- 6.06.2020 00:00
Bundan yedi yıl önce 28 Mayıs 2013 Tarihinde bu topraklarda yaşayanlar İstanbul Taksim’de beş ağacın kesilmesine karşı çıkarak iktidara karşı kitlesel bir gösteriyle baş kaldırdılar;“Ağaçlarla Kuzeniz Kuzenleri yedirtmeyiz” diyerek.
Dönemin BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ben Ağaçların da Milletvekiliyim diyerek kepçenin önüne dikilmesi manidar bir duruştu..
Gezi Direnişi böylesi hümanist ve doğaya karşı sorumluluk duyan kitleleri sokağa döken, küreselleşmenin ortaya çıkarttığı bir kentlilerin hareketiydi.
Her il de sokaklara çıkan insanların ortak sloganı ”Her Yer Direniş Her Yer Taksim” diye bağırdılar.
Bir çevre hareketi olarak ortaya çıkan bu eylem demokrasi ve özgürlük mücadelesine dönüştü.
Akp’nin yolsuzluk, hırsızlık ve yasaklarına karşı katılımcılar ellerinde yaktıkları meşalelerle geceleri bir orman yangını görselliğine çevirdiler.
Tarihte eşine pek rastlanmayan ileride özgürlük mücadelesi verecek insanlara referans olacak, Ülkenin 7 bölgesinde 79 ilinde iki ay kesintisiz her akşam insanlar sokaklarda gece yarılarına kadar, bu mücadelenin içinde bulundular.
Gezi olayları doğaya duyarlı olan demokrasi ve hukuk mücadelesi veren insanların günlerce ikinci adresi oldu.
Gezi direnişini dünya medyası gördü de merkez medya görmedi.
Dünyanın önde gelen tanınmış medya kuruluşları CNN ve Bibisi gibi yayın organları başta Taksim olmak üzere, günlerce ülkenin dört bir yanından canlı yayın yaparak, dünyaya geziye katılan kitlesel gösterileri ve insanlarla yaptıkları röportajları haber olarak geçtiler.
İçişleri Bakanlığının verilerine göre:
“ Gezi direnişinde her akşam 2.5 milyon insan sokaklara çıktı.”
“Gezi eylemlerine ülke genelinde toplam 11 Milyon insan katıldı.”
“Dört bin 900 eylemci gözaltına alınırken.”
“4 bin kişi yaralandı.”
“36 kişi polisin plastik mermisi sonucu gözlerinden sakat kaldı.”
“11 Kişi polis kurşunlarıyla hayatını kaybetti.”
Ölenlerden biri gezinin kahramanı ve sembol isimlerinden olan bakkala evine ekmek almaya giderken polislerin plastik mermisiyle yaralanan günlerce yoğun bakımda yatan ve kurtarılamayan;14 yaşındaki çocuk Berkin Elvan ile Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencisi esnaflar ve sivil polisler tarafından sopayla dövülerek ağır yaralanan bir süre hastanede yoğun bakımda kaldıktan sonra kurtarılamayan ,19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’dı.
Gezi olaylarında insanın kanını donduran unutulmaz olaylardan biri de; Ankara’nın göbeğinde Kızılay’da güpegündüz kameralar karşısında polisin hedef alarak silahla öldürdüğü gezi direnişine katılan Ethem Sülük cinayetiydi.
Gezi direnişi hiç kimsenin kestiremediği kadar büyük bir kitlesel hareketti, toplumun her kesiminden destek gördü ve çoğulcu bir kültürü de yansıtıyordu.
Gezi direnişi önceden organize edilerek örgütlü ve öncülüğünü yapan ne bir örgütü vardı, ne de lideri.
İlk önce üç beş arkadaş grubunun sosyal medyadan birbirlerini haberdar ederek buluştukları ve Taksim’de ortaya koydukları bir sivil itaatsizlik hareketiydi.
Gezi olayları yukarıda da belirttiğimiz gibi bir kent hareketiydi; bu hareketin içinde yer alanlar bu direnişin ülkenin dört bir yanına yayılacağını hayal bile etmeleri mümkün değildi.
Gezi olaylarında süreç içinde oluşturduğu komisyon ilk önce İstanbul valisi tarafından, sonra Başbakan yardımcısı Bülent Arınç ve daha sonra Başbakan Erdoğan tarafından kabul edilerek önerilerini sundular. ilk önce komisyonun önerileri kabul edildi, Taksim’e topçu kışlası yapılmayacağı sözü verildi, sonra ne olduysa Erdoğan tarafından birden verilen sözler yok sayıldı. Gezi komisyonunun önerileri yok sayılsa da direniş kamuoyunda çok önemli bir meşruiyet kazandırırken İstanbul, İzmir, Ankara ve Kocaeli gibi illerden diğer kentlere de sıçrayarak ülkenin dört bir yanına dalga dalga yayıldı.
Direnişi bir türlü bitiremeyen Erdoğan gezi olaylarını itibarsızlaştırmak için sıfatına yakışmayan ipe sapa gelmez iftiralar atmaya ve hakaretler etmeye başladı. Vandallar, darbeciler ve çapulcular gibi..
Polis şiddetinden kaçarak camiye sığınan göstericiler için ; mabedimize ayakkabılarıyla girdiler Camide içki içtiler dedi. Caminin müezzini Camiye sığındılar ama içki içtiklerini görmedim, ben bir din adamıyım yalan söyleyemem açıklaması karşısında, bu dürüst din görevlisini önce sürgün ettiler sonra da işten attılar.
Bu da yetmedi tetikçi sözde gazeteci Elif Çakır adından bir kadın; Kabataş İskelesinde bir belediye başkanının genç gelini ve bebeği çocuk arabasında üstleri çıplak, yüze yakın deri pantolonlu erkekler, genç kadının üzerine idrarlarını yaptıkları habbelerini yaydı.
Bu haber doğal olarak ülke gündemine bomba gibi düştü.
Erdoğan bu haber üzerine yirmi televizyon kanalının canlı verdiği kameraların karşısına geçti ve Kabataş iskelesi haberinin doğru ve ellerinde görüntülerin olduğunu, Cuma günü bu görüntüleri yayınlayacaklarını açıkladı. Polis Kabataş iskelesi ve etrafında günlerce görüntü taradı ama böyle bir görüntü ortaya çıkartamadı. Ama Kabataş yalanı günlerce medyada başta televizyon kanallarında tartışıldı ve gündemde kaldı. Bu haberin asparagas bir haber olduğunu başka bir tetikçi sözde gazeteci Cem Küçük söyleyince, ellerinde görüntüsü olduğunu Cuma günü yayınlayacağını söyleyenler bu yalanlarının altında kaldılar. Hala görüntü yayınlayacaklar.
Gezi olayları böylesi iftiraları, baskıları, şiddet eylemlerini ve ölümleri püskürterek demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren bir direniş olarak tarihe geçti.
Gezi direnişinin 7. Yılında tesadüfe bakın ki ABD’de polisin George Ployd isimli siyahi birini vahşice boğazına basarak kameralar karşısında öldürmesi, Amerikan halkını ayağa kaldırdı. Bu vahşi cinayet Amerika’da 15 eyalete sıçrarken sokaklara çıkan öfkeli protestocular polis karakollarını, arabaları ve iş yerlerini yakıp yağmalama yaptılar ve olaylar önlenemez durumda ilerliyor. Ben yazıyı yazarken olaylar 9’cu gününde artarak devam ederken olayların İngiltere, Hollanda, Danimarka ve İsveç gibi ülkelerde insanlar sokaklara çıkarak dayanışma eylemlerine dönüştüğünü, televizyon kanalları haber olarak geçiyordu.
Gezi olaylarının işaret fişeğini beş ağacın kesilmesine karşı çıkan kitleler ‘Ağaçlar kuzenimizdir kuzenleri yedirtmeyiz’ diyerek sokaklara dökülürken; ABD’de toplumun farklı kesimleri “siyahi insanlar bizim kardeşimizdir” polis şiddetine ve katliamlarına sessiz kalamayız diyerek, keyfi polis şiddetine ve katliamlarına demokratik yoldan tepkilerini ortaya koyması; bu olayların arkasından farklı eylemlerin geleceğinin işaretini veriyorlardı.
Böylesi eylemleri ileride daha sık göreceğimizi belirtelim, bunu görmek için Fütürolog olmaya da gerek yok.
Dünyanın gelir dağılımı bozuk beş ülkesinden birisinin Amerika, birinin de Türkiye olduğu yerde suların durulması mümkün mü?
Dünyanın en zengin 2 bin 158 kişisi, 4 milyar 600 bin kişinin mal varlığına sahip olduğu bir yerde barış ve huzur olur mu?
Dünyadaki Gelir dağılımı adaletsizliğinin yarattığı açlık, yoksulluk ve hukuksuzluk çekilir gibi değil; bir de buna acımasız doğanın talan edilmesi ve canlı türlerinin yok olması karşısında insanlık nasıl duyarsız kalır.
Küreselleşme sınırları yıkarak insanlığı ortak değerlerde buluşturmaya zorluyor.
Yedi yıl önce Gezi parkı olayları, bugün ABD’deki vahşete karşı çıkan baş kaldırı hareketleri insanlığı;1789 Fransız ihtilalinin ortak sloganı olan Eşitlik, Kardeşlik ve Özgürlük yolunda buluşturuyor.
Gezi olayları Akp’e iktidarına karşı sivil bir baş kaldırı hareketi olarak ortaya çıktı.
Dikkat ederseniz Erdoğan toplumsal bir sorun gündeme gelince, konuşmasında mutlaka Gezi Parkı olaylarından söz etmeden geçmiyor.
Çünkü Gezi direnişi Erdoğan’ın kimyasını bozdu.
Yorum Yap