- 15.08.2018 00:00
35 yaşındaydı.
Henüz daha yolun yarısı.
Tıp Fakültesi’ni bitirmişti.
Acil tıp uzmanı olmuştu.
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde uzman hekim.
İdealist, çalışkan, hipokrat yeminine bağlı bir doktordu.
Görevi hastaları iyileştirmekti.
Ama kendisi hasta oldu.
Genç yaşta deri kanseri teşhisi kondu.
Tedavi için gitmediği yer kalmadı.
Ankara, Denizli, İzmir, Gaziantep'de şifa aradı, durdu.
Son çare bir yıl önce Manisa’ya sığındı.
Ama kalacak yeri yoktu.
Manisa Devlet Hastanesi’nin bahçesinde bir bankın üzerinde uyumak zorundaydı.
Gündüz hastanede tedavisini sürdürüyor, gece bahçede yatıyordu.
Bir gün hastanede tedavisi olurken, bahçede bıraktığı valizin içinden kemoterapi ilaçlarını çaldılar.
Perişan oldu.
Çünkü çalınan sadece ilaç değil hayatıydı.
Hırsızın bulunması için çalmadığı kapı kalmadı.
Bulamadılar.
Yeni ilaç da alamadı.
Vermediler de.
Çaresizlik içinde gündüz hastanenin içinde, gece parkta hayata tutunmaya çalıştı.
Dün sabah temizlik işçileri Manisa Devlet Hastanesi’nin bahçesindeki bankın üzerinde hareketsiz yatan bir insan buldular.
Hemen sağlık ekipleri geldi.
Yapılan kontrolde öldüğü anlaşıldı.
Ölen uzman hekim Hüseyin Ayılmazer’di.
Kalacak yeri olmadığı için hastane bahçesinde can veren acil tıp uzmanı Hüseyin Ayılmazer.
*. *. *
35 yaşında bir doktor.
Üstelik uzman doktor.
Bir hastane bahçesinde kimsesiz, sahipsiz, çaresiz bir şekilde can verdi.
Bu acı haberi okurken, bir an televizyona takıldı gözüm.
“Hepimiz aynı gemideyiz” diyor bizi yönetenler.
Şakşakçılar da uyarıyor.
“Batarsak birlikte batarız!”
Hüseyin Ayılmazer dinleseydi ne derdi acaba?
Nazım’ın şiirini mırıldanır mıydı?
“Bu gemi bir kara tabut,
lumbarından giren ölür.
Üstümüzden geçti bulut.
İnsanlar ey, nerdesiniz?
Nerdesiniz?”
Yorum Yap