Tutuklanan dostum Mehmet Altan’ın ardından

  • 27.09.2016 00:00

 Ben yazıya bu başlığı atıp yazmaya başladığımda Mehmet Altan tutuklanmış Ahmet Altan serbest bırakılmıştı..

  Sabah   saat  05’te serbest bırakılan Ahmet Altan’ın  aynı gün içinde  gece saat 21 sularında internete düştükten sonra,  sosyal medyada paylaşılmaya haber kanalları da alt yazı geçmeye başladı; ‘mahkeme  Ahmet Altan’ın tekrar gözaltına alınmasına karar verdi’ diye.

Avukatıyla Çağlayan Adliyesine giden Ahmet Altan’ı; 1.Sulh Ceza Hakimliği ‘darbecilik’ ve ‘FETÖ terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla tutuklanmasına karar verdi ve Ahmet Altan tutuklanarak Silivri cezaevine gönderildi.Kardeşi Mehmet Altan’da on beş saat önce aynı gerekçelerle tutuklanmıştı.

Ahmet Altan’ın serbest kalmasına başta Ahmet Hakan olmak üzere yandaş yazar esnaf takımı tepki göstermişlerdi şimdi rahatlamışlardır gözleri aydın.

Baştan şunu açıkça belirtelim aslında Altan kardeşlerin tutuklanması sürpriz bir sonuç değil, sipariş  verilmiş  ve talepte  yerine getirilmiş bir olaydır.

Türkiye’de yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu, yürütmenin güdümünde olmadığını  kim iddia edebilir ki.

Erdoğan kendine muhalif olan ve  tahliye edilen kişiler için bu nasıl bir mahkeme nasıl tahliye edersin o kişileri dediğini unutmadık.

Erdoğan Kaçak Saray için Yargının verdiği karar karşısında bu  kararı tanımamış hatta daha da ileri giderek ferman okuyarak haykırmadı mı;‘ey Yargı gücün yetiyorsa gel yık’ diye.

Yargının yürütmenin talimatıyla hareket ettiği ve keyfi uygulamanın somut örneği, önce serbest bırakılan  on beş saat sonra tekrar tutuklanan Ahmet Altan’ın durumu bunu göstermiyor mu?

 Altan kardeşlerinde  içinde olduğu diğer AKP’ye muhalif olan gazetecilerin ve yazarların tutuklanmasının bir stratejisi bu, zamana yayarak  peyderpey uygulanıyor.

Bunun arkası gelecek sırada olanlar da var, kimler olduğunu merak edenler  Sabah gazetesinin yayınladığı listeye baksınlar.

7 Eylül 2016 Tarihinde Sabah Gazetesindeki köşesinde Hilal Kaplan YÖK başkanına soruyordu;üniversitelerden atılan 2 bin 346 akademisyenin içinde Mehmet Altan niye yok diye..YÖK başkanı’ da kendisini telefonla  aramış Mehmet Altan’ın soruşturma içinde olduğunu sonucu da kendilerine  bildireceklerini  söylerken, Hilal Kaplan’da YÖK Başkanına  bu konunun takipçisi olacağını söylüyor.

Mehmet Altan üniversiteden şimdilik atılmadı ama tutuklandı Hilal Kaplan’da  şimdi görevini yerine getirmenin huzuru ve mutluğu içinde deliksiz bir uyku çekmiştir.

Hiç bir dönemde askeri darbeler de dahil gazetecilik böylesi dibe vurmadı.

Yine bir başka anlı şanlı gazetecimiz günlerce köşesinden ve televizyon ekranlarından Ahmet Hakan,  Ahmet Altan’ın tutuklanması için canhıraş bir çaba içindeydi.Ahmet Hakan için biraz hüzünlü oldu (önce Ahmet Altan’ı mahkeme serbest bıraktı) ama Hakan’ın hüznünü mahkeme sevince çabuk çevirdi. Ahmet Hakan nedense köşesinde  Mehmet Altan’ın tutuklanmasına  karşı çıkıyordu ne firavunluk düşünüyorsa.

Altan kardeşlerin  tutuklanması bilinen bir sözle tekrarlarsak perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.

 Derin devlet ,yandaş medyanın mensupları ve sözde gazeteci geçinen esnaf takımından oluşan bir grup güruh ve Doğu Perinçek’in partisinde görev yapan eski istihbarat komutanları seferber olmuştu; Altan kardeşlere operasyon ne zaman yapılacak diye ..Yandaş takımı Altanları her gün köşelerinden ve program yaptıkları televizyon ekranlarından operasyona geçmeleri ve gündemden düşürmemek için haklarını teslim edelim ellerinden geleni yaptılar.

Şimdi rahatlamışlardır.

Dönelim Altan kardeşlerin gözaltıyla  başlayan tutuklanma sürecinin başlangıcına..

İddia ilk önce Altanların  bir televizyon kanalında yaptıkları konuşmalarının sübliminal(topluma bilinç altı düşünce) mesajı ile başladılar, bu inandırıcı olmayınca ‘darbeyi desteklemek’ ve ‘FETÖ terör örgütüne üye olmaya’ evirildi iddia..

10 Eylül 2016 Tarihinde kurban bayramı arifesinde bir şafak vakti polis operasyonuyla Ahmet Altan ve Mehmet Altan birlikte evlerinden gözaltına alındılar;12 gün İstanbul  Vatan emniyet müdürcülüğünde sorgulanmış; 22 Eylül 2016 tarihinde Çağlayan adliyesine  sevk edildiler, 19 saat mahkeme tarafından ifadeleri alınan   Altan kardeşleri, savcılık tutuklanma talebiyle;İstanbul Nöbetçi 10.Sulh Ceza Hakimliğine sevk etti.

Daha mahkeme kararını açıklamadan Sabah Gazetesi internet sayfasından mahkeme kararını okurlarına ve takipçilerine  duyurdu:’Ahmet Altan serbest kalırken Mehmet Altan’ın tutuklandığı’ haberini yayınladılar.

Sabah Gazetesinin mahkeme kararını mahkemeden önce açıklaması önceden verilmiş bir kararın tiyatrosu bu.

Mehmet Altan için ise aynı mahkeme:”Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olmak suçlarından tutuklanmasına karar verdi.”

Mehmet Altan tutuklandıktan sonra Silivri cezaevine götürüldü.

Bizim takıldığımız mahkemenin ana vurgusu yaptığı Altan kardeşleri FETÖ terör örgütüne üye olmakla ve darbeyi desteklemekle  suçluyor olması..

Altanlar FETÖ terör örgütünün üyesi ise,Recep Tayyip Erdoğan bu örgütün neyi oluyor?

 FETÖ terör  örgütünü palazlandıran da, alınları secdeye gelenler ve yüzleri kıbleye dönenler  bunlardan zarar gelmez diyerek; tüm kamu kurumlarında başta yargı da ve TSK’da kadrolaşmasına göz yuman da, destekleyen de,büyüten de, darbe yapacak kadar  potansiyel haline getiren de,yeryüzüne taşıyan da,;Cemaat ve lideri Türkiye’nin aydınlık yüzü diye yere göğe sığdırmayan,öve öve bitiremeyen ve toz kondurmayan,yabancı Türk elçiliklerini devreye sokarak Cemaatin  150 ülkede 180 okul açmasını ve milyon dolarlık ticari faaliyetlerde bulunmasının önünü açan ve uluslar arası arenaya dinimizin sivil ve hoşgörü hareketi diye parlatan,itibar kazandıran: “Ne istediler de vermedik” diyen Tayyip Erdoğan değil mi?

Erdoğan’ın bu itirafı ‘Terör örgütüne yardım ve yataklık’ suçuna girmiyor mu?

FETÖ terör örgütü için bir istedilerse ben iki verdim diyen Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in  açıklamaları, terör örgütüne destek vermek olmuyor mu?

Can alıcı soru, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında ki siyasi ayağı niye ortaya çıkartılmıyor?

AKP’nin bazı milletvekilleri ve yandaş gazetesinin köşe yazarları bile; ”Ak Partiye uzanmayan  FETÖ soruşturmasının başarılı olma şansı yoktur” diyor.Yeni Şafak Gazetesinin 23 Eylül 2016 tarihli sayısında Hasan Öztürk  köşesinde ’Stoyki Mujik’ başlıklı yazısında bunu dile getiriyordu.

Peki bu hukuksuzluk ülkeyi ve toplumu nereye götürür?

Siyasi olarak eğer demokratikleşme boyutunda bir  yol değişikliği yapılmazsa; şuan yapılmayacak gibi görünüyor,  bu yolun sonu karanlık demek bile az..

15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra Erdoğan demokratikleşme yerine; OHAL ilan ederek tek adamlığının önünü açmak ve bu ortamı fırsata dönüştürerek  hayallindeki tek adam rejiminin  alt yapısını hazırlıyor.

Başbakan Binali Yıldırım OHAL’ î devlete karşı kullanacağız demişti ama tamamen kendilerine muhalif olan partilere, sivil toplum örgütlerine,kanat önderlerine, aydınlara,belediyelere,gazetelere,televizyon kanallarına ve gazetecilere  yönelik kullanmaya başladı.

AKP’ye muhalif olan Altan kardeşlerde bu kervana katılarak tutuklandı.

Altanlar  ömürlerini askeri darbelere, askeri vesayete karşı mücadele vermiş ve bunun bedelini  ödemiş bir gelenekten geldiklerini bilmeyen var mı, Altan kardeşlerin darbecilikle suçlanmaları traji komik bir olay.

Altanların yazarlık serüveni 70 yıla dayanıyor,kariyerleri yurt dışına taşmış, eserleri yabancı dillere çevrilmiş ve  ülke kütüphanesine 25 cilt vermiş, hayatlarını düşünceleriyle idame etmiş,dini bütün yaşamayan bu insanları FETÖ terör örgütüne üye olmakla suçlamak bir iftiradan başka bir karşılığı olamaz.

 Erdoğan hukuksuz uygulamalarını OHAL’e dayandırarak parlamentoyu ve yargıyı devre dışı bırakarak;ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnamelerle(KHK) yönetiyor.Böyle olunca da demokrasinin kuvvetler ayrılığı da devre dışı kalıyor.Yargı yürütmeye bağlanmış,meclis çoğunluğu da AKP’nin elinde olunca gel keyfim gel..

İşte hukuksuz işlenen hak ihlallerinin tablosu, bu rakamlar her gün artarak kar topu gibi büyüyor:

15 Temmuz’dan bu yana 40 binden fazla kişi gözaltına alındı,20 binden fazla kişi tutuklandı.Gözaltı ve tutuklama sayısı günden güne artarak devam ediyor.80 bin kişiye görevden el çektirildi,bu sayı 11 bin öğretmenin PKK terörüyle ilişkilendirilerek açığa alınması ile daha da artarak devem edecek gibi gözüküyor.45 Gazete,23 radyo,15 dergi,29 yayınevi,3 haber ajansı kapatılırken,18 televizyon kanalının yayınına son verildi.100 Gazeteci hakkında gözaltı kararları verildi,bu gözaltı sayısı da günden güne artarak tamgaz ilerlerken,kamuda cadı avı da sürüyor.” Bunlar resmi rakamlar.

İndire Gandi özgürlük mücadelesi verenlerin yolu cezaevlerinin önünden geçer der.

Altan kardeşler cezaevi kapılarına pek yabancı biri değiller, 12 Mart darbesinde babaları Çetin Altan Ziverbey köşkünde işkence görmüş iki yıl da hapis yatmıştı..Çetin Altan ’Büyük Gözaltı’ bu romanında  mahpusluk  hayatını anlatır.

Demokrasi ve hukuktan yana olan güçlerin yapacağı demokratik yoldan; AKP’ye muhalif olduğu için işinden atılan,açığa alınan,yargısız infaz edilen toplumun değişik katmanları olarak güçlerimizi birleştirip; düşüncesinden dolayı cezaevlerine hapsedilen  gazeteci ve yazarların   ‘suçu bizim de suçumuzdur’ ve ‘bu suçun ortağıyız’ demekten, savaş değil barış istiyoruz ilkesiyle  bir araya gelmekten başka bir çıkış yolumuz yok.

Toplum olarak ülkenin girdiği bu girdaptan çıkamaz isek, bu gidişat bugünleri aratacak ve daha da bizi karanlık,tehlikeli  ve zor günler bekliyor.

Bu bir felaket tellallığı değil!.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums