‘Erdoğan nefreti’ ve yeni Türkiye’yi anlamak

  • 6.02.2015 00:00

 Adı konmamış bir iç savaşın da katkısıyla adı konmamış bir rejim değişikliği yaşayan günümüz Türkiyesi’nde parti-devleti eleştirmeye kalkanların başına gelenler malum. İşten çıkarmalar, hakaret/teröre yardım yataklık davaları, sosyal medyada ve parti-devlete yakın basın yayın organlarında sembolik lince uğrama, gözaltına alınma, tutuklanma gündelik hayatımızın rutinleri arasında.

Hedef tahtasına oturtulanlar arasında BBC, New York Times, Guardian gibi dünyanın sayılı medya kuruluşları da var; iktidara muhalif yazar çizer takımı da. Suçlamalar ise şu veya bu ‘örgütün’sempatizanı olmaktan ‘vatan haini’ olmaya kadar uzanan geniş bir yelpazeye yayılıyor.

‘Erdoğan nefreti’

AKP yanlısı çevrelerin muhaliflere karşı en çok kullandıkları silah ise söz konusu isimlerin ‘Erdoğan takıntısından’, bitmez tükenmez bir ‘Erdoğan nefreti’nden muzdarip oldukları, bu nedenle Türkiye’de olan biteni açıklamaktan aciz oldukları iddiası. İktidara yönelik tüm eleştirileri tek bir (meta)-faktöre indirgeyen bu yaklaşımın elbette iler tutar bir tarafı yok. Yine de – her zamanki gibi tarihe not düşmek amacıyla – bu tezi (!) savunanlara birkaç soru soralım.

Amatör psikologlar

Hangi ölçütü dikkate alırsak alalım, toplumun en azından yarısının bugünkü iktidarı onaylamadığı, Türkiye’nin geleceğine dair kaygıları olduğu açık. Bunlar arasında ulusalcılar da var, laikler de, farklı dini cemaatlere yakınlık duyanlar da, azınlıklar da. Bunca farklı grup kendini, hem de aynı zaman dilimi içinde, ‘Erdoğan nefreti’ne mi kaptırmış durumda? Muhalif kanaat önderlerinin tümü aynı psikolojik rahatsızlıktan, aynı obsesif kişilik bozukluğundan mı muzdarip?

Diyelim rejim yanlılarının tümü amatör birer psikolog, bir bakışta muhaliflerin ruhsal durumunu analiz etme yeteneğine sahipler. Peki bu kanaat önderlerinin sözünü dinleyen kitleler de aynı umarsız hastalığın pençesine mi düşmüş? Bu tezi savunanlar, basitleştirerek söylersek, her sorunun psikolojik nedenlere dayanarak açıklanacağını iddia eden ‘psikolojizm’ terimini duymuşlar mıdır?

Gururlu yandaşlar, utangaç yandaşlar

Eğer siyasi tavırları psikolojik nedenlere indirgeyebiliyorsak bu silah bir bumerang gibi onu kullananları da vurabilir. Kastettiğim elbette AKP’ye toz kondurmayan ve kabaca ‘gururlu yandaş’ olarak adlandırabileceğimiz grup değil, çünkü onların ‘takıntıları’önderliğin takıntılarına endeksli.

AKP ile Gülen Cemaati arasından su sızmadığı dönemlerde cemaate yakın olduğu düşünülen savcılara birer kahraman muamelesi yapan, Balyoz-Ergenekon davalarını ateşle savunurken bugün tümünün komplo olduğunu savunan Yıldıray Oğur, Hilal Kaplan gibi isimlerin kendi orijinal takıntılarını besleyecek bir bağımsız benlikleri olup olmadığı tartışmaya açık.

Öte yandan eğer psikolojizm silahını kullanacaksak AKP ve partinin kurucu önderi Erdoğan’ı yılda ancak birkaç kez, o da öznesiz cümlelerle eleştirebilen, geri kalan zamanlarını rejime meşruiyet kazandırmakla geçiren Etyen Mahçupyan, Ali Bayramoğlu gibi organik aydınların da kendi takıntıları olduğu söyleyebiliriz – Mahçupyan’ın ‘laik nefreti’, Bayramoğlu’nun‘cemaat nefreti’, vs.

Keza bu ikili kadar etkili olmasalar da son dönemde yaptıkları ataklarla ‘organikliğe’ soyundukları belli olan ve çoğu Ethem Sancak’ın Serbestiyet sitesinde yazan bazı isimlerin (Halil Berktay, Gürbüz Özaltınlı, Oral Çalışlar, vb.) kendi siyasi geçmişlerinden kaynaklanan bir ‘sol nefreti’nden muzdarip olduğunu öne sürebiliriz.

Bu doğru bir analiz olur mu? Bilmiyorum. Psikolog değilim; kimsenin aklını okuduğumu iddia edemem. Ama bu isimler bir bölümü yıllarca AKP’yi ya da onun bazı politikalarını desteklemiş, bu yüzden hala kendi mahallelerinde ‘Yetmez ama Evetçi, liberal’ olarak anılan kendi arkadaşlarına ‘Erdoğan nefreti gözünüzü karartmış’ diyebiliyorsa yukarıdaki tanımlamalar da pekala analiz olarak kabul edilebilir.

Erdoğan hegemonyası

Bu tezin asıl sorunu ise Erdoğan’ın siyasetten ekonomiye, hukuktan medyaya, hatta gündelik hayata kapsayıcı etkisini görmezden gelmesi. Uzun uzadıya örnek vermeye gerek yok. AKP içinde, partinin kurucuları Abdullah Gül, Bülent Arınç, dahil Erdoğan’ın otoritesine karşı çıkabilen tek kişi yok.

Başbakan Davutoğlu’nun koalisyon görüşmeleri için öne sürdüğü ilk kırmızı çizgi ‘Cumhurbaşkanlığı makamını tartışmaya açmayız’dı. AKP’lilerin büyük bölümünün bile kabul ettiği yolsuzluk iddiaları soruşturulamıyor; Erdoğan’a, hatta Erdoğan ailesinin üyelerine yönelik en ufak eleştiri 24 saat geçmeden hakaret davasına dönüşüyor.

Kağıt üzerinde bağımsız olan Merkez Bankası Erdoğan’ın hoşuna gitmeyen bir adım attığında ‘vatan hainliği’yle suçlanıyor. Dış politika Erdoğan tarafından belirleniyor. Barış masası Erdoğan tarafından kuruluyor, yine onun tarafından tekmeleniyor. Bakanlar Kurulu’na Erdoğan başkanlık ediyor. Obama Erdoğan’ı arıyor. Medya kuruluşları birer birer Erdoğan’a ‘anasını, babasını, çocuklarını’ feda etmeye hazır iş adamlarının eline geçiyor.

İşin en ilginç tarafı, Erdoğan da bu algıyı beslemekten beis duymuyor. Rejimin fiilen değiştiğini ilan ederek kendini anayasanın üzerinde konumluyor; konuşmalarında birinci çoğul şahıs kullanarak kendini millet iradesiyle eşitliyor. Böylelikle bir paratoner gibi – büyük olasılıkla bilinçli olarak – tüm tepkiyi üzerine çekiyor. Yani Erdoğan, kendini bilerek isteyerek kutuplaşmanın hem öznesi, hem nesnesi haline getiriyor.

Daha da önemlisi, Erdoğan kullandığı dille, yönetme biçimiyle kendine yönelik tepkiyi ahlaki bir zemine oturtuyor. Polis tarafından katledilen bir çocuğa terörist yaftası takıyor; annesini meydanlarda yuhalatıyor. Toplumsal olaylarda uyguladığı şiddet en ateşli AKP taraftarlarınca bile teslim edilen polise sahip çıkıyor. Siyaseti biz ve onlar, iyiler ve kötüler zeminine oturttuğu için kendisine duyulan tepki de duygusal, dolayısıyla yoğun oluyor.

Bir siyaset biçimi olarak ‘Erdoğan karşıtlığı’

Hal böyleyken başkalarını ‘Erdoğan nefretinden gözleri kör olmakla’ itham edenlerin iki soruya cevap vermesi gerekiyor: 1. Bugünün Türkiyesi’ni Erdoğan’ı merkeze koymadan açıklamak mümkün mü? Askeri vesayet sürerken askerin etkisini hesaba katmayan bir Türkiye analizi yapılabiliyor muydu? 2. Yandaşların Eski Türkiye’de kaldığını iddia ettiği bir siyaset tarzını (hatta o Türkiye’nin MGK, YÖK gibi kurumlarını) benimseyen aktörün karşısında konumlanmanın, bu konum üzerinden siyaset yapmanın nesi yanlış?

Sonuçta bu ülkede kendini demokrat olarak tanımlayan kesimler 90 yıllık askeri vesayete karşı da mücadele ettiler. Azılı ulusalcılar dışında onları ‘asker takıntısı’ ya da ‘asker nefretinden’muzdarip olmakla itham eden oldu mu? Askeri vesayete karşı siyaset yapmak tam tersine meşru sayılmıyor muydu?

Erdoğansız analiz

‘Erdoğan takıntısı’ tezinin ardına sığınanlar gerçekten tartışmaya niyetli olsa yukarıda sorduğum birinci soruya şu yanıtı verebilirdi: “Evet, Erdoğan günümüz Türkiyesi’ni anlamada anahtar. Ama sadece Erdoğan faktörüne dayanarak her şeyi açıklayabilir miyiz? Yapısal faktörler aktörü hiç mi kısıtlamaz?”

Elbette kısıtlar. Birkaç istisna dışında pek çok kişi de bu yapısal faktörlere vurgu yapıyor. Bugünün konjonktüründe Erdoğan’ın kontrol edemeyeceği (ilk anda akla gelen) üç faktör var: Dış politika, Kürt sorunu ve ekonomi. Zaten Erdoğan kontrol edemediği bu faktörlerin etkisiyle iktidarın elinden kayıp gitmekte olduğunu gördüğü için otoriterliğin dozunu arttırıyor, demokrasiyi şeklen bile rafa kaldıran adımlar atıyor.

Yani ‘bağımsız aydın maskeli Erdoğan-severler’ üzülmesin (Nasıl bu şekilde tanımlanmak? Kulağa hoş gelmiyor değil mi?): Yakında Erdoğan temelli analizler yerini daha ‘çok faktörlü’analizlere bırakacak.

Ama görünen o ki o zamana kadar – maalesef – çok can yanacak, çok kan akacak. Rejime meşruiyet üretenler de bundan doğrudan sorumlu olacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums