- 4.02.2015 00:00
Bir yerleşim alanının kent olabilmesi için bazı kriterlere sahip olması gerekir.Olmazsa olmaz koşullarından birisi o yerin sanayileşmesini tamamlamış olması, ayrıca orada yaşayan insanların kent kültürünü özümsemiş olmaları ve kentlerine sahip çıkmaları önemlidir. Düzce'nin tarihsel geçmişine baktığımızda o kadar derinliği olmayan bir geçmişiyle ve ortak bir kültür birliği oluşamamış, çeşitli etnik gurupların bir araya gelmek zorunda kaldığı ve aralarına kurdukları dengeleyici paravanlarla gettoların oluştuğu sosyolojik yapısı çok renkli bir toplumla karşı karşıyayız.Bu nedenle her türlü toplumsal faaliyetlerde önce sağımıza, solumuza bakarak kim nerede duruyor ve ne yapıyor sorusunu sorarak olaylarda nasıl bir tavır sonucunda ne kazanır, ne kaybederiz hesabını yapmak zorunda hisseder Düzce'li.
Düzce; depremden sonra il olmasıyla başlayan sanayileşme ve hızla artan nüfusuyla gün geçtikçe artan sorunların çözümünde sıkıntılar yaşamakta, yerleşim alanlarının çok geniş bir sahaya yayılması karşısında yerel yönetimlerin sorunları çözme konusunda uzun vadeli projeler yerine günü kurtaran palyatif çözümlere yönelmesi kısa vadede rahatlık kazandırsa da uzun vade de sorunların katmerleşmesine yol açmaktadır.Bilhassa depremden sonra şehri yönetenlerin görev yapma yerine zamanlarını ağlayarak geçirmeleri Düzce'ye bayağı zaman kaybettirmiştir.Düzce'nin sorunları gün be gün artmakta, borçlarını ödeyemez duruma gelmesi de içler acısı.Bunları yazmama neden olan habere bakalım.
1.Mayıs günü internet sitesinde yayınlanan haber dikkatimi çekti.Haberde söylenen; Düzce belediye encümeni borçlarına karşılık Avni Akyol ve Konak Gazinosu parkını Maliye bakanlığına devretmiş.Ne olmuş parklar belediyenin veya Maliyenin olmuş ne sakıncası var diyebilirsiniz.İşin püf noktası nerede biliyormusunuz, park yerleri ticari alana dönüştürülebilir kararının alınmış olması.Bu ne demek; parkların yerine binalar kurulacak, ortaya çıkan rant ekonomisinden pay alma yarışı başlayacak.
Peki şimdi sorularımızı soralım mı?.
Düzce'de yaşayanlar için önemli olan bu karardan Düzce halkı daha önce niye haberdar edilmez.Bu kenti yönetmeye talip olanlar seçim çalışmalarında neler söylüyorlardı; kenti birlikte yöneteceğiz ve kararları ortaklaşa alacağız diyorlardı.Peki yönetimi en iyi şekilde denetleyecek ve halkı her alanda bilgilendirerek yönetim üzerinde baskı unsuru oluşturarak kentimizi yaşanabilir bir kent haline getireceğiz diyorlardı.Peki ne oldu; hem iktidar, hem muhalefet partileri sözlerini gerçekleştirmediler.Buna karşılık halktan ses varmı, sivil toplum kuruluşlarından, sendikalardan,odalardan, Düz-Der'den,barodan, ben duymadım siz duydunuzmu.Daha iki gün önce alanlarda haykıranlar bir cümlecik de olsa Düzce için bir söz söyleyemezlermiydi?.Lafa gelince Düzce'yi çok seviyoruz demesini biliriz de, elimizi taşın altına bir türlü koymayız.Seni seviyorum, nerde gördüğüm yerde misali, kentin sorunlarına sahip çıkmayanlardan bir halt olmaz bunu da böyle bilin.
Yorum Yap