Muhafazakarlar üzerindeki İslamcı vesayet: Boşuna zorluyorlar

  • 18.04.2015 00:00

Türkiye’de siyasal İslamcılar oldukça küçük bir azınlık. Toplumun yüzde 2-3 gibi küçük bir grubu kendini İslamcı olarak niteliyor.

Peki nasıl oluyor da İslamcılar toplumsal güçleriyle son derece uyumsuz bir model olan başkanlık sistemini istiyor, çoğunlukçu bir rejimi hararetle savunuyor, ‘yeni Türkiye’ vs. kurmaktan söz ediyorlar?

İslamcılar Türkiye siyasetinde sayısal üstünlüklerinin olmadığının elbette farkında. Güvendikleri, AK Parti vasıtasıyla arkalarına aldıkları muhafazakar-dindar kitleler. Bu, Türkiye siyasetinde yeni bir oluşum…

Demirel’in arazisi, Özal’ın gecekondusu, AK Parti’nin gökdeleni!

Geçmişte dindar-muhafazakar kitleler önemli ölçüde merkez sağ siyaset içinde temsil edildi; 1950’lerde Millet Parti’si varken DP’ye, 1970’lerde MSP yerine AP’ye, 1980’lerde ve hatta 1990’larda çoğunlukla RP yerine ANAP ve DYP’ye oy verdiler.

Liderleri ve kadrolarıyla İslamcı görünümlü partiler, dindarlara ve hatta dini gruplara bile cazip gelmedi. Katı seküler bir düzende, dini sembolleri kullanan ama ideolojik bir İslamcılıktan uzak merkez sağ daha ‘emniyet’ vericiydi muhafazakar-dindarlar için. Merkezle entegrasyonlarını ve merkezden beklentilerini bunlar üzerinden sağlıyorlardı.

Böylesi bir ortamda 12 Eylül darbesinden sonrası Turgut Özal merkez sağ kitlenin desteğini hedefleyen ANAP’ı kurunca DP çizgisinin temsilcisi olduğunu düşünen Süleyman Demirel’in şöyle dediği söylenir: ‘Tapulu arazim üzerine gecekondu kondurtmam.’ Bugün AK Parti o arazinin üzerine gökdelen dikti!

‘Yeni Türkiye’ dedikleri…

Çekirdeğini İslamcı politik elitlerin oluşturduğu AK Parti, ‘merkez sağ’ bir söylem ve kimlikle 2002’de almayı başardığı muhafazakar-dindar oyları son iki seçimde iyice konsolide etmiş durumda.

Özellikle son yıllarda AK Parti, İslamcıların tepede yönetici pozisyonda olduğu, muhafazakar kitlelerin de tabanda oy deposu işlevi gördüğü yeni bir ‘sentez’ üretti. İslamcı politik elitlerin son yıllardaki en büyük keşfi bu; İslamcı toplum tahayyüllerini yedeklerine aldıkları muhafazakarların oylarıyla gerçekleştirmek.

Bu projenin ‘öncü kadrosu’ elbette İslamcılar. Fikir, proje, liderlik onların. Ama kitlesel destekleri yok. İslamcı kimlikleriyle ve toplum tahayyülleriyle girecekleri bir seçimde barajı bile aşacak durumda değiller. Dolayısıyla ‘muhafazakar-dindar’ kitlelerin desteğine ihtiyaçları var; ve tabii İslamcı ‘yeni toplum’tahayyüllerine giydirecekleri ‘muhafazakar, dindar, sağ, Osmanlıcı’ bir kılıfa… ‘Yeni Türkiye’, İslamcı toplumsal tahayyülün Türkiye muhafazakarlarına ve dindarlarına‘satılabilir’ şekilde ‘paketlenmiş’ versiyonudur.

Oysa, muhafazakarların genel anlamda ‘yeni toplum’, ‘yeni rejim’veya ‘yeni Türkiye’ talebi yok. Onlar, dini kimliklerini kamusal alanda saklama gereği duymadıkları, merkezden dışlanmadıkları, refahtan pay aldıkları bir düzene razı. Ayrıca tepedeki yöneticilerin dinden imandan söz ettiği, camide saf tuttuğu bir Türkiye de hoşlarına gidiyor, daha da kendilerinden hissediyorlar böyle bir Türkiye’yi.

Varoluşsal bir anksiyete ve ‘kadim’ düşler

Yine de muhafazakarların kurucu rasyonalist bir biçimde ‘yeni bir toplum’ fikriyle motive olduklarını söylemek imkansız. Oysa oy verdikleri AK Parti, tepesindeki İslamcı elitlerin ‘inşa’ ve ‘dava’kavramlarıyla dışa vurdukları bir ‘proje’ peşinde; yeni Türkiye projesi…  AK Parti’nin tepesindeki İslamcı politik elit, muhafazakar çoğunluğun meşrulaştırıcı desteğini arkasına alarak, devletin zorlayıcı gücünü ve imkan/kaynak dağıtım mekanizmalarını da ana enstrüman olarak kullanarak toplumsal değişimi ‘İslamcı’ bir tahayyülün çerçevesine hapsetmeye çalışıyor.

Muhafazakarları denetlemenin, kontrol etmenin ve yedeğinde tutmanın yollarını da biliyorlar, öğreniyorlar. Gezi’den beri savruldukları ‘iç ve dış düşmanlar’ söylemiyle muhafazakar ve dindar kitleri varoluşsal bir anksiyete içinde tutmak bunlardan birisi.

Ayrıca, sağın ‘kadim düşleri’ni uyarmak da etkili bir yol. ‘Büyük Türkiye’, ‘lider ülke’, ‘Osmanlıcılık’ gibi öykünmeler İslamcıların geniş muhafazakar ve dindar kitlelere ulaşmasını sağlayan söylemsel aygıtlar.

Öncü kadro, cahil halk

Dini referanslarla da yeni ‘toplum mühendisliği’ni meşrulaştırmaya, dahası toplumsallaştırmaya uğraşıyorlar. Devletin okullarda dini öğrettiği, kamu kaynaklarıyla veya kamu kaynaklarını kullananların ‘himmet’leriyle camilerin inşa edildiği, liderin sürekli dinden söz ettiği bir Türkiye’de muhafazakarlar devlete teslim oluyorlar.

Devletin tepesinde ise ‘ideal toplum’ inşasını kafaya takan, muhafazakarların desteğiyle ‘İslamcı ütopyaları’nı gerçekleştirme fırsatı yakaladıklarını düşünen neo-İslamcılar var. Bunlar, devleti ele geçirdiklerini düşünüyor ve devletin zorlayıcı ve imkan dağıtıcı işlevleriyle ‘yeni toplum’ inşa edebilecekleri kanısında.

İktidarın etrafında toplaşan İslamcılar kendilerini ‘öncü kadro’olarak görüyor; ideolojik olarak donanımlı olan, hakikati gören, kendini davaya adamış öncü kadro… Muhafazakar halk, seçimden seçime gerekli. Halka tepeden bakan, onu cahil ve davasız gören öncü kadrolar ‘geçiş dönemi’nde halkın meşrulaştırıcı katkısına ihtiyaç duyuyor sadece. Yoksa ne topluma güveniyor, ne de toplumun ‘dava’ya bağlılığına inanıyorlar.

Orta vadede sağlam bir toplumsal zemin ‘inşa’ etmek için de kapsamlı bir kültür politikası yürütüyorlar. Milli Eğitim’den Diyanet’e, sivil toplumdan medyaya uzanan çok geniş bir alanda‘ideal toplum’u inşaya yönelik sistemli, yaygın bir kültür politikası yürütülüyor. Hedef, ‘itaat eden toplum’dan başka bir şey değil. İtaat üreten bir tarih, din ve liderlik anlayışı bu yeni‘kültür politikası’nın ana kodları.

Yeni bir Sünnileşme süreci

Bu arada Türkiye muhafazakarları da yeni bir ‘Sünnileşme’ süreci yaşıyor. ‘Kendilerine ait’ sandıkları, ‘başı secdeye gelenler’in yönettiği bir Türkiye’de kendilerine biçilen ‘itaat’ işlevini öğreniyor, kimisi de bunu benimsiyor. Bu tutumun yaygınlaşması,‘devleti yönetme hakkı’nın ‘dindar önderler’de olduğu fikrininin kabulünü sağlayacak.

Kısaca, AK Parti Sünni İslam’ın ‘devlete itaat’ geleneğini ihya etmeye çalışıyor. Böylesine ‘geleneksel’ bir İslam anlayışı topluma aktarılırken ‘modern’ İslamcı anlayış devletin tepesinde adına bazen ‘inşa’ bazen ‘restorasyon’ dedikleri, iktidarlarının sorgulanamaz olduğu ‘yeni Türkiye’nin temellerini atıyorlar.

İki ‘elit’ sorun

Ancak tepedeki İslamcı politik elit için iki sorun var.

Birincisi, Türkiye, üzerinde ‘vesayet’ kurdukları muhafazakarlardan ve dindarlardan ibaret değil. İkincisi, muhafazakarlar İslamcı elitin ne toplum ne siyaset ‘tahayyülü’nü tümüyle benimsiyor.

Yani İslamcılar aslında fena halde yalnız ve azınlıkta. Biliyorum, devletin zorlayıcı gücüne ve toplum mühendisliğinin imkanlarına güveniyorlar. Ama bizatihi kendi varlıkları bu iki mekanizmanın da işlemediğinin ispatı.

Boşa zorluyorlar…

DİKEN

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums