Rockefeller

  • 23.03.2017 00:00

 Dünyânın “para babalarından” birisi olan Rockefeller 101 yaşında göçtü. Ardında sayısız spekülasyon bıraktı. Bunların arasında kalbinin 6 defâ değiştiği, ciğer nakli yaptırdığı vb hikâyeler yer alıyor. Ama bence en çarpıcı olanı; belli aralıklarla gençlerden alınan kanlarla kendi “kirli” kanını değiştirdiği yolundaki söylentiler… Geçen sene 100 yaşını ikmâl ettiği zaman söylediği; 200 yaşına kadar yaşayacağı iddiası ise evlere şenlik.. İslâmiyet ve Türklük aleyhtarı gizemli idealleri, siyonizme yaptığı katkılar bu tabloyu daha da ağırlaştırıyor. Ekonomik ve ticârî sicili ise gayrı insânî hikâyelerle yüklü…


Bunca iğrenç hikâyenin “kahramanı” bu dünyâdan göçünce, özellikle de Müslüman Türklerin derin bir nefes almasını yadırgamamak gerekiyor. Lâkin bu bakışın, açıkça ifâde etmeliyim ki sorunlu bir tarafı olduğunu düşünüyorum.. Şimdi buna bir bakalım…

Geleneksel dünyâda zenginliğin karşılığı olan “servet” idi. Servet, nazar çeken; ardında şâibeli işlerin döndüğü bir fazlalık muamelesi görürdü. Servet edinmekten daha zor olan, o serveti “taşımaktı”. Yapılacak şeylerden birisi, serveti gizlemekti. Bu da her zaman kolay olan bir şey değildi. Çünkü servetin başta gelen fonksiyonu “harcamaktı”. Harcanmayan servetlerin, pinti, cimri, hasis insanların elinde kalmasının dışında fazlaca bir mânâsı olamazdı. Eğer servet bir harcamanın konusu olursa nazarı üzerine çeker; kendi kendisini büyüten türlü söylentilerle dev bir çığa dönüşür; süreç, servete el koymayla ve serveti cezâlandırmayla biterdi. Servet sâhibi, eğer onu elinde tutmayı istiyorsa, yapacağı en akılcı iş; onun hatırı sayılır bir kısmını gönüllü olarak yeniden bölüşüme sokmak ve nazar sahiplerini “görmek” olabilirdi. Bunlar hayır, hasenât işleri olarak bilinir. Servetin aklanması işi, zamân içinde kurumsallaşmış; meselâ vakıf müessesine dönüşmüştür. Elbette dinlerin de bu konudaki çağrısını ve düzenleyici pratik normlarını ihmâl etmemek gerekir.

“Karanlık” bir birikim geçmişine sâhip olan servetin “aklanması” toplumsal düzeyde ilginç neticeler doğurmuş; bir geçim yolu hâline de gelmiştir. Servetini yeniden paylaştıran kişiler ile bundan pay alanlar arasında, hayli geniş bir “efendi-köle” ilişkisidir bu. Servet odaklı ilişkiler son derecede şahsîleşmiş ilişkilerdir. Dolayısıyla bu ilişkilerin fâilleri bellidir. Bir tarafta servetin “sâhibi” olan kişi veyâ kişiler (âile); diğer tarafta ise bundan “nasiplenen” yanaşmalar mevcuttur. Bu ilişkilere nereden baktığınız ne göreceğinizi de belirler. Çok düz bir şekilde bakılırsa, “efendi”nin sınırsız hâkimiyetinden ve diğerlerinin ona kesintisiz ve kesif bağlılığından bahsedilebilir. Yâni efendi “özne”, köle ise “nesne” olarak görülebilir. Ama daha derinden bakıldığında, bağımlı gözükenlerin verdikleri sayısız servislerle “efendi”lerini kendilerine bağımlılaştırdığını da söylemek mümkündür. Şener Şen'in unutulmaz bir oyunculuk sergilediği Nesli Çölgeçen'in “Züğürt Ağa” filminin sosyolojik derinliği de bunu anlatmaktaki başarısı ile Türk sinema târihindeki yerini almıştır.

Modern dünyâda zenginliğin kaynağı olarak servetin yerini sermâyenin aldığını biliyoruz. Servet ile sermâye arasındaki aslî farklılık; ilkinin öznelliği ile ikincisinin nesnelliği arasındadır. Belki de lâyıkı veçhile anlaşılmayan da bu farklılıktır. târihsel kültürel algılamalar, bu algılamayı doğuran şartlar aşıldığında bile etkisini sürdürebiliyor. Meselâ dilde bu çok açık kendisini gösteriyor. Modern kapitâl sâhibini bir “para babası” gibi görmemiz buna verilebilecek en tipik misâldir. Bu özünde, modernlik öncesinde sıfatladığı olguların çoktan târihe gömüldüğü çok patrimonyâl bir bakıştır. Bir sermâye sâhibi paranın babası değildir. Dolayısıyla ondan, hangi manâda olursa olsun bir “babalık” beklememek gerekir.

Modern dünyâda sermâye, önce üretim üzerinden nesnelleşen bir seyir izledi. Sermâye birikimi, bir yatırım aracına dönüştü. Para-Mal-Para1 ilişkisidir bu. Ama özellikle de 1970'lerden başlayıp, günümüze bütün bunalımlarıyla birlikte çöktüğü ikinci evresinde para, üretimdeki karşılığından koparak bizzât kendisini nesneleştirdi. Kendi kendisinin amacı hâline geldi. Buna, Para-Para1 ilişkisi de deniliyor. Para kendisini nesneleştirirken, cümle dünyâyı ve tekmil insan ilişkilerini en katmerli ölçülerde nesneleştirdi. Zâten sıkıntı da buradadır. Günümüzde finansal çıkarlar bizzât efendisi olmayan bir efendilik makâmıdır. Bu makâm, herkesi köleleştiriyor ve irâdemizi teslim alıyor. Para deryâsında Rockefeller'ın iri bir damla olmaktan başka özelliği olmadığını düşünüyorum.. Dünyâ siyâsetini, plütokrasinin şeytanca yürüttüğü bir 1001 Gece Masalına indirgemek; yer yer dinlemesi keyif verse de; nihâyetinde bir basitlemedir…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums