Erdoğan kendi konumunu, AKP ve AKP'lilerle kurduğu ilişkiyi tanımlarken kullandığı kavramlar şunlar: Milli, millet, millet iradesi.

 Kendisini 'milli' tanımlayıp, 'millet iradesinin' temsilcisi kabul ediyor.

 Peki kimdir Erdoğan'ın 'millet' dediği kitle?

 MİLLET = AKP'LİLER

 Erdoğan'ın 'millet'i, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamından oluşmuyor.

 Erdoğan'ın milleti kendisini seçenler yani büyük ölçüde AKP'lilerden oluşuyor. Millet iradesi olarak tanımladığı ise çoğunluğun yani AKP'lilerin tercihi. Bu açıdan Erdoğan, cumhurun değil AKP’lilerin cumhurbaşkanı oldu.

 Bu, son üç yıl içinde iyice belirgin hale gelen ve Gezi'den itibaren ise kristalleşen zihinsel yaklaşımla uyumludur. Hatırlayın Gezi’nin ilk günlerinde “yüzde 50’yi zor tutuyorum” ifadesi tam da bunu ifade ediyor.

 AKP CEMAATİ İNŞAASI

 Bu açıdan karşımızda yeni olmayan ve son yıllarda iyice kristalize olan bir toplumsal mühendislik projesi var.

 Bu, mikro alanda sahip olduğu tüm kültürel kodları, devletin siyasal imkanları ile makro alanda topluma empoze etmeyi hedefleyen bir toplumsal mühendislik projesidir. Bu toplumsal mühendisliğin bir hedefi de kamusal alanı kendi kültürel kimliği ile sınırlandırmaktır. Yani kendi kimliğini vatandaşlığın nosyonu haline getirmektir. Sahiplendikleri İslam yorumunu tek doğru yorum kabul eden, farklılıkları sapkınlık olarak niteleyen ve bu yorumu da devlet imkanları ile topluma empoze etmektedirler.

 Özellikle milli eğitim alanında olmak üzere hukuk, bürokrasi gibi alanlarda bu tercih açık biçimde karşımızdadır. Aynı şekilde özellikle Erdoğan'a yakın grupların görsel medya başta olmak üzere tüm medyada topluma bu kültürel kodlar empoze edilmektedir.

 ERDOĞAN TİPİ MİLLİ DEMOKRASİ

 Bu mühendislik projesi toplumsal meşruiyetini ise, devletin oluşturduğu rant ve bunun İslam'ın bir yorumunu 'dava' olarak sahiplenen ya da öyle görünenlere dağıtmasından alıyor. Medyadan işadamlarına, köşe yazarından STK'sına her toplumsal kesimden AKP'li yaratarak kendini meşru göstermeye çalışıyor.

 Bu açıdan içinde olduğumuz süreç, Erdoğan için bir tür 'milli demokrasi' inşaa dönemidir. Bu içe kapalı, kendi kültürel kimliğini temel referans alan 'AKP tipi milli demokrasi'dir. Erdoğan'ın sistem değişmiştir çıkışı esas olarak bu zihniyetin ve hedefin bir yansımasıdır. 1 Kasım seçiminin hedefi budur. İstikrar dediği budur.

1 Kasım'da Erdoğan/AKP'nin çöküşü daha da derinleşecek. Erdoğan'ın ifadesiyle istikrar değil kaos kazanacak. Bu kaos, Türkiye'nin otoriterleşmenin durması ve yeniden demokrasi rayına girmesidir.

Bunun için Erdoğan/AKP/Devletin ötekileştirdiklerinin seçimlerde geniş bir ‘demokrasi koalisyonu’ kurmaları çok önemli ve hayatidir.

*****

ÖCALAN'IN MESAJI KİME?

Son günlerde Öcalan'ın 1 Eylül'de PKK'ya silah bırakma çağrısı yapacağı ve İmralı'ya görüntülü mesaj için bir çekim ekibinin gittiği konuşuluyor.

İmralı'ya Kamu Güvenliği Müsteşarlığı kamu kurumundan bir kamera götürerek Öcalan'ın görüntülü mesajını çekti. Bu mesaj, KCK'nın yapacağı kongreye iletilmek üzere çekildi.

Ankara'dan aldığımız bilgilere göre Öcalan'ın mesajında PKK'nın silahları bırakması da var. Ancak şimdilik merak edilen bu mesajın KCK'ya iletilip iletilmeyeceğinde. Bunun kararını Saray’ın vereceği söyleniyor.