- 15.08.2018 00:00
Bir ülkenin ekonomik gücü, siyasi bağımsızlığı için vazgeçilmez bir öneme sahiptir; bu onun üretim gücünün gelişmesi, istikrar içinde büyümesi, refah devleti olması, uluslararası ekonomik ilişkilerde rekabet gücünün artması ve her şeyden önce de kendi iradesiyle karar verebilmesi demektir. Bugün saldırı altında olan ülkenin bağımsızlığıdır; Türkiye’nin ekonomisine saldıranlar, bağımsızlığına düşman olanlardır.
“Bu ekonomik operasyonu boşa çıkarmanın bir yolu yok mudur? Elbette vardır ve Türkiye öncelikle bu saldırıya ekonomik cevap verecek güçtedir ve bunun da yeni bir uluslararası stratejiye dayanması gerektiğinin altını çizmek isterim. Ekonomik açıdan, şimdiden uygulanmaya başlayan ve uygulamaya sokulabilecek tedbirleri kapsayan politikaların üzerinde durmayı sonraya bırakarak, takip edilecek stratejinin belli başlı özelliklerini ele alıp, işin uluslararası ekonomi/politiğine bakmak faydalı olacaktır.”
HEGEMONYA KAYBI SENDROMU
ABD’nin dünya sisteminin patronu olarak küresel ölçekte bir hegemonyaya sahip olduğu bilinmektedir. Bunun dayanaklarından birincisi, ekonomik olarak önce endüstriyel sistem üzerinden dünya ticaretini kontrol etmek üzere kurulan mekanizmalarla ilgilidir; bunun küresel ölçekte taşıyıcısı ise finansal sermayedir ki bu hem metropol ülkenin sanayi mallarına mahreç yaratan hem finansal yatırımlar yoluyla faiz/kar transferiyle işleyen hem de ülkelerin üzerinde dolarizasyon etkisi üreten bir denetim ağı vardır. Meselenin ikinci boyutu ise, ABD’nin başta istihbarat servisleri, onların sivil görünümlü organizasyonları ve askeri gücüyle kurduğu bir anlamda fiili/yaptırım gücü olan örgütsel yapılarıdır.
Yaklaşık İkinci Savaştan bugüne kadar, ABD bu mekanizmalara dayanarak dünya sistemini yönetirken, ortaya sorun çıktığında bölgesel savaşlar, iç savaşlar, askeri darbeler gibi çeşitli vasıtalarla ülkelere müdahale ederek denetimini yeniden tesis etmiştir.
Sorun tam da burada ortaya çıkmaktadır: Dünya sistemi denilen aslında hegemonik bir düzeni ifade eden bağımlılık ilişkilerinin yapısı, küreselleşmenin dinamikleri tarafından aşınmaya, sistemin dışında güç merkezleri yükselmeye başlayınca, hegemonik ilişkileri üreten mekanizmalar sorunlarla karşılaşmaya başlamıştır.
YARINA HAZIR OLMAK
“Bugün, yaşanan sorunların temelinde, ABD’nin Ortadoğu siyaseti ile Türkiye’nin yaklaşımı arasındaki çelişkinin giderek büyümesi vardır ve ABD’nin kendi siyasetini kabul ettirmek üzere müdahale araçlarını kullanması işi bu noktaya taşımıştır.”
Türkiye’nin buna vereceği cevap yeni uluslararası ekonomi/politiğe duyarlı bir stratejiye dayanmak durumundadır. Bu stratejide, bölgesel ülkelerle (Rusya, İran, Irak gibi) ve yeni küresel güç merkezleriyle (Çin, Hindistan, Brezilya, Pakistan, Uzak Asya, Türk Dünyası gibi) ekonomik işbirliğine dayanan ortak kalkınma projelerine, ortak yatırımlara yönelmeyi kapsayan uygulanabilir bir programı gündeme almak gerekmektedir. Bugün girilen süreç budur. Burada Avrupa ülkelerinin eski hegemonyadan koparak, bu gelişen ülkelerle işbirliğine yönelmesi onlar için de bir yenilenme imkânı taşıyacaktır. Unutmayalım, uzun vadeli çözümlere sahip olmadan, kısa vadeli sorunlar da aşılamaz.
Yorum Yap