ne varsa ortadan kaldırılacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanan bakanlar üç ana konuda politikasını sürdürmekte kararlı olduğunu hatırlatıyor: Terörle savaş, ekonomi ve dış politika. İçişleri Bakanı’nın görevine devam kararı verildi. Söz konusu bakan özellikle PKK terörüne karşı savaşta sert tutumuyla tanınıyor.

Kürt yanlısı HDP’nin Eş Başkanı Pervin Buldan’ın söylediğine göre Bakan onu arayarak “Sizi hizaya getireceğiz. Artık var olma hakkınız yok. İstediğiniz yere gidin” demiş.

İçişleri Bakanı da daha sonra bunları söylediğini doğruladı. Buna ek olarak, Bakan’ın emri üzerine bölgedeki valiler CHP’nin asker cenazelerine katılmasına izin vermeyecek. Erdoğan’ın verdiği işaretlere göre terörle mücadele aynı şiddetle devam edecek.

İkinci sinyal ise Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ı Hazine ve Ekonomi Bakanlığı pozisyonuna getirmesi oldu. Albayrak daha önceki kabinelerde Enerji Bakanı görevinde bulunmuştu. Uluslararası finans dünyası ekonominin başına kimin geleceği konusunu çok yakından izliyordu.

İki çeşit ekonomist vardır: piyasa-yanlısı veya büyüme-yanlısı. Albayrak büyüme-yanlısı olarak biliniyor. Bu göreve getirilmesi Türkiye’nin piyasaların tepkilerine odaklanmak yerine ekonomik büyümeye odaklanacağını gösteriyor. Bu durum Merkez Bankası’nın yardımcı yöneticilerinin atanması sırasında da açıkça ortaya çıktı.

Bundan sonra yardımcı yöneticiler atanırken Merkez Bankası Başkanı’nın görüşü alınmayacak. Piyasalar bu karara olumsuz tepki gösterdi ve TL/Dolar oranı 4.58’den 4.74’e yükseldi.

Mevlüt Çavuşoğlu tekrar Dışişleri Bakanlığı görevinde. Bu durum Türkiye’nin dış politikada önemli konular hakkında aynı çizgiyi sürdüreceği anlamına gelebilir. Çavuşoğlu Erdoğan’ın yıllardır kullandığı “megafon diplomasisi”ni destekliyor.

Özellikle Suriye konusunda yaşanan gerçeklerin getirdiği zorunluluklardan ötürü dış politika üzerinde ufak tefek değişikliklere gidilebilir. Menbiç konusunda ABD ile Türkiye arasında varılan anlaşma çok anlamlı olmasa da doğru yöne doğru atılan bir adım.

ABD sonunda Türkiye’nin kuzey Suriye’de Kürt kontrollü bir bölge olmaması yönünde ne kadar kararlı olduğunu anladı. Öte yandan Türkiye de kuzey Suriye’de elde edebileceklerinin sınırlarını anlamış olmalı.

ABD hala kuzeybatı Suriye’de Kürtleri desteklemekte kararlı görünüyor çünkü demokrasiye geçiş zamanı geldiğinde hem elinin kuvvetli olmasını hem de Kürt davasının yanında olmak istiyor. ABD’nin bu politikaları ışığında Türkiye’nin Fırat Nehri’nin doğusunda yürüttüğü askeri operasyonların ne kadar gerçekçi olduğunu zamanla göreceğiz.

Erdoğan’ın yeni sistemi kesinlikle yavaş işleyen Türk bürokrasisine dinamizm getirecektir. Türkiye’nin geleceğini nasıl iyi yönde değiştirebileceğini önümüzdeki günler gösterecek.