- 28.05.2015 00:00
1960’lı yılların ikinci yarısından günümüze gelinceye kadar toplumun önemli kesimlerinde ABD karşıtlığı yaygındı.Hem sol cenahta, hem ülkücü kesimde, hem de Maocu kesimde.İsrail'in Filistin'i işgal etmesi ve Filistinlileri çoluk çocuk demeden katletmesi sonucu dindarlarda ABD karşıtı oldular.Öyle bir hale gelmiştik ki; Nato'ya girmek için ABD'de takla atanlar bile bu karşıtlık karşısında bile, bizde ABD'ye karşıyız demek zorunda kalıyorlardı.Ama arka planda çevirdikleri dolapların hesabını kimse bilmiyordu.
İlk darbenin anonsunu yapan Türkeş şu sözleriyle NATO'ya, CENTO'ya bağlıyız diyerek ABD'ye selam çakıyordu.İşin garip tarafı yıllarca ABD emperyalizmine karşıyım diyenler 27 Mayıs darbesini ilerici ve devrimci olarak alkışladılar.(Bende dahil) 12 Eylül darbesini ABD'de başkana haber veren kişi aynen şunu söylüyor; Türkiye'deki darbeyi bizim çocuklar yaptı, arkasında muhakkak ABD vardı ve hala aynı şekilde devam ede gelmekte.ABD aslında bir sembol, daha doğrusu savaşları kışkırtan, silah ticaretiyle milyarlarca dolar kazanan, enerji sahalarını kontrol altında tutan tekellerin egemenliğidir.Bu egemenliğin sürdürülmesi için milyonlarca insan ölmüş,milyonlarca insan yurdundan olmuş, milyonlarca çocuk büyümeden yok olmuşlar, kimin umurunda, yeter ki düzen devam etsin.Peki diyebilirsiz; biz bunları biliyoruz ne demeye anlatıyorsun, hah tam sırası geldi; arkanıza yaslanın bakalım da şu durumun bir fotoğrafını çekin.
Ak Parti kurulmadan önce ve sonrasında ABD ile bir takım görüşmeler yapıldı, hatta kapalı kapılar arkasında, günahları boynuna danışıklı dövüşlü alışverişler yapıldığı söylendi.ABD'nin onayı alındığı kulislerde kulaktan kulağa yayıldı.Gerçi 20 yüzyılın başında İngiltere'nin onayı olmadan dünyada yeni bir oluşuma evet denilmezdi, bu sefer aynı onay makamı ABD'ye geçti.Fakat işler eskisi gibi gitmemeye başladı, Sovyet sisteminin çökmesiyle, dengeler alt üst oldu.Dünyayı dizayn eden güçlerin eski rahatları kalmadı ama ipleri de ellerinden kaçırmamak için var güçleriyle savaş vermeye devam ediyorlar.Bir zamanlar ABD ve NATO demokrasinin özgürlüklerin bekçisi gibi sunulurken; Mısır'daki darbeyi alkışlayarak karşıladılar,seçilmişlerin idam edilmelerine seslerini çıkarmadıkları gibi idamların gerekçelerini de savunmaya başladılar.Bugüne kadar ABD politikalarına boyun eğmeyen politikacılar bir şekilde tasfiye edildiler, lakin askeri vesayetin geriletilmesiyle sivil politikacıların inisiyatif almaya başlamasıyla, yeni bir kampanya servis edilmeye başlandı.Dün şeriat gelecek veya ülke bölünecek masalı tutmayınca, bu sefer ülkeyi diktatör yönetiyor, tek adam yönetiyor ve karanlık bir ortama gidiliyor hey ahali kendinize gelin mealinde kampanya aldı başını gidiyor.En son olarak ABD'de yayın yapan Newyork TİMES gazetesi bu gidişi durdurmak için ABD ve NATO'yu göreve çağırıyor,Türkiye'deki bu yurtseverler,sosyalistler,anti-emperyalistler, milliyetçiler,ulusalcılar dur bakalım sana da ne oluyor, bizim içişlerimize ne karışıyorsun demelerini beklerken, aman Allah’ım elerini birbirlerine çarparak sevinçten uçacaklar,zaten epeydir yıllarca ABD karşıtı olarak bilinen demokrat,liberal ve solcu olarak geçinenler yazılarında ve konuşmalarında ABD Erdoğan’ın biletini kesti, eğer tekrar AK parti iktidar, Erdoğan başkan olursa iç savaş çıkar diyorlar,sağa sola da; ABD'nin en saygın gazetesi NYT bak ne diyor diye ABD şakşakçılığı yapmaktan kaçınmıyorlar.Doğrusu da bu; yandaş olacaksan baldırı çıplağın yandaşı olacağına en büyük ağanın yandaşı olacaksın.Eeeee.... ne oldum deme ne olacağım de, sözünü atalarımız boşuna dememişler.ABD'ye karşıt olmaktan, ABD hayranlığına geçiş yaparken bir takım organlarını değiştirmen gerekiyor, ama en önemlisi vicdanını hapse koyman gerekir ki; vicdanını mahkum eden insan olsa ne yazar, çünkü insanlığını yok ettiğinin farkına belki yıllar sonra varacaktır,varabilirse.
Yorum Yap