Türkiye’de Avrupa Birliği referandumu

  • 21.06.2016 00:00

 Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri başlangıcından günümüze kadar bir bütün olarak ele alındığında demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, ekonomik ortaklıkların ve evrensel hukukun sürekli tartışma konusu edildiği diyaloglar ile şekillenmiştir.

Tarihsel süreç içerisinde diplomatik antlaşmalar, sözleşmeler, katma protokoller, başvurular gibi birçok kontaklar gerçekleşmiş, olaylar basın ve medya ile halka duyurulmuş ve kamuoyunun konu ile ilgisi bir şekilde sağlanmıştır.

Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri uzun uzadıya ele alınmış, bu konuda devasa bir bilgi havuzu oluşturularak üniversitelerde öğrencilere okutulan dersler, bilimsel araştırma ortamları, düşünce ortamları hâline getirilmiştir. Bildiğimiz gibi son zamanlarda konu ile ilgili bir bakanlığımız ve de bu konular ile ilgilenecek başka işi olmayan bakanımız olmuştur. Şimdi buradan megaloman siyaset bilimci edasıyla falan tarihte bu oldu, filan antlaşma şunu diyor, şu tarihte şu zirveler toplandı diyerek kafanızı şişirmek istemiyorum; çünkü akademik yayınlarda rastlayamayacağınız yalın ve net yorumlar ortaya koymamızın gerektiğini düşünüyorum.

Fatih Sultan Mehmet Han’ın 1453 yılında İstanbul’u fethinden sonra Avrupa toplumları üzerinde oluşan aşağılık kompleksi duyguları tarihsel anlatılar sayesinde nesilden nesle geçerek Avrupa’nın aktüel toplumlarında hâlen etkisini göstermektedir.

Türkler şu anda Avrupa’nın herhangi bir yerinde yaşayan Hıristiyan bireyler tarafından Anadolu ve Trakya topraklarına atılmış kullanılmış pis bir mendil, yok edilmesi ve temizlenmesi gereken biyolojik bir kirlilik olarak kabul edilmektedir. Buna karşılık Türkiye’nin herhangi bir yerinde veya Orta Asya Türk devletlerinden birinde yaşayan Müslüman bireyler Avrupalı bireyleri Birinci Dünya Savaşı sonucu Anadolu’yu işgal ederek bugünkü geri kalmışlığımızın biricik sebepleri ve sorumluları olarak kabul ederler. Bu psikolojik travmalardan türeyen kabuller her zaman bir ayrışma ve tiksintiye zemin hazırlamıştır; fakat bu türden sosyo-psikolojik gerçekliklerin insanlığın özgürleşmesi ideali çerçevesinde nihai bir bütünleşmeye sebep olduğunu kanıtlayacak birçok örnek gözümüzün önündedir. Amerikan İç Savaşı’ndan sonra ABD’nin kurulması, Yüzyıl Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa Birliği’nin kurulması bu türlü sosyo-psikolojik travmalardan sonra gerçekleşmiştir.

Freud’un anlattığı gibi “İnsan ilişkilerinin temelinde yatan duygu sevgi değil nefrettir”. Bu ilke ışığında; tarihsel psikolojik travmalar yaratmış savaşlardan sonra özgürlük uğruna bütünleşmekten daha doğal ne olabilir ki.

Uzun zamandan beri Türkiye ve Avrupa Birliği bütünleşmesi iki tarafın yoğun gayretiyle erteleniyor. Ben bunu, daha coşkulu bir haz uğruna birleşmeyi erteleyen canlıların ilişkisine benzetiyorum. Ertelemeye sebep olan faktörler taraflar açısından farklılık gösterse de birbirleri ile ilişkili olması çözümü kolaylaştırıcı potansiyeli içerisinde barındırıyor. Konu Avrupa Birliği açısından ele alındığında, birliğin kuruluşundan günümüze gelene kadar birçok kriz atlatması bütünlüğünün devamına ilişkin endişelerin hiç de haksız olmadığını gösteriyor.

Maastricht’te imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması’nın LüksemburgBelçikaİspanyaYunanistan,İtalyaİngiltereHollandaPortekizAlmanya’da referanduma sunulmadan kabul edilmesi ve buna karşılık İrlandaFransaDanimarka’da yapılan referandumlarda çıkan hayır oylarının evet oylarına çok yakın oluşu birliğin meşruiyetinin ve demokratik oluşunun sorgulanmasına sebep olmuştur. Danimarka’da yapılan referandumda yüzde 49,3’e karşı yüzde 50,7 ile halk antlaşmayı reddetmiştir.

Edinburgh Zirvesi’nde Danimarka’ya sunulan ayrıcalıklardan sonra yapılan ikinci oylama sonucunda halk antlaşmayı kabul etmiştir. Tüm bu yaşanan krizler yeni meşruiyet kaynaklarının ihtiyacını gündeme getirmiştir ve buna yönelik uygulanan genişleme ve derinleşme politikaları ile birlik 28 ülkeye kadar genişlemiştir.

Avrupa Birliği’nin kendisini uluslararası ortamda demokrasi otoritesi gibi lanse etme politikalarının meşrulaştırıcı etkisini de gözardı etmemek konunun anlaşılması açısından gereklidir. Türkiye gibi adaylık statüsünde olan ve sürekli belli demokratik normları oluşturması beklenen ülkeler ile AB arasında süren öğretmen- öğrenci ilişkisi genişleme ve derinleşme politikalarından daha etkili bir meşruiyet kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Bu türden bir ilişkinin bütünleşme sürecini yavaşlatması taraflar açısından acı bir kayıptır. Üstelik daha AB’ye katılım konusunda referandum yapmamış bir Türkiye’yi kabul etmek geçmişte ortaya çıkan Danimarka krizi neticesinde yaşanan ödün vermek hususunun tekrarını gündeme getirecektir. Bu sonucun taraflarca bilinmesi bütünleşmeyi engelleyen başka bir faktördür. Türkiye’nin öncelikle AB’ye katılımı referanduma sunarak bu belirsizliği ortadan kaldırması ve demokrasi öğrenciliği statüsünden bu sayede kurtulması gerekmektedir. Aksi takdirde bu süreç sağlıklı gelişemez ve ilerleme yapıcı olamaz.

*Eleştirmen
okitaycansin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums