Türkiye adım adım erken seçime gidiyor. Hem de kaos ve savaş ortamında. Bu açıdan her şey Erdoğan'ın istediği biçimde oluyor.

 Erdoğan, Meclis’in vesayetindeki AKP’nin tek parti iktidarı olmadan açılmaması için her şeyi yaptı. Erken seçimde benzer tablo çıktığında da aynı şeyi yapacağına kuşku yok.

MHP’NİN ÖLÜMLE DANSI

 Bu süreçte Erdoğan’ın en büyük yardımcısı ve kolaylaştırıcısı kuşkusuz Devlet Bahçeli ve MHP olmuştur.

 Bahçeli 7 Haziran gecesi yaptığı açıklama ile AKP’siz bir iktidar formülünü ortadan kaldırdığı gibi, Erdoğan’ın erken seçim hedefinin hayata geçmesine yol açmıştır.

Bahçeli AKP’nin son iki yıl içinde Meclis’e getirdiği tüm anti-demokratik yasalara karşı birlikte hareket ettiği HDP’yi 7 Haziran’dan sonra yok saydı.

 MHP’nin HDP’ye karşı tavrı, siyasi rekabetten öte siyaseten yok sayma olarak çok tehlikelidir. MHP, HDP’ye karşı bu tavrıyla siyaseten bölücü olmuştur.

 Oysa MHP’nin, Türkiyelileşme çabasındaki HDP’ye el uzatması Türkiye siyasetinin güçlenmesi ve AKP karşısında toplumun moral üstünlük kazanması açısından çok ama çok önemliydi.

 Ancak MHP bunu elinin tersi ile itti.

 Sadece bunun değil  Kılıçdaroğlu’nun CHP-MHP azınlık hükümeti olasılığında başbakanlık teklifini de, AKP’nin sunduğu koalisyon önerisini de reddetti. MHP, her türlü seçeneğe hayır diyerek siyasetsizliğin siyasetini sergilemiştir.

 MHP’nin oyları düşmüyorsa bu, artan şehit cenazeleri ve AKP’ye olan tepkidendir. Ama bunun erken seçimde geri tepme olasılığı da yüksektir.

 KILIÇDAROĞLU UMUT OLDU

 Kuşkusuz bu süreçte Erdoğan ve Bahçeli’nin siyaseti dışlayan, ölümü kutsayan duruşlarının aksine Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP tam tersine yaşama, siyasete sahip çıkma, sağduyu ve uzlaşı arayışının adresi oldu.

 Kılıçdaroğlu 7 Haziran’dan sonra AKP’siz bir iktidarın kurulması için her şeyi yaptı. Başbakanlıktan feragat etti,  AKP ile koalisyon görüşmelerinde yapıcı oldu, artan şiddet ve terör eylemlerinin araştırılması için Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırdı, HDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile görüşüp HDP’nin teröre karşı tutum almasında öncülük etti.

 Kısaca Kılıçdaroğlu ve CHP, 7 Haziran’dan bu yana Türkiye’nin ‘birleştirici gücü’, ‘sağduyunun sesi ve siyasetinin odağı’ oldu.

 CHP sadece 7 Haziran’dan sonraki sağduyulu duruşu ile değil siyasal söylem ve ideolojik yenilenmenin partide sahiplenilmesi açısından da önemli bir mesafe almıştır. Bu söylemin eğitim, gençlik, kadın ve güvenlik gibi başlıklarla zenginleşerek devam etmeli.

Eğer bu değişimi kamuoyuna etkili biçimde sunacak, toplumu ikna edecek bir kadro yenilenmesi de sağlarsa CHP’nin yüzde 30’u geçmesi zor olmaz.