Ekmek, özgürlük ve İran

  • 4.02.2018 00:00

 Bugün insanlar, tanımadıkları veyâ az tanıdıkları birisi hakkında yargıda bulunurken daha çok ne giydiğine ve ne yiyip ne içtiğine bakıyor. Eskiden kullandığı dile bakardı. Meselâ TDK’nın piyasaya sürdüğü gıcır kelimelerle konuşanlar solcu, ilerici; Osmanlı Türkçesi'ne sâdık kalanlar ise sağcı, gerici muamelesi görürdü. Artık o günleri aştık.

Dilde kompleksli davranmamak gerektiğine inanıyorum. Meselâ TDK’nun ürettiği saçma sapan bulduğum kelimeleri kullanmıyorum. Ama yine aynı kurumun ürettiği az sayıda da olsa çok başarılı bulduğum kelimeler de yok değil. Bunlardan birisi “özerklik”tir.  Özerklik,  otonomi kelimesinin manâsını Arapça'daki “muhtariyet”  kelimesinden çok daha iyi karşılıyor. Ama “liberty”, “freedom” kelimelerinin karşılığı olarak TDK’nın ürettiği(?) “özgürlük” kelimesi için bu değerlendirmemi tekrarlayamayacağım. Evet, yaygın bir kabûl gördüğü için kullanıyorum kullanmasına, ama doğrusu hiç içime sinmiyor; her seferinde zihnimde plâstik bir tad bırakıyor.

Bir başka sorunlu kelime de “devrim”dir. Bu da aceleci bir şekilde “revolution”ın karşılığı olarak; “İnkılâb” kelimesinden kurtulmak için üretildi ve piyasaya sürüldü. Tuttu tutmasına.. Ama dilbilim açısından berbat bir kelime olduğunu unutuyoruz. Hoş, bunu yerine ucuz bir muhafazakârlık yapıp inkılâb kelimesini savunacak değilim. Bildiğim, “revolution” kelimesinin karşılığının dilimizde olmadığıdır. Isbat mı? Kestirmeden ve en bâsitinden söyleyeyim: “Revolution” için devirmek şarttır. Ama “revolution” devirmekten ibâret değildir. Hoş bu kelime dünyâ tarafından da doğru anlaşılamadığı için; kendisine her devrim diyen hareketi, aslına bakmadan devrim kütüğüne kaydetmekte beis görmemiştir. Kanâtimce revolution modern bir fenomendir. Bunun geriye yönsemeli bir karşılığı da yoktur. Meselâ Hz. İsâ’yı, Hz. Musâ’yı; hattâ Hz. Muhammed’i büyük devrimciler olarak görmek manâsız bir değerlendirmedir. Kanâatimce insanlığın târihi tek bir devrim (revolution) gördü; o da Fransız Devrimi’dir. Gayrısı ya ona özenmiş; ya onu eksik bulduğu için tamamlamaya, düzeltmeye yeltenmiştir. Böyle bir değerlendirme yapmamızın sebebi, Fransız Devrimi öncesi ile sonrasının aynı dünyâ olmamasıdır. Fransız Devrimi, modern dünyâyı, eskisinden berrak olarak ayırmamızı sağlayan; eşitlik ve özgürlük gibi iki büyüleyici kavramla donattı. Büyüleyici tâbirini kullanıyorum; çünkü bu basit bir fomülleştirmeden ibâret değildi. Edebî açıdan muazzam bir dil ve üslûp buna eşlik ediyordu. Yani Fransız Devrimi devirmekle kalmadı; bir vizyon bir perspektif sağladı.

Tabiî ki, Fransız Devrimi'nin koyu bir hayranı değilim. Gerek teorik gerek pratik olarak insanlığın başına açtığı dertleri biliyorum. Ama Fransız Devrimi'nin ana arterleri olmadan modern dünyânın kültürel ve zihinsel dolaşımlarının; daha doğrusu dolaşım sorunlarının anlaşılamayacağını anlatmaya çalışıyorum. Modern dünyanın başat “dolaşım sorunlarından” birisi “özgürlük” ile “eşitliğin” bir türlü biraraya getirilememesi olduğunu görüyoruz. Modern dünyâ eşitliği abartan konvansiyonel demokratlarla, özgürlüğü abartan konvansiyonel liberâller arasında gerildi. Eşitliği abartanlar özgürlüğü; özgürlüğü abartanlar ise eşitiliği kıstı. Fransız Devrimi'nin büyüsüyle bu iki kavrama zihnimizde sek sek oynatmakta alabildiğine kışkırtılmış vaziyetteyiz; ama realite bu oyunu her defâsında bozuyor.

İran Devrimi elbette bir şeyleri devirdiği kadarıyla devrimdir. 1980’ler ve 1990’lar îtibârıyla Müslümanlar; özellikle de gençler; devrimlerinin olmayışını; yâni Fransız Devrimi karşısında duydukları târihsel eksikliği İran Devrimi ile telâfi etmeye gayret ettiler. Tabiî ki realite bu değildi. İran’da olup biten; İran’ın târihsel kompozisyonunda var olan iki damar; din ve devlet, arasındaki bir kavgadan ibâretti. Dahası kimin diğerini tanımlayacağı ile alâkalıydı. Din kazandı ve devleti tanımladı. Buna da devrim demezler.

İran-Irak Savaşı İran’daki rejimi pekiştirdi, pekiştirmesine.. Ama bu iki yanlı bir değerlendirmeyi gerektiriyor. İran’da rejim oturdu; ama dünyâda yarattığı heyecânı da kaybetti. Artık kendi statükosu olan, kuru, resmî bir dünyâya evrildi. Tıpkı II. Dünyâ Savaşı'ndan sonra Sovyetler'in olduğu gibi. Gayrısı çürümedir… Trump’ın, İsrâilli siyonist obskürantistlerin, hele hele Suudîlerin demeçleri göreceksiniz ki İran’daki rejimin can suyu olacak. Ona aradığı tâze kanı verecektir.

Ha, ekmek mi? Evet buna da bir açıklık getirelim: İran’daki hareket “ekmek derdi” olarak başlamış; oradan da özgürlük tâleplerine ulaşmış. Buyurun size bir sek sek oyunu daha. Unutmayalım: Ekmek derdi olanın eş anlı olarak özgürlük düşüncesi geliştirmesi târihte misallerine çok az rastlanan bir aşkınlıktır. Ekmek diyenler âdece ekmeği düşünür. Bu midevî bir taleptir. Özgürlük gibi ruhî bir talebin buna eklemlenmesi zihinsel sek sek oyunlarında olduğu kadar kolay değildir. Özgürlük karnı doyanların talebidir. Özgürlük hazım sonrasının işidir. İran’da beklenenin olamayacağı biraz da buradan bellidir. Gösterilere katılanların sayısını bilmiyoruz. Kabaca %50'sinin ekmek; kalanın ise özgürlük talep ettiğini düşünelim. Eğer rejim akıllı davranır, yatıştırıcı bir yeniden bölüşüm yaparsa, kıyâmın bir ayağı çöker. Hattâ karınlar doyduktan sonra roller ve pozisyonlar da değişebilir. Evet; nasıl eşitlik ve özgürlük insanlığın birleştirilemeyen iki yakasıysa; ekmek ve özgürlük de öyle…

***

2018’in başında kendisini yakından tanıma fırsatı bulduğum bir meslektaşımı; Sosyolog Prof. Dr. Hüsamettin Arslan’ı kaybettik. Çileli bir hayâtı oldu. Başardı… Daha mühimi; asla yaşlanmadı. Hep genç kaldı… Çok üzgünüm: Allah rahmet eylesin…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums