- 25.04.2015 00:00
Dua, alma konumunda olanın konuşmasıdır. Alma konumunda olanın konuşması bir istemedir. İstemenin doğada kalan kısmı sessiz, sözsüzdür. Doğal olanda potansiyel ile gerçekleşmenin arasına irade ve mesafe girmemiştir. İstemenin doğadan taşan kısmı ise iradenin konuşmasıdır.
İrade, doğadaki kaderden akıntıya söz ve eylem ile bir tereddüt, bir duraksama getirir. Doğal olanın zorunluluğuna ve öngörülebilirliğine karşılık, iradi olanda sınır yoktur. Cevabın ne olacağı, kabulün nasıl olacağı belirsizdir. İnsanın konuşması ve duası, doğadan kopmuşluğun açtığı kırıklığı kapatmak içindir. Ayrılık türküsü, ayrılığın türküsüdür. Türkü, ancak ayrılığın açtığı boşlukta yankılanabilir. Yanidoğa insanda dile gelir. Fıtrat tünelinde sessizce akan dua, insanda çağlayanvari bir konuşmaya dökülür.
İnsan gerçekten de en eksikli varlıktır. Belki de en kapsamlı boşluk. Varlık olarak neredeyse bir hiç’tir.Hiç ise her’in en güzel aynasıdır. Boşluk eşyaya nasıl yer açıyorsa, insan da şuhudu ile vücuda yer açar.Kâinat ağacı olmak için bu dünyaya gönderilen insan çekirdeği, bütün bir kâinatla alakadardır ve bütün mevcudatı birden ister.
Bu hâliyle insan, kâinat yayından gerilmiş bir ok gibidir. Hedefe varmak ister. Hedefte saplanmak ister. Fakat hedefi uzak düştüğü yakınlıktır. Bir okun aksine uzağa değil, yakına daha da yakına, kendine düşmek ister. Zira bir kendi vardır onda, kendinden içeri. Duada insan kendi’sini bulur. Doğa kendindedir. Dua ise insanın kendi’ni bulması içindir.
Açılan el dâhil, yerin yüzünden göğün yüzüne bakan hep bir duadır.
Kalbin en ince arzuları dâhil yerin yüzünden göğün yüzüne akan da yine hep bir duadır.
Mevlana “insan dilinin altında gizlidir” der. İnsanın kararını veren dilidir. İnsan diliyle, duasıyla kendi portresini çizer, yüzünü doldurur.
İnsanın kâinatın dışına taşan kısmı, insan olan kısmıdır. İnsanın kâinatın içinde kalan kısmı ise hayvandır. İnsan, kâinatın dışına söz ile çıkar. İnsanın bu artı değerine karşılık kâinata bir şeyeklenmiştir. Malzemesi söz olan o şey bir konuşma olan Kur’an’dır.
Bir nevi dokunmak olan dua ile insan, doğanın hizasına kendi rızasıyla gelir. Dua, doğadan sonra onu tamamlamak, kırıklığı gidermek için vardır. Doğa varlığın maddesi, dua ise manasıdır.
İnsanı özenle Yaratan şöyle soruyor: “Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?” Harfler, anlam olmak için birikmiştir. Anlamı yoksa kelime, cümle ve kitapların ne ehemmiyeti var?
Hayat, bölünmüşlük ve çokluk deryasından buluşmuşluk ve vahdet sahiline çıkmaya bir yüzüştür. Bu yüzüş, eşyadan geçip, dünyayı arkana alarak Allah’a yaklaşma yarışıdır. Öldüğümde benimle Allah arasında dünyadan hiçbir şey kalmamış olmalı.
Peki, ölünce insandan geriye kalan nedir? İnsan ölür, duası kalır.
Allah’ın güzel esmasından Vahid ile Ehad isimlerini mısralarında buluşturan Rilke ne güzel söylemiş:
Ya Rabb, her şeyde ve hep bulduğum sensin
Mahlûkatın kalbi senin Hayy olmanla çarpıyor
Küçük olanda küçük bir tohum gibi gizlisin
Ve büyük olanda ihatayla kendini gösterirsin.
Twitter: @mucahitbilici
Yorum Yap