Kanlı darbe girişiminin üzerinden iki hafta geçti. Bu süre için çok şey yaşandı. En önemlisi de ilan edilen OHAL’dir. OHAL ile hızlanan gözaltılar, tutuklamalar, açığa alınmalar, mal varlıklarına el konmalar, gazete, TV kapatmalar ve daha pek çok şey oldu bu iki hafta içinde. 

Darbe ile ilgili olduğu iddia edilen askeriyeden bürokrasiye, akademiden medyaya pek çok alanda yüzlerce, binlerce insan darbe çemberinin içine alındı, ilişkilendirildi. 

Bunun gerçek olup olmadığını ise bize hukuk gösterecek. 

SİYASET DARBE GİRİŞİMİNİN NERESİNDE? 

Peki ya siyaset? 

Kanlı darbe girişiminin siyasetle ilgisi yok mu? 

Ya da siyasilerin bu süreçte hiçbir sorumluluğu yok mudur? 

Burada iki türlü bir sorumluluktan söz etmek mümkün. 

İlki gündelik hayatın her alanında darbeyle ilişkilendirilenler varken; siyasi alanda hiç bir ilişkinin olmaması fazlasıyla dikkat çekici olduğu açıktır. 

Gerçekten de, askeriyeden bürokrasiye, medyadan akademiye her alanda bu girişime destek verdiği ya da bu kanlı girişimle ilgisi olanlar varken; hali hazırda siyasilerin bu girişimden bağımsız olması fazlasıyla iddialı olur. 

Bu içindir ki, her katmanda darbeyle ilişkisi olanlar temizlenecekse siyaset de bu katmanlardan biridir. 

Bu bağlamda ikinci ve daha önemli tartışma konusu da; iktidar başta olmak üzere siyasetin bu darbe girişiminde sorumluluğu olup, olmadığını kendine sormasıdır. Daha doğrusu siyasilerin bu girişim karşısındaki sorumluluklarıdır. 

Şunu ifade edelim; darbe girişimi bir sonuçtur. Ve bu sonucun ortaya çıkmasında siyasetin büyük sorumluluğu vardır. 

Türkiye Gezi’de, 17-25 Aralık’ta ve son olarak 20 Temmuz sürecinden bu yana her biri ülkeyi zihinsel bölünmeden duygusal kopuşa götüren büyük travmalar yaşıyor. Bu süreçte, toplumu bir arada tutan tüm fay hareketleri harekete geçmiştir. 

Yaşam tarzından laikliğe, Alevi-Sünni geriliminden Kürt-Türk gerilime, muhafazakârlar içindeki cemaatler arasındaki iktidar gerilimlerine pek çok toplumsal fay hattı geçmişi aratır biçimde hareketlenmiştir.  Bu fay hatlarının dindirmek yerine, fay hatları üzerinden iktidar konsolide etme arayışı da bu darbe girişimlerine davet çıkarmış olma ihtimali olasılık dahilindedir. 

Bunun içindir ki, ısrarla ifade ettiğimiz gibi 15 Temmuz kanlı darbe girişimi bütün bu fay hatlarını dindirmek için bir fırsattır. Bunun yolu ise -HDP’nin de dahil edildiği- siyasal ortak aklı harekete geçirecek uzlaşı arayışıdır. 

Hareketlenmiş bu fay hatlarını dindirmek, yeniden toplum olabilmek, yan yana değil bir arada yaşabilmek, devleti tarafsızlaştırmak, devletin ve eğitimin laikleştirmek, devlet içinde devlet dışı tüm yapı ve örgütlenmelerden temizlemek fırsat sunmuşken iktidardan gelen açıklamalar, yargı ve medya üzerinden yürütülen cadı avı ne yazık yeterince umut vermiyor. 

TOPÇU KIŞLASI BİRLEŞTİRMEZ BÖLER 

Türkiye’nin en çok toplumsal uzlaşmaya, yeniden birlik olamaya ihtiyacı varken, devleti bir cemaatten temizlerken diğerlerine yol vermek, Gezi’de Toplu Kışlası’nda ısrar etmek, MİT ve Genelkurmayı Cumhurbaşkanı’na bağlama girişimi siyaseti normalleştirme değil, var olan fay hatlarını derinleştirme çabalarından başka bir değildir. 

Özetle darbe girişimi sonrasında iktidarın bu süreçte sadece “aldatıldık” diyerek öz eleştiri yapması değil siyasi sorumluluğu olanların da ortaya çıkarması ve gerekliyse hesap vermesi önemlidir. 

Çünkü özellikle iktidarın ve siyasilerin vatandaşlardan temel farkı konumlarının onlara yüklediği hukuki sorumluluklardır. Devlete yasadışı yollardan sızma yanında, devlete liyakat sistemi dışına çıkarak yandaş yerleştirilmesi ve tüm bunlara göz yummayı basit bir “aldatılma” ile geçiştirmek mümkün değildir. Burada olan en hafif deyimle “yardım ve yataklık”tır. 

Şunu unutmayalım; Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi sorunları olduğu yerde durmaktadır. Demokrasinin alanının daralması, otoriterleşme, eğitim, bürokrasi ve kamusal alanda devlet eliyle selefileşme devam etmektedir. 

Bütün bunların panzehiri ise laik, demokratik bir hukuk devletidir.

http://www.politikyol.com/yazar/murat_aksoy/darbenin_siyasi_sorumlulari_yok_mu/5451