- 23.08.2015 00:00
"Evet, ama yetmez"!!.. Gülay'ın yazdıkları doğru-birçok kişi de bu görüşte- ama bu kadarıyla yetmez!!..
http://www.marmarayerelhaber.com/gulay-gokturk/36769-hendek-savaslari
Çünkü o da, birçok diğer kişi gibi, meseleyi-Devleti değişmez kabul ederek- sadece PKK boyutuyla-en fazla, bir „Kürt Sorunu“ boyutuyla- ele alıyorlar. Dikkat ederseniz bu durumda işin içinde Osmanlı artığı Devlet ve o Devletin dönüştürülmesi olayı yok!!.. Halbuki, Türkiye’de „Kürt Sorunu“nu da yaratan bizzat o antika Devletçi yapıdır. Ve, nasıl „çözülürse“ çözülsün, „Kürt Sorunu“ da Türkiye’nin yeniden yapılanmasını temel alan burjuva demokratik bir devrimi programının parçasıdır… Bu nedenle o, yani „Kürt Sorunu“, hiçbir şekilde, sadece bir PKK- ve bir antika devrimcilik-sorunu olarak ele alınamaz!…
Ne yani, bugün "Kürt Sorunu" diye bir sorun hiç ortada olmasaydı gündemin baş sorunu gene Devletin dönüştürülmesi sorunu olmayacak mıydı?... Bu açıdan, Türkiye'de KÜRT SORUNU hiçbir şekilde sadece ulusal sorunla sınırlı değildir... Yarın bir şekilde „Kürt Sorunu çözülse“, Kürtler "tamam artık bu iş bitti" deseler, PKK da silahı bıraksa Türkiye'nin demokratikleşme ve yeniden yapılanma sorunu bitecek mi!!! Olaya bu açıdan bakmadan ne „Kürt Sorunu“ çözülebilir, ne de Türkiye'nin genel olarak demokratikleşme sorunu anlaşılabilir...
Türkiye’de burjuva demokratik devriminin temel sorunu, Devletçi üretim ilişkileri zemininden kaynaklanan antika merkeziyetçi Devlet yapısının yerine sivil toplumun yerelden yönetmesini esas alan bir yeniden yapılanmayı inşa sorunudur... Çünkü, Türkiye somutunda burjuva devrimi olayı, eski Devletçi üretim ilişkilerinin yerine kapitalist üretim ilişkilerinin inşasından ibarettir ki, bu da gene Türkiye somutunda sadece Kürtlerin değil bütün herkesin-bütün sivil toplum güçlerinin- yerelden yönetime katılabilmelerini zorunlu kılmaktadır... Ancak bu durumdadır ki, yeni Türkiye’nin devleti de aşağıdan yukarıya doğru örgütlenen bu sivil toplumun örgütlü gücü haline dönüşecektir...
Aslında AK Parti ve Kürt demokratik hareketi bu mücadelede antika Devlete karşı aynı saflarda ortaya çıktılar ve birlikte yürüyerek eski Devletçi-Kemalist statükoyu altettiler. Ama şimdi, artık Anadolu burjuvazisinin bir kesimini temsil eder hale gelen Erdoğan ve danışmanlarından oluşan jakobenler, bir yandan başlangıçta bizzat kendisi bir koalisyon olarak ortaya çıkan AK Parti'yi dönüştürerek onun bir burjuva fraksiyon partisi haline gelmesine neden olurlarken, diğer yandan, Türkiye’nin „zencilerinin“ Kürtlerle olan tarihsel beraberliğini- koalisyonunu- da bozuyorlar!... Öyle ki, bunlar „Türk tipi başkanlık“ falan diye allem edip kallem ederek meseleyi bir Devlet meselesi, Devleti kurtarma meselesi haline getirmeye çalışıyorlar!... Çünkü, „Devleti ele geçirdiklerini“ sanarak mevcut yapıyı değiştirmeden ona el koyarak, onunla- Devletle-Devlet sınıfıyla- ittifaka kalkışan devrimin bu jakoben "kahramanları"- sonunda kendilerini Devletleştirdiler!... Ne kadar ilginç değil mi, Osmanlı artığı bir "stratejik zihniyetle" fethe çıkanlar fethederken fethedildiklerinin farkında bile olmadılar!!...
Sonuç mu? 20.yy kalıntısı antika bir „solculuk“-Kürt milliyetçiliğiyle karışık jakoben bir devrim anlayışıyla birlikte-gene 20.yy kalıntısı jakoben bir "siyah Türk devrimciliğiyle„ savaşırken, aslında bunların her ikisi de ruh cağırır gibi "kurtarıcı bir yeni ruh, bir mehdi" arayan Devlete-Devletçiliğe hizmet ediyorlar. Etki-tekpi ilişkisiyle birbirlerini yaratarak birbirlerinin varoluş koşullarını üreten bu arkaik güçler pusuda bekleyen Devlete hizmet ettiklerinin farkında bile değiller!...
Son bir noktanın daha altını çizmek istiyorum: Dikkat ediyor musunuz, hem AK Parti’liler, hem de PKK’liler, bir yandan kendi aralarında savaşırken, diğer yandan da yan gözle hep kendi yarattıkları o "üst akılı" kolluyorlar ve her ikisi de onun desteğini yedeklerine almaya gayret ediyorlar!!... Yani, hem "emperyalizme karşı kurtuluş savaşı" veriyorlar, ama hem de o "emperyalistleri" kollayarak onların desteğini yanlarında görmeye çabalıyorlar!!.. Bunun adına da Osmanlı artığı antika Devletçi-ve de „devrimci“-politika deniyor işte!!..
Savaşı kim mi kazanır diyorsunuz? Bu savaşı ne AK Parti kazanır, ne de PKK!... Bu savavaşı- bir tür pirus zaferi olarak- DEVLET kazanır!... Çünkü bu kez -son defa olarak- kaybetmek için önce kazanması gerekiyor onun!!.. Bizlere de belirli bir maliyeti ödemek kalıyor tabi!… Çünkü, fincancı katırları tepişirken arada fincanlara da oluyor olan!.. Ama ne yapalım, toplumlar neyin-nelerin olmayacağını, neyin-nelerin yanlış olduğunu görerek-yaşayarak ÖĞRENİYORLAR…Ve de öğrenererek-öğrendikçe ergenlikten çıkıp büyüyorlar!!..
Yorum Yap