- 27.06.2019 00:00
AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişiminin kendisine ikram ettiği hamle üstünlüğü fırsatını, hayatının en büyük stratejik hatasını yapmak için kullandı.
OHAL baskısıyla halka dayatılmış, anti-demokratik ve şaibeli 16 Nisan 2017 referandumunun neticesinde doğan ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adlı gayrimeşru şey, sanki kendi kendisini imha etmek üzere programlanmıştı. Piyasalar, üzerlerine doğru gelmekte olanın, geride hukukun kırıntısını bırakmayacağını erken anladılar ve ilk tepkilerini referanduma üç ay kala TL’den kaçarak verdiler: Ocak 2017’de ABD Doları 4 TL sınırını gördü. Hikayenin devamında, bu kaçışın hızlanarak, şiddetini artırarak sürdüğüne tanık olduk. Kur krizi ekonomik krize dönüştü; iktidar, krizin bizatihi nedeni olduğu için çaresi de olamadı ve böylece yol açtığı tahribatın büyüklüğünü görmemeyi seçti. Sonunda artan işsizlik ve hayat pahalılığı 23 Haziran’da ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sahibine ağır bir siyasi bedel ödetti ve öyle görünüyor ki bunun arkası gelecek.
İktidarın 23 Haziran’da yaşadığı tarihi hezimet bir siyasi depremdir. Seçmen tabakaları bu kadar tazyiki ve gerilimi, bu büyüklükte bir negatif enerji birikimini kaldıramadıkları için kırılıp iktidardan kopmuşlardır. Nihayet hikayede, düğümlerin çözüldüğü merhaleye adım attık. ‘Sonun başlangıcı’nın sonunu geçtik.
‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ ile güçler ayrılığı ortadan kaldırılarak denge ve denetimden azade kılınmış tüm kudret, bir muktedirin elinde toplandı. Hesap verebilirliği bulunmayan, parlamento bütçe denetimi yapamadığı için halktan toplanan vergilerin nasıl harcandığının sorgulanamadığı, yargının muhalefete, gazetecilere ve ülkenin aydınlarına karşı bir silah olarak kullanıldığı, medya özgürlüğünün azami ölçüde kısıtlandığı otoriter bir sistemdir bu. Keyfi yönetimin esas olduğu bu sistemde hukuk güvencesi yoktur.
Tam teşekküllü ekonomik ve siyasi krizimizin nedeni de hukuksuzluğun ‘sistemik’ kılınmış olmasıdır.
Kendisini mahvetmeye programlanmış olma halinin ‘esprisi’, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ fabrika ayarları gereği kriz üretirken, iktidarın devamı için ‘yüzde elli artı bir’ oy çıtası konulmasıdır. İktidarın tabanı, krizler ve kötü yönetim yüzünden aşınıp kırıldığı bir sırada, ‘Cumhur İttifakı’ örneğindeki gibi iktidar sahibine sonuçta zarar veren tuhaf koalisyonlara mecbur kalınmaktadır. Buna mukabil aynı sistem, muhalefet güçlerinin ‘yüzde elli artı bir’lik ittifakı için yolu açmakta ve krizler dolayısıyla memnuniyetini yitirmiş kitlelerin muhalefete kaymasını da kendi eliyle temin etmektedir.
İktidarın 23 Haziran hezimeti sayesinde, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adlı şeyin, mahkumu olduğu bu çıkmazda sürdürülemeyeceği, bir ülke için son derece kısa olan iki yıl gibi bir sürede ispatlanmıştır.
Bundan yıllar önce, Erdoğan ve içinden çıktığı İslamcı neslin idolü, ‘şuur heykeli’, bugün adına anma haftaları düzenlenen Necip Fazıl Kısakürek, kendine özgü üslubu dairesinde ‘faşizma’ve ‘komünizma’ dediği gibi, ‘demokrasya’ demeyi tercih ettiği demokrasinin, onu yok etmek isteyenlerin istifadesine açık zaaflarını şöyle saptamıştı:
“Demokrasya, getirdiği prensiplerle, icap ederse kendi kendisini tepeletmek yolunu da açık bırakan ve bu yolu hiçbir pahaya ve hiçbir fert veya zümreye kapattırmayan telakki ve teşkilatın ismidir. (…) Biz, kanuna aykırı şekilde ‘İslamı getirin’ demiyoruz; ‘Demokrasyayı getirin, ötesi kolay!’ diyoruz.”
Kısakürek’in öğrencisi, uzun yıllar süren mücadelelerin akabinde demokrasiyi tepeleyerek Erdoğanizmayı getirdi. Erdoğanizmanın ise ‘demokrasya’ kadar uzun ömürlü olamayacağı iki yıl içinde hayat tarafından ispatlandı.
Erdoğanizma, seçimleri, pompalanmış bir kutuplaşma ortamında demokratik değişimin önünü keserek iktidarını sürekli kılma aracı olarak tasarlamıştı. Bunun demokrasi kültürü ve düşüncesiyle alakası yoktu. Heyhat, hayat, kutuplaşma zemininde siyaseti yendi ve seçimleri Erdoğanizmanın vasıtası olmaktan şimdilik kurtardı.
Erdoğanizma sistemi, Türkiye’nin sorunlarını çözemediği için çözülüyor. Türkiye’nin yeni bir toplumsal dayanışma ruhuyla, sonu demokrasya gibi olmayacak yeni bir demokrasi kurma umudu 23 Haziran sayesinde çok artmıştır.
Yorum Yap