Böyle gelmiş, böyle gider mi?

  • 1.01.2013 00:00

Geçen her yıl ‘muhasebe’ için iyi bir durak. Türkiye siyasetinin de buna ihtiyacı var. Hem iktidar hem muhalefet durup bir düşünmeli; yanlışlarını ve doğrularını görmeli. Genel hatlarıyla memlekette derin bir kriz görmüyorum.

 

 

Sorunlar var, negatif eğilimler var ama kaos yok. Bu, olmayacağı anlamına gelmiyor tabii. Kontrol altında tutulan sorunların orta vadede çözülememesi ülkeyi derin bir krize de savurabilir. Olanlardan ve olacaklardan elbette asıl olarak iktidar sorumludur. Başarı da, başarısızlık da onun hanesine yazılacaktır. Demokrasilerde muhatap ‘seçtiklerimiz’dir. ‘Yönetme yetkisi’, içinde sorumlu olarak ‘hesap verme’yi de barındırır.

Siyasette genel bir ‘üslup’ sorunu göze çarpıyor. İktidar ve muhalefet, tabanlarını muhafaza etmek adına ‘sert’ görüntüler verme çabasındalar. Siyasetin ülkeyi geren bir işlev üstlenmesi siyaset adına talihsizlik. Üstelik ‘sertlik stratejisi’ izleyen muhalefet ‘karşı taraf’ın kitlesine ulaşma, onları ikna etmenin yolunu da kapatmış oluyor. İktidar partisinin hırçın üslubunu anlamak daha da zor. AK Parti’nin ve liderinin gergin olmaları için hiçbir neden yok. Bütün anketler hâlâ büyük oy farkıyla birinci olduklarını gösteriyor. Normal şartlarda önümüzdeki seçimleri de rahatlıkla kazanmaları işten bile değil. O halde bu gerginlik neden? Galiba sorun 2014 seçimleri için gerekli olan yüzde elli oy. Aslında bu bile zor değil... Ama sandık belirsizliği ağırdır. Sandıklar açılıp oylar sayılmadan rahatlayamazsınız, hele de hedefiniz yüzde elli ise. Bu orandan bir kişi eksik oy başarısızlık olarak nitelenecekse gerginlik kaçınılmaz olur. Dolayısıyla AK Parti’nin rakibi kendi koyduğu hedef. Dolayısıyla 2013 yılında siyasette gerginlik ve çatışmanın azalacağını öngörmek pek gerçekçi değil. Dahası, Türkiye’nin kucağında Kürt sorunu diye ‘sıcak’ bir konu var. Önümüzdeki yıl bunun daha da ağırlaşması muhtemel. Daha çok Uludere, Kürtlerin psikolojik kopuşunu konuşacağız hem de bölgesel konjonktürün ‘Kürt siyasal hareketi’nin lehine geliştiği bir süreçte. Irak Kürdistan’ı artık neredeyse bağımsız bir devlet. Suriye’de Esed yönetiminin 2013’ün sonunu göreceğini sanmıyorum. Dolayısıyla Kuzey’de PKK’ya yakın Suriye Kürtlerinin gücü ve egemenlik alanları artacak.

Anlaşılan o ki hükümetin stratejisi Öcalan’ı ikna etmek üzerine kurulmuş. O emir versin ve PKK silah bıraksın isteniyor. Bu ne kadar gerçekçi doğrusu kuşkularım var. Ama Kürt meselesinin ‘siyasetsiz’, Öcalan’la anlaşarak çözülebileceğini sanmıyorum. Bunun için hükümetin ‘2009’ ruhuna yeniden dönmesi gerek. Ancak 2014 yaklaşırken bu ne kadar mümkün? Hükümetin Kürt meselesine yaklaşımını 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin stratejisi belirleyecek. Başbakan 2014’te Türk milliyetçilerinin desteğiyle mi, yoksa normal tabanın yanı sıra Kürtlerin de oyuyla mı cumhurbaşkanı seçilecek? Bu noktada yapılan tercih Kürt sorununu gelecek yıl nasıl konuşacağımızı belirleyecek. Memleketin başka sorunları da var elbette. Riskler içeren bir başka konu dış politika. Suriye, Irak ve İran başımızı çok ağrıtabilir. Özellikle Esed sonrası Suriye, beklentilerin aksine bize sorun yaratmaya devam edebilir. Dahası bölgesel gerginliklerin artması, içeride otoriterleşme eğilimini her zaman kamçılar.

Bunun panzehiri AB sürecini canlandırmak. AB’nin ‘stratejik bir hedef’ olduğunu hatırlamalıyız. Bu, ‘büyük reformist blok’unda çatlamalar görülen AK Parti için de bir çıkış imkânı.

Kerim Balcı’nın tespiti muhteşem: ‘AB üyeliği sadece eski militarist elitin devre dışı bırakılmasının garantisi değil, aynı zamanda yükselen yeni elitin de zamanla kokuşmayacağının, şeffafiyetini kaybetmeyeceğinin, derin devletin tasfiyesiyle ortaya çıkacak boşluğu kendisinin doldurmaya kalkışmayacağının da garantisidir’. Yoksa, gelecek yıllar daha çok gerginliklere gebe... Geçen her yıl ‘muhasebe’ için iyi bir durak. Türkiye siyasetinin de buna ihtiyacı var. Hem iktidar hem muhalefet durup bir düşünmeli; yanlışlarını ve doğrularını görmeli. Genel hatlarıyla memlekette derin bir kriz görmüyorum. Sorunlar var, negatif eğilimler var ama kaos yok. Bu, olmayacağı anlamına gelmiyor tabii. Kontrol altında tutulan sorunların orta vadede çözülememesi ülkeyi derin bir krize de savurabilir. Olanlardan ve olacaklardan elbette asıl olarak iktidar sorumludur. Başarı da, başarısızlık da onun hanesine yazılacaktır. Demokrasilerde muhatap ‘seçtiklerimiz’dir. ‘Yönetme yetkisi’, içinde sorumlu olarak ‘hesap verme’yi de barındırır.

Siyasette genel bir ‘üslup’ sorunu göze çarpıyor. İktidar ve muhalefet, tabanlarını muhafaza etmek adına ‘sert’ görüntüler verme çabasındalar. Siyasetin ülkeyi geren bir işlev üstlenmesi siyaset adına talihsizlik. Üstelik ‘sertlik stratejisi’ izleyen muhalefet ‘karşı taraf’ın kitlesine ulaşma, onları ikna etmenin yolunu da kapatmış oluyor. İktidar partisinin hırçın üslubunu anlamak daha da zor. AK Parti’nin ve liderinin gergin olmaları için hiçbir neden yok. Bütün anketler hâlâ büyük oy farkıyla birinci olduklarını gösteriyor. Normal şartlarda önümüzdeki seçimleri de rahatlıkla kazanmaları işten bile değil. O halde bu gerginlik neden? Galiba sorun 2014 seçimleri için gerekli olan yüzde elli oy. Aslında bu bile zor değil... Ama sandık belirsizliği ağırdır. Sandıklar açılıp oylar sayılmadan rahatlayamazsınız, hele de hedefiniz yüzde elli ise. Bu orandan bir kişi eksik oy başarısızlık olarak nitelenecekse gerginlik kaçınılmaz olur. Dolayısıyla AK Parti’nin rakibi kendi koyduğu hedef. Dolayısıyla 2013 yılında siyasette gerginlik ve çatışmanın azalacağını öngörmek pek gerçekçi değil. Dahası, Türkiye’nin kucağında Kürt sorunu diye ‘sıcak’ bir konu var. Önümüzdeki yıl bunun daha da ağırlaşması muhtemel. Daha çok Uludere, Kürtlerin psikolojik kopuşunu konuşacağız hem de bölgesel konjonktürün ‘Kürt siyasal hareketi’nin lehine geliştiği bir süreçte. Irak Kürdistan’ı artık neredeyse bağımsız bir devlet. Suriye’de Esed yönetiminin 2013’ün sonunu göreceğini sanmıyorum. Dolayısıyla Kuzey’de PKK’ya yakın Suriye Kürtlerinin gücü ve egemenlik alanları artacak.

Anlaşılan o ki hükümetin stratejisi Öcalan’ı ikna etmek üzerine kurulmuş. O emir versin ve PKK silah bıraksın isteniyor. Bu ne kadar gerçekçi doğrusu kuşkularım var. Ama Kürt meselesinin ‘siyasetsiz’, Öcalan’la anlaşarak çözülebileceğini sanmıyorum. Bunun için hükümetin ‘2009’ ruhuna yeniden dönmesi gerek. Ancak 2014 yaklaşırken bu ne kadar mümkün? Hükümetin Kürt meselesine yaklaşımını 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin stratejisi belirleyecek. Başbakan 2014’te Türk milliyetçilerinin desteğiyle mi, yoksa normal tabanın yanı sıra Kürtlerin de oyuyla mı cumhurbaşkanı seçilecek? Bu noktada yapılan tercih Kürt sorununu gelecek yıl nasıl konuşacağımızı belirleyecek. Memleketin başka sorunları da var elbette. Riskler içeren bir başka konu dış politika. Suriye, Irak ve İran başımızı çok ağrıtabilir. Özellikle Esed sonrası Suriye, beklentilerin aksine bize sorun yaratmaya devam edebilir. Dahası bölgesel gerginliklerin artması, içeride otoriterleşme eğilimini her zaman kamçılar.

Bunun panzehiri AB sürecini canlandırmak. AB’nin ‘stratejik bir hedef’ olduğunu hatırlamalıyız. Bu, ‘büyük reformist blok’unda çatlamalar görülen AK Parti için de bir çıkış imkânı.

Kerim Balcı’nın tespiti muhteşem: ‘AB üyeliği sadece eski militarist elitin devre dışı bırakılmasının garantisi değil, aynı zamanda yükselen yeni elitin de zamanla kokuşmayacağının, şeffafiyetini kaybetmeyeceğinin, derin devletin tasfiyesiyle ortaya çıkacak boşluğu kendisinin doldurmaya kalkışmayacağının da garantisidir’. Yoksa, gelecek yıllar daha çok gerginliklere gebe...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums