- 10.10.2015 00:00
"... 1965’ de Meclis’e girmeyi başaran Mehmet Ali Aybar liderliğindeki TİP’e (Türkiye İşçi Partisi) karşı TİP dışındaki sol, parlamento dışı muhalefet teziyle cephe almış, onu yalnızlaştırmıştı. Oysa TİP’in parlamentoya girmesiyle sosyalistlerin sesi ilk kez etkili biçimde parlamentoda duyulmuş, halk bu sese kulak vermeye başlamıştı ..." Bence Nabi Yağcı'nın tartışılan yazısının kilit cümlesi, bu alıntıdaki "1965’ de Meclis’e girmeyi başaran Mehmet Ali Aybar liderliğindeki TİP’e (Türkiye İşçi Partisi) karşı TİP dışındaki sol, parlamento dışı muhalefet teziyle cephe almış, onu yalnızlaştırmıştı." cümlesidir...
Çözüm süreci süresinca Kürtlere, HDP'ye ayar veren "deFrimci" solcular "AKP'ye güven olmaz, onlarla yapılacak barış görüşmeleri oyalamacadır" gibi eleştirileriyle HDP'yi parlamento dışına çekmek, parlamenter siyasetin dışına çekmek için çalıştılar... Tabi PKK ve özellikle onların "dağ" baronlarının da işine geliyordu bu çabalar... Tıpkı Yağcı'nın sözünü ettiği TİP deneyinde o zamanın MDD'cilerinin çabaları nasıl gençlik hareketini sokağa, silaha yönelttilerse HDP'de de aynı gelişme yaşandı...
Geçen sene "sokağa çıkın, mevzileri terketmeyin" çağrılarıyla 52 kişinin ölümünden sorumlu olanlar, Tam da kargaşa isteyenlerin ekmeğine yağ sürdüler... Aynı şey, 80 milletvekiliyle meclise gelen HDP'yi "sokaklara, mahallelere hendekler tüneller kazın, gün devrimci mücadele günüdür..." macerasına çekip, 80 milletvekiliyle sivil siyaset alanından sokağa çektiler...
Bütün siyasi hedefini "seni başkan yaptırmayacağız, AKP tek başına hükümet kuramasın"a odaklayan HDP hala, "peki AKP hükümet olmasın, ama sizin öneriniz nedir, kim hükümet olsun" sorusuna yanıt vermemektedir...
Sevgili eski yolarkadaşım Nabi de bu sorulara ve sorunlara hiç değinmiyor... Oysa, "nasıl bir iktidarı hedefliyorsunuz" sorusu sorulmadıkça ve bunun yanıtı verilmedikçe, seçimli sistemlerin olmazsa olmazı olan uzlaşma kültürü geliştirilmedikçe HDP'nin kaç milletvekiliyle meclise girmesinin hiç bir kıymeti harbiyyesi yoktur... Tıpkı, bu uzlaşmaz tutumuyla AKP'nin nasıl sonuç alacağının da kıymeti harbiyyesinin olmadığı gibi...
Mesele ülkenin yönetilebilmesidir ve siyasi partilerin görevi de ülkenin nasıl yönetileceği konusunda programatik ve stratejik hedeflerini tespit etmektir... Bu konuda, ne yapacağı belirsiz olan, seçimlerden sonra meclise mi, tekrar sokaklara hendek kazmaya mı gideceği belli olmayan bir partiye oy vemeye çağırmak hiç de sorumlu bir davranış değildir, bence... En azından yaşanan olumsuzluklara göz yumup bu çağrıyı yapmak...
Yorum Yap