Sakarya’daki genel algı, HDP’nin barajı; vekil çıkarmasının zor olduğu yerlerden alacağı oylarla yıkacağı yönünde. Onun için de yükleniyorlar, seçim çalışmasına. ‘Vatan, millet, Sakarya’ sloganlarıyla ırkçılığın sürekli olarak kışkırtıldığı bir il olan Sakarya’da, HDP bu algıları bir bir yıkıyor

Genel seçimlere sayılı günler kala seçim nabzını yoklamak için Sakarya’dayız. Genellikle “Vatan, millet, Sakarya” naraları eşliğinde ırkçı saldırı organizasyonlarıyla gündeme gelen Sakarya’nın bir doğa harikası olduğunu belirtelim. Marmara depreminde yerle bir olan kentlerden olan bu doğa harikası kentin başı son zamanlarda doğa talanı ile dertte. Çünkü Karadeniz’in birçok yerinde olduğu gibi burada da sermaye talan mesaisini başlatmış durumda. HES’ler, fabrikalar, ormanların imara açılması almış başını gidiyor... Sapanca’ya vardığımızda, yemyeşil ormanın içerisindeki Sapanca Gölü’nde felaketin vardığı boyut hemen göze çarpıyor. Ömrü sayılı günlerle ifade edilen göl, yağışlardan dolayı biraz toparlanmışa benzese de durumu hala kritik.

Halkların mozaiği

Üniversiteyi burada okuduğum için kentin dokusuna aşinayım. Sakarya; Türklerin, Kürtlerin, Çerkeslerin, Pomakların, Abhazaların, Gürcülerin ve Romanların, bir arada yaşadığı ve yoğun göç alan bir kent. Kentteki Kürt nüfus sayısı yüz binin üzerinde. Kürt nüfusun büyük bölümü devletin Kürdistan’da açlıkla terbiye etme politikasından dolayı Agirî (Ağrı) Mûş ve Wan gibi kentlerden göç etmiş.

Ölüm üçgeni

Sapanca’nın eşsiz güzelliğine dalmışken, aklıma burada katledilen Kürt işverenler geliyor. Sapanca-Düzce-Bolu ölüm üçgeni... Birçok Kürt işverenin 1990’lardaki infaz yeri. Savaş Buldan, Hacı Karay ve Adnan Yıldırım ilk akla gelen isimler... Devletin ‘90’larda Kürdistan’daki zulmü ve bu zulme karşı batıdaki sessizliğin körelttiği vicdanları düşünürken kente varıyoruz.

Kimse ‘Kral çıplak’ demedi

Sakarya’nın Arifiye ilçesinde Mele (imam) Ebuzeyt Çelik’i ziyaret ediyoruz. Bölgede saygın bir kanaat önderi. Mele Ebuzeyt, Diyanet’in kaldırılması konusunu açıyor. “Bu tartışmaya sebebiyet verenlerden Allah razı olsun” diyen Mele Ebuzeyt şunları kaydediyor: “İslam’ın geçmişi 1400 yılı geçiyor. Diyanet ise 91 yıldır kurulan bir kurum. Diyanet’in kurulması da tıpkı Genelkurmay Başkanlığı gibi bir şey. Diyanet devletin dinini savunuyor. Kuran’ın dinini savunmuyor. İşin aslına bakarsınız Diyanet kurumu Kuran’ı, dini ortadan kaldırdı. Ama kimse de bugüne kadar çıkıp da “kral çıplak” demedi.” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eline Kuran’ı alarak seçim meydanlarına çıkmasını da Hz. Ali ile Muaviye arasındaki Sıffın Savaşı benzetmesi yapan Mele Ebuzeyt, “Tıpkı Amr bin As’ın Kuran’ın sayfalarını Muaviye’nin ordusunun kılıçlarına geçirdikleri gibi” diyor.

Tek dileğinin HDP projesinin hayat bulması olduğunu vurgulayan Mele Ebuzeyt, bunun için herkese çağrıda bulunuyor ama en çok da Türklere çağrıda bulunduğunu söylüyor. “Neden en çok Türklere?” sorusunu yönelttiğimizde de “Çünkü onlar daha çok hacir altındalar. Kürtlerin HDP’ye oy vermesi ise farzdır, vacibtir, sünnettir...” diyen Mele Ebuzeyt, devamla şöyle dedi: “Ada’daki insanın projeleri ve söyledikleri boş şeyler değil. Onu her zaman dinlemek lazım. HDP de onun projesi olduğu için ona inancım tam.”

Öğrencilerin HDP merakı

Kentte belki de en çok zorluk yaşayan kesim ise üniversite öğrencileri. Barınma ve ulaşım imkanları kısıtlı olan öğrencilere yönelik polis ve ırkçı grupların baskıları da eksilmiyor. Sakarya’daki yurtsever ve demokrat öğrenciler, “Destar” isimli bir derneğin etrafında bir araya gelmişler. Bir yandan da HDP’nin seçim çalışmalarına destek veriyorlar. Çok olumlu bir havanın olduğunu söyleyen öğrenciler, üniversite ortamında da HDP’ye yönelik bir merakın olduğunu belirtiyor. Onlara “Neden HDP” sorusunu yöneltiyoruz. İşte aldığımız cevaplar:

*Leyla: HDP için o kadar çok nedenimiz var ki. Hangisini söyleyelim. Demokrasi, barış, işçi ve kadın hakları, insan hakları, emeğin karşılığı için...

*Zozan: Erdoğan’ı başkan yaptırmamak için...

*Ayşe: Sömürünün son bulması için...

*Muhammed: İnsanlık için... Çünkü HDP insanlığı temel ilkelerini savunuyor.

*Özlem: HDP’nin eğitim programının altını doldurmasını istiyorum. Bunun üzerine daha yoğunlaşmalılar. Zorunlu dersler kaldırılmalı. Sadece ve sadece “adalet” dersi zorunlu olmalı. Çünkü bu ülkede en çok adalet duygusu zedelendi ve en çok da adalete ihtiyaç var.

Burası sizin ülkeniz

Arkadaşım Tarık’la bir terzihaneye giriyoruz. Televizyon açık ve HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ konuşuyor. Tarık soruyor: “Ne diyorlar yine?”

Terzi: Barışı getireceğiz Başkanlığa izin yok, diyorlar.

Tarık: Barajı aşarlar mı?

Terzi: Valla aşmasını istiyorum.

Tarık: Oy verecek misiniz?

Terzi: Aşmaları için veririm. Ama sadece sizinkiler verse aşarlar. (Simalarımızdan Kürt olduğumuzu anlamış anlaşılan)

Tarık: Hepimiz vermeliyiz...

Terzi: 3 dönemdir AKP’ye oy veriyorum. Başbakanlık istedi, verdik. Tek başına iktidar istedi verdik, Cumhurbaşkanlığını istedi, onu da verdik. Şimdi diktatörlük istiyor. Yugoslavya göçmeniyim. 2 yaşında geldim, buraya. Bu ülke sizin. Barışmalısınız. Bunun için oy gerekiyorsa neden vermeyeyim?

‘Bu da hırsız pozu’

Muhafazakar bir kent Sakarya’da otogardan servisle kente gidiyoruz. Servis şoförü başlıyor sohbete. Gazeteci olduğumu öğrenince konu siyasete geliyor. O arada üzerinde AKP’nin 7 adayının “fiyakalı” fotoğraflarının olduğu seçim arabası geçiyor önümüzden. Adayların “kendilerinden emin” pozuna bakan servis şoförü, “Şunlara bak, bu da hırsız pozu” diyor ve ekliyor: “Geldikleri günden beri oy verdim bunlara. Ama artık yeter. Bir elde Kur’an, bir elde kul hakkı olur mu?”

Sizinkilerin aşmasını istiyoruz

Tren garının bulunduğu meydana gidiyorum. Burası genellikle orta ve ileri yaş insanların sohbet ettiği bir yer. Kulak kabartıyorum sohbetlere... Seçimler ana gündem maddesi. Temel gündem ise HDP’nin barajı aşıp aşmaması. Öğrenci olduğumu düşünerek bana birkaç nasihat verdikten sonra beni de sohbete dahil ediyor iki amca. Memleketimi sorduktan sonra da “Sizinkilerin barajı aşmasını istiyoruz. Onlar ancak durdurur Tayyip’i” diyorlar. “Sadece Tayyip’i durdurmak için mi?” diye sorunca HDP’nin -özellikle de Demirtaş’ın- birçok söylemini konuşmaya başlıyorlar. Bu önemli bir gelişmeye işaret... Demek ki; o eskiden yapılan “yargısız infazlar” yerini -bazısı önyargı olsa da- yargılara bırakmış.

Selahattin’in dili

Yıllardır HDP geleneğindeki partilerde emek veren ve BDP il başkanlığı yapmış olan Aziz Koçak’a atmosferi sorduğumuzda aldığımız yanıt; “Yayılıyoruz yavaş yavaş. Korkular aşılıyor. Ama Selahattin Başkan’ın dilini tutturmalıyız” diyor.

Olmayacak iş değil

Partinin emektarlarından Ferzende Ağzak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hiç çalışma yürütmedikleri 8 ilçeden 3000 oy aldıklarını belirtiyor ve “Demek ki olmayacak iş değil” diyor.

İnkara dönüş var

2007 siçimlerinin “Bin Umut Adayları”ndan Mehmet Bayram, bugün ile 2007’deki atmosferi kıyaslıyor: “O gün ‘Kürt sorunu benim sorunumdur’ diyordu. Şimdi ‘Kürt sorunu yoktur’ diyor. Ergenekon ile ittifak yapan bir AKP var karşımızda. İnkar ve imhaya dönüş var.”

Saklanma yeri...HDP Sakarya İl Eşbaşkanı Nahide Doğan, şöyle bir tespitte bulunuyor: “Sakarya, devlet baskısından kaçan Kürtlerin saklandıkları bir yer. Onları saklandıkları yerlerden çıkarmaya çalışıyoruz. Özgürlükten saklanılmaz, kaçınılmaz...”

Gidişatı durdurmalı

“AKP’nin ve Erdoğan’ın gidişatı sadece biz Kürtler için değil, hiçkimse için hayra değil. Bu gidişatı durdurmalıyız” diyen kentin emektar siyasetçilerinden Şeyhmus Aydın ise herkesin oylara sahip çıkması gerektiğini dile getiriyor.

Ağrı’nın bir vekili de...

Partililerden Ali Çoprak, kentte azımsanmayacak Ağrılı seçmen olduğunu hatırlatarak, “Ağrı’da devletin hilelerini bir bir teşhir ettik. Ağrı’nın neden Sakarya’dan bir vekili olmasın. Oylarımızı vermezsek Ağrı’dan da vekil çıkaramayız” diyor.

Hedef  30 bin oy

HDP Sakarya Seçim Sorumlusu Mehmet Alçınkaya, sandık bazlı çalışmalarının tamamlandığını belirterek, seçimlerde hedeflerinin en az 25-30 bin oy alarak ülke barajını aşmaya katkı sunacaklarını söylüyor.

SAKARYA &  Ersin ÇAKSU

http://www.ozgur-gundem.com/haber/133896/baraj-sakaryadan-yikilacak