Mehmet Altan: Ahmet Altan’ın tutukluluğu büyük bir eziyete, yaşamsal tehdite döndü

Mehmet Altan: Ahmet Altan’ın tutukluluğu büyük bir eziyete, yaşamsal tehdite döndü
27.11.2020 - 09:17
7494

 Prof. Mehmet Altan, 'subliminal mesajla darbecilik' suçlamasıyla beş yıldır cezaevinde tutulan kardeşi gazeteci-yazar Ahmet Altan'ın yan koğuşlardaki koronavirüs hastaları yüzünden ölümcül bir risk altında olduğunu söylüyor. Altan'ın yargı reformu söylemlerine ilişkin yorumu da şöyle: Mevcut hukuk kuralları uygulansa ne ben iki yıl hapis yatardım, ne Ahmet hapiste beşinci yılına girerdi. Kaldı ki tüm bunlar bir sözle düzelecekse bundan çok daha fazla ürkmek lazım.

 Röportaj: Eylem Yılmaz / Yeşil Gazete

Gazeteci yazar Ahmet Altan, cezaevinde beşinci yılına girdi. Dünyada cezaevinde olan tek romancı olan Ahmet Altan, kardeşi iktisat profesörü Mehmet Altan’la birlikte 10 Eylül 2016 tarihinde, “Darbe girişimine yönelik subliminal mesaj vermek, FETÖ üyeliği” suçlamasıyla birlikte gözaltına alındı. 12 günlük gözaltı sonunda Mehmet Altan tutuklanırken kendisi tahliye edildi.

Tahliye kararının ardından adliyeden çıktığında gazetecilere, “Bu ülke 150 tane darbeci generali ordunun içinde tutmuş bir ülke. Bunun sorumlusu kim? Mehmet Altan mı, ben miyim, yazarlar mı? Bunun sorgulanmaması için aydınların üzerine gidiyorlar ve söyledikleri şey şu: Bizi eleştirmeyeceksiniz. Bizim de söylediğimiz şu: Sizi eleştireceğiz, sizden korkmuyoruz. Hukukun dışına çıktığınız sürece biz sizi eleştireceğiz. Sonuna kadar hukuku ve demokrasiyi savunacağız” diyecek ve saatler sonra tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilecekti.

Bu tutuklanmanın üzerinden yıllar geçti, önce “subliminal mesaj verme” suçu, sonra “FETÖ üyeliği” suçu düştü. Prof. Dr. Mehmet Altan, tüm suçlamalardan beraat etti. Ahmet Altan ise 10 yıl 6 ay hapis cezası verilerek tahliye edildi. 3 yıl sonra gelen bu tahliye kararı sonrası Altan, “Gökyüzüne bakmayı çok özledim” dedi ancak gökyüzüne sadece yedi gün bakabildi. Yeniden tutuklanmasının üzerinden bir yıl geçti. Dosyası Yargıtay’da görülmeyi bekliyor. Bir yandan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nde…

Aynı suçlamalardan, aynı dosyadan beraat alan ancak üniversitedeki görevine yine de dönemeyen Prof. Dr. Mehmet Altan’la Covid-19 hastalarıyla yan koğuşlarda kalan Ahmet Altan’ın sağlık durumunu ve hukuken ortaya çıkan bu farklılıkları konuştuk.

Mehmet Altan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni yargı reformlarının hayata geçirileceği açıklamalarına mesafeli: “Mevcut hukuk kuralları uygulansa ne ben iki yıl hapis yatardım, ne Ahmet hapiste beşinci yılına girerdi. Kaldı ki tüm bunlar bir sözle düzelecekse bundan çok daha fazla ürkmek lazım. Tabii umarım hukuka dönülür.”

Söz Mehmet Altan’da…

Eylem Yılmaz: Ahmet Altan’ın tutuklu bulunduğu koğuşun olduğu koridorda Covid-19 hastalarının olduğu açıklandı. Öncelikle Ahmet Bey’in sağlık durumuyla ilgili bilgi vermenizi rica ediyorum. Kendisinin bir test talebi oldu mu? Her hangi bir sağlık sorunu var mı? Kendisini nasıl korumaya çalışıyor?

Mehmet Altan: Bugün (19/11/2020) bir telefon görüşmemiz oldu. Ne mutlu ki bugün itibariyle koronayla ilgili bir sıkıntısı yok. Ama bu tabii ki her an merak ettiğimiz, her an riski devam eden sürekli bir tehdit. Çok endişe veren bir durum var. Bu sadece Ahmet için değil, orada bulunan herkes için, yani,  çalışanlar, hükümlüler, tutuklular için de büyük bir tehdit, risktir. Gerçekten insanı çok fazla tedirgin eden bir durum…

Yaşam güvenceleri devletin koruması altında olması gereken insanların hapishanede böyle bir virüsle karşı karşıya bırakılmış olmaları çok vahim. Ahmet Altan’ın yazı yazdığı için hapiste tutuluyor olması durumun vahametini daha da arttırıyor.”

Siz de daha önce orada kalmıştınız. Koşullar göz önüne alındığında bir insanın kendisini böyle bir virüsten koruyabilmesi ne kadar mümkün?

Ahmet, bizi rahatlatmak için azami dikkat edildiğini, hem gardiyanların hem de kendilerinin alınabilecek bütün tedbirleri aldıklarını söylüyor. Ama ne yapılırsa yapılsın sonuçta bu virüs onun bulunduğu koğuşa kadar gelmiş durumda. Kapı komşunuzun korona olması gibi bir durum var. O bizi rahatlatmak için böyle söylüyor, ama tabii ki  büyük bir risk var. Bir de yetkililer açıklama yapmıyor. Bu ölümcül bir virüs. Yaşam güvenceleri devletin koruması altında olması gereken insanların hapishanede böyle bir virüsle karşı karşıya bırakılmış olmaları çok vahim. Ahmet Altan’ın yazı yazdığı için hapiste tutuluyor olması durumun vahametini daha da arttırıyor. Bir de ölümcül bir virüs olan koronayla karşı karşıya bırakılmış vaziyette. Hukuksuz hapis büyük bir eziyete, yaşamsal bir tehdide döndü.

Peki, bu durum ailesi olarak sizleri nasıl etkiliyor?

Hem hukuksal hem de sağlık açısından bir skandal yaşıyoruz. Ahmet Altan’ın orada bir saniye bile kalmaması gerekiyor. Bomboş bir dosya var. Hukuksal bir zorbalıkla tutuluyor. Yeniden tutuklanması da bir sefaletti. Atanması bir gün önce yapılmış bir mahkeme başkanı tarafından yetkisiz bir şekilde yeniden tutuklandı. Bu bir skandaldır. Bir yıldır dosya Yargıtay’da bekliyor. Bütün bu eziyetler yetmezmiş gibi şimdi de çok ürkütücü, korkutucu, yaşamsal bir tehdit belirdi. Kabul edilemez bir durumla karşı karşıyayız. Burada bir insanın hayatı söz konusu. Bundan haberdar olan insanlar hiçbir sorumluluk göstermiyor, aldırmaz bir tavır içindeler. Bütün bu duruma baktığınızda ailesi olarak bizlerin ne hissettiğini anlamak zor değil.

Hiçbir kural ve kurumun olmadığı; bir siyasetçinin lafıyla iyileşecek kadar kurumsallaşmaktan uzak; ilkelerin olmadığı bir durum insanı daha da ürkütüyor. Gene de  hukuka geri  dönüleceğini ummak isterim.”

‘Hukuksuzluk bir sözle düzelecekse bundan çok daha fazla ürkmek lazım’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hukuk devletini güçlendireceğiz” diyerek yeni yargı reformlarının yapılacağını açıkladı. Bu açıklamanın hemen ardından Osman Kavala’nın dosyasının HSK tarafından istenmesiyle kamuoyunda siyasi tutukluların tahliye edileceği beklentisi oluştu. Siz Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizde de bir tahliye beklentisi var mı?

Mevcut hukuk kuralları uygulansa ne ben iki yıl hapis yatardım, ne Ahmet hapiste beşinci yılına girerdi. Böyle söylemlerle umutlanmanın çok uzağındayım. Çünkü bu sürecin nasıl işletildiğini gördüm. Bizim gözaltına alınmamızdan, bugün korona tehdidine rağmen Ahmet’in cezaevinde tutuluyor olmasına kadar geçen süre boyunca Türkiye’de hiçbir şekilde hukuka uyulmadığını fiilen yaşadım.

Anayasanın ve hukukun nasıl yok sayıldığı benim için ispatlandı. Gözaltına bile alınamayacakken ağırlaştırılmış müebbet aldığım bir süreci yaşadım. Aynı zamanda beraatım kesinleşmiş olmasına rağmen emekliliğimden tutun da üniversiteye geri dönmeme kadar mağduriyetlerim devam ediyor. Hakkınızda beraat kararı verilse de geriye işlemeyen bir durum var. Üstelik tutuklanmamım bir hak ihlali olduğunu söyleyen bir Anayasa Genel Kurulu kararı olmasına rağmen bu hak ihlali kararına uymayarak beş buçuk ay daha fazla hapiste kalmama karar veren hâkimlerden biri Yargıtay üyeliğine atandı. Şimdi ben ne kadar umutlu olabilirim?

Dört tane hâkim anayasal suç işleyerek, Anayasa’nın 153. maddesini yok sayarak beni beş buçuk ay daha fazla cezaevinde tuttu ve hâlâ yerli yerinde duruyorlar. Bunları Adalet Bakanlığı istihdam ediyor. Anayasayı yok sayma gibi ağır bir suç işleme rahatlığı içinde olanların hâlâ bu kurumun içinde kaldıkları, insanlara adalet ve hukuk dağıtıyoruz adı altında eziyet edebilen bir zihniyet cezalandırılmadığı yerde bu nasıl olacak? Şimdi ben nasıl umutlu olabilirim?

Kaldı ki tüm bunlar bir sözle düzelecekse bundan çok daha fazla ürkmek lazım. Hiçbir kural ve kurumun olmadığı; bir siyasetçinin lafıyla iyileşecek kadar kurumsallaşmaktan uzak; ilkelerin olmadığı bir durum insanı daha da ürkütüyor. Gene de  hukuka geri  dönüleceğini ummak isterim.

Sizin 2016 yılında gözaltına alınmanızdan önce havuz medyasında hedef gösterildiğiniz bir sürece tanıklık da ettik. Bunu yapanlardan biri Cem Küçük’tü. Şimdi, “Osman Kavala, Ahmet Altan tahliye edilsin. Yeteri kadar cezalarını çektiler” ifadesini kullandı, böyle bir yazı yazdı. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Demokrasi, insan hakları, temel haklar ve özgürlüklerin sağlandığı bir devlet ve toplum isteyen, ömrünü bunlara adamış insanların hiçbir şekilde gayrimeşru bir  eylem içinde olmaları mümkün değildir, böyle bir şey olamaz. Suçsuz olmanız insana büyük bir güç veriyor. Ben, en korkunç zamanlarda hukuk olmadığı halde hukuku aramaya, hukuk varmış gibi savunma yapmaya, hukuk varmış gibi hareket devam ettim. Bu Türkiye’nin çürümüş, ayarını, kurumlarını ve kurallarını kaybetmiş haline tek laf etmem.

Benim beklentim hukukun yerine getirilmesi. Hukuk yerine getirildiği vakit bu yaşananların hiçbiri yaşanmış olmazdı. Üstelik beraat kararıma rağmen bütün mağduriyetlerimin devam ettiği, lekelenmeme hakkını savunmaya çalıştığım bir yerde kimin ne dediğinden ziyade evrensel hukuk kurallarının ne dediği önemli. Hukuku yok sayıp bireysel kanaatler üzerinden kamuoyu oluşturmak hukuk devleti işleyişiyle uyuşmaz.

Hukukun dışına çıkılmasını normal karşılamışız da şimdi geri dönüş varmış gibi kahvehane dedikodusu üzerinden Türkiye’nin yakın tarihini ve eziyet ve zulüm gören insanların geleceğinin kurtulacağına yönelik bir değerlendirme yapılacak. Ben bunu manalı bulmam. Ben sadece evrensel hukukun uygulanmasının peşindeyim. Bu da olsaydı zaten bunları yaşamazdık. Kimin ne yazıp yazmadığına, ne söyleyip söylemediğine göre hareket edilecekse zaten ne hukuk olur, ne reform olur, ne de devlet olur. Hiçbiri olmaz. Zaten şu anki durum da bu…

Hükümle tahliye edilen bir kişi için savcı tutuklama talep edemez. Çünkü bir üst mahkemeye, Yargıtay’a o dosya intikal etmiş. Hukuk fakültesinin önünden geçenlerin bildiği bir kuralı Ahmet’i zorla, zorbalıkla tutuklamak için çiğnediler.”

‘AİHM’in dosyaya bakmaması Ahmet Altan’a özel bir düşmanlığın gücünden’

Ahmet Altan’ın durumunda Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sürecinde de farklı bir süreç söz konusu. AYM aynı dosya olmasına rağmen size ihlal kararı vermişti ama Ahmet Altan için ihlal yok kararı verdi. AİHM de aynı şekilde. AİHM’in Osman Kavala, Cumhuriyet Gazetesi davalarını da daha hızlı karara bağladı ancak çok daha önce başvuruda bulunmuş olan Ahmet Altan’ı bekletmeye devam ediyor. AİHM’in bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’de yargı siyasallaştı ama AİHM’de de mi siyasallaştı? Ne dersiniz?

Bu sahiden çok önemli. Yargıtay’da bu dosyayı çok iyi biliyor. Ama bir yıldır dosya arşivde öyle duruyor. Özellikle bir yıl diyorum çünkü Ahmet Altan’ın bir yıl önce yeniden tutuklanması tam bir skandaldır. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 yıl 6 ay ceza verdi ve tahliye etti. Burada tabii örgüt lideri olana bile 10 yıl 6 ay ceza verilmediğini söylemek gerek. Aynı maddeden yargılanan eski İstanbul Valisi ve eski İstanbul Emniyet Müdürü, iki yılla çıktı. Yazar olunca, gazeteci olunca garip bir düşmanlıkla hukuk çiğneniyor. Bu bir kere büyük bir skandaldır.

İkincisi, 26. Ağır Ceza’nın tahliye kararı verdiği bir dosya hakkında ancak bir üst mahkeme yani Yargıtay tarafından denetleme yapılabilir. Ama böyle olmadı ve Ahmet Altan tarihte eşi benzeri görülmemiş bir skandalla aynı 26. Ağır Ceza’yla aynı düzeydeki bir mahkemenin; İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin  kararıyla yeniden tutuklandı. Bu olabilecek bir iş değil. Hükümle tahliye edilen bir kişi için savcı tutuklama talep edemez. Çünkü bir üst mahkemeye, Yargıtay’a o dosya intikal etmiş. Hukuk fakültesinin önünden geçenlerin bildiği bir kuralı Ahmet’i zorla, zorbalıkla tutuklamak için çiğnediler.

Böyle bir uygulama olmadığı için şaşkınlık resmî belgelere de yansıdı. İstanbul önce aldığı karara “itiraz yolu kapalı”, “bir sonraki karara bir üst mahkeme itiraz edebilir” diye yazdı. Sanki yeniden yargılandı ve hüküm verdi gibi davrandı. Akıl ve hukuk dışı işler. Böyle büyük bir skandalla tutuklanmasını yüksek yargı seyretti. Ne AYM, ne Yargıtay sesini çıkarmadı ve hâlâ bir yıldır Yargıtay bunu bekletiyor. Ben bunu vicdan ve meslekî onur açısından anlamıyorum.

AİHM de izliyor…

AİHM çok uzun süredir izliyor. Tutuklandığı aynı yıl içinde dosyaya öncelikle bakma kararı verdiler. Ama Türkiye tarafının orada çok etkin bir biçimde bu dosyaya bakılmaması için gayret gösterdiğini ve nedendir bilinmez AİHM’in de etkilendiğini fiilen biliyoruz. Bunun ne oluyor diye istihbarat yapmaya gerek yok.

AİHM’de böyle bir baskı yaratılması nasıl mümkün olabilir? Hak ihlalleri başvurularında Türkiye en çok ceza alan ülkelerden biri…

Gönderilen yeni Türk yargıcın dosyayı fazlasıyla engelleyebileceği imkânları var. Aynı zamanda Avrupa Konseyi nezdindeki Türkiye’nin büyükelçisinin kişisel ilişkilerindeki faaliyetleri nedir bilemiyorum… Bu durum AİHM’e gölge düşürüyor. Bütün dünyanın saygıyla selamladığı, kitapları 23 ülkede yayınlanmış, 70 yaşındaki bir romancıya, dosyasının bomboş olduğunu, yazının ve düşüncenin suç olmayacağını bile bile eziyet edilmesine, hukuken görevini yerine getirerek karşı çıkması gerekirken izliyor. İnanılır gibi değil!

Suç işlememiş birine sırf kızgınsınız diye ceza verilirse o devlet çürür. Mafya liderlerinin parti başkanlarını tehdit ettiği bir ülkeye de bu şekilde dönersiniz zaten.”

Üstelik aynı dosyadan size ihlal kararı verilmişti… AYM’de de aynı şey olmuştu…

Evet… Ahmet Altan’la ilgili özel bir düşmanlığın gücüdür bu.

Bu düşmanlığı nasıl açıklarsınız?

Ahmet Altan hem askeri vesayete karşı çıkan hem de sivil vesayete karşı çıkan bir yazar. Bu nedenle şu sırada farklı vesayetler üzerinden koalisyon oluşturan güçlerin ”hepsini birden kızdırmış” diye açıklarım. Ama hukuk devletinde kızgınlıklarla suç işlemeyen birine ceza verilemez. Suç işlememiş birine sırf kızgınsınız diye ceza verilirse o devlet çürür. Mafya liderlerinin parti başkanlarını tehdit ettiği bir ülkeye de bu şekilde dönersiniz zaten.

Ben hiç kimsenin Ahmet Altan ile ilgili durumu hukuken konuştuğunu görmüyorum. Cami ve kışla üzerinden vesayetçilik taraftarları, “Ben kızgınım o zaman hapiste yatsın” diye düşünüyor. Ben birisine kızıyorsam o cezaevinde yatsın mantığı var. O nedenle hukuk çürüyor.

‘Bir irade Ahmet Altan’ın adının hiçbir yerde geçmemesi için büyük gayret sarf ediyor’

Bir yandan kamuoyunda da Ahmet Altan’la ilgili bir sessizlik var. İnsanlar durumuyla ilgili acaba yeterince bilgilendirilmedi mi? Örnek vermek gerekirse, Osman Kavala’ya özgürlük diyenlerin çoğu Ahmet Altan’a özgürlük demiyor. Bu sessizliği nasıl yorumluyorsunuz? Bu sessizlik sizde bir tepki yaratıyor mu?

Türkiye’de insanlar hukuk üzerinden durum ve kanaat belirtmiyorlar. Siyaset üzerinden kanaat ve fikir belirtiyorlar. Bir de korku ikliminden çok etkileniyorlar. Aynı zamanda siyasî kamplara göre herkes birbirini kafasına göre yargılıyor, asıyor, kesiyor, biçiyor… Tabii bir de medyanın medya olmaktan çıkması var. Ekranlarda malum kadrolu zevat tarafından avukatına asla söz hakkı vermeden, bilgi almadan Ahmet Altan’ın dosyasıyla ilgili zırva yorumlar yapılıyor. Çok ağır yalanlarla söylemediği, yazmadığı şeyleri söylemiş, yazmış gibi tedavüle sokuyorlar. Ahlak erozyona uğradı. Suçsuz olduğundan çok emin olsan da böyle bir ortamda onu savunuyor olmanın sanki bir riski var, bir yük getirebilir endişesi doğuran bir iklim  var.

Ahmet Altan’a eziyet ve zulüm etmenin peşinde olanlar da onun suçsuz olduğunu biliyor. Zaten bu yüzden hukuku çiğniyorlar.”

Suç işlediğine çok eminseniz o zaman bırakın dosyasını AİHM görüşsün. Bu da yapılmıyor. Hâlâ hukukun bir kırıntısı kaldığını düşünüyorum. Bırakın Yargıtay bu dosyaya baksın. Ahmet Altan’a eziyet ve zulüm etmenin peşinde olanlar da onun suçsuz olduğunu biliyor. Zaten bu yüzden hukuku çiğniyorlar. Hukukun olduğu yerde karakola bile davet edilmeyecek insana beş yıl hapis yatıracak kadar gözü dönmüş bir zorbalık varsa, bu herkesin objektif bir değerlendirme yapmasını engeller. Son zamanlarda gördüğüm kadarıyla artık Ahmet Altan için eskisi kadar sessiz olmayan, vicdanlı ve makul yorumlar yapan insanlar da  var. Bir irade Ahmet Altan’ın adının hiçbir yerde geçmemesi için büyük bir gayret sarf ediyor. Neden? “Askeri vesayete karşı çıkarsan seni bu hale getiririz”, “Sivil vesayete karşı çıkarsan seni bu hale getiririz” mesajını vermek için. Yarın bu vesayetler konusunda tavır alacak insanlara, aynı zamanda da demokrasiden yana sesini yükseltenlere bir örnek göstererek ürkütmek için.

Geçen yıl tahliye edildiğinde birçok medya kuruluşunda hedef gösterildi ve her yorumda “FETÖ’yle anlaşıldı” denilmişti…

Bu gerçekten ahlaksızca bir şey… FOX, geçenlerde aynı şeyi benim için de yaptı. Hakkımda verilen beraat kararını yok sayıp, bir parti liderinin beni hedef gösterdiği tweeti yayınladı. Arayıp düzeltmelerini rica ettim. Bunu yapmadılar. Zorbalık ve hukuksuzluk her yerde. Yarın aynı şey kendi başlarına gelmez sanıyorlar. Aynısı FOX’un Genel Müdürü’nün de başına gelebilir. Elimde medya  mavzeri var, rahatlıkla istediğimi manevi kurşuna dizerim, lekelerim deyip; insan haklarına, hukukun temel prensiplerine aldırmayarak insanların hedef gösterilmesi habercilik olamaz.

Daha büyük bir rezalet haber diye sunulanların yalan olmasıdır. Vahim olan budur. Bir algı operasyonuyla insanları siyaseten mahkûm edip, suçluymuş gibi hapiste yatırma oyunudur bu. Bunun için hukukçuları konuşturmuyor, dosyaya bakmıyorlar.  Bunun için arayıp, yalan olduğunu söylemenize, ispatını göstermenize fırsat vermiyorlar. Bu ahlaksızlıktır. Açtığım tazminat davasında hakkımda tutulan polis tutanağında yer almayan şeyleri “evinde çıktı” diye yayınlayan iğrenç gazeten nüshalarını gösterdim örneğin. Hukuksuzluğa davul çalıyor, kamuoyunu böyle oluşturuyorlar. Siz hiçbirinin gerçek olmadığını söylediğinizde artık geç oluyor. Önce insanları lekeliyor, algı operasyonunu gerçekleştiriyorlar. Daha sonra aklanıp manevi tazminat davası için mahkemeye gidiyorsunuz, bomboş bir salonda sizi dinlemek istemeyen üç tane yargıca derdinizi anlatmak zorunda kalıyorsunuz. Türkiye’de buna gazetecilik ve siyaset deniyor. YAZIK.

https://yesilgazete.org/mehmet-altan-ahmet-altanin-tutuklulugu-buyuk-bir-eziyete-yasamsal-tehdite-dondu/

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums