Kürtler Ne Oy Verdi?

  • 25.04.2017 00:00

 Normal bir toplumda, hiçbir yazar bu başlık altında bir yazı yazmaz.

     Normal bir toplumda, hiçbir okuyucu kitlesi de bu başlık altında yazılmış bir yazıyı okumaz.

     Ama görüyorsunuz ki, ben bu başlık altında bir yazı yazdım ve sizler de şu anda bu yazıyı okumaktasınız.

     Peki neden?

     Normal bir toplum değiliz de ondan.

     * * *

     16 Nisan’daki Referandum’dan beri, koskoca siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar, entelektüeller, akademisyenler, “Kürtler ne oy verdi?” diye soruyorlar, bunu tartışıyorlar.

     Bu soruyu, böyle bir soruyu, ciddî ciddî çıkıp sorabiliyorlar.

     “Kürtler” derken, sanki bir kitleden, bir STK ve üyelerinden, bir cemaatten, bir ideolojik gruptan, sanki bir gürûhtan bahsediyorlar.

     Sanki hepsinin birbirine benzediği, hepsinin aynı şeyin peşinden koştuğu bir gürûhtan bahseder gibi Kürtler’den bahsediyorlar.

     “Sağcılar” veya “Solcular” der gibi, “Kürtler” diyorlar.

     “Filan cemaat mensupları” yahut “Falan STK üyeleri” der gibi, “Kürtler”diyorlar.

     “Beşiktaşlılar” ya da “Galatasaraylılar” der gibi, “Kürtler” diyorlar.

     “Fenerbahçe taraftarları” ya da “Trabzonspor taraftarları” der gibi, “Kürtler”diyorlar.

     Beyler!

     “Kürt”, bir kitle ya da gürûh adı değildir, bir kavim adıdır. Tıpkı Türk, Arap ve Fars gibi. Laz ve Gürcü gibi. Alman gibi, Fransız gibi.

     Kürtler bir kitle değildir, bir millettir.

     “Millet” ne demektir, bilir misiniz?

     İçinde her çeşit insan var demektir.

     Nasıl ki Türkler’de, Araplar’da, Farslar’da her çeşit insan var; iyi insanlar da var kötü insanlar da, ahlâklılar da var ahlâksızlar da, dürüstler de var sahtekârlar da, dînciler de var dînsizler de, muhafazakârlar da var sekülerler de, sağcılar da var solcular da; aynı şey Kürter için de geçerli. Kürtler’de de bu farklı insan türlerinin hepsi var.

     Kürtler bir millet olduğu için…

     Kürtler’in içinde iyisi de var, kötüsü de…

     Tertemiz bir ahlâka sahip olanları da var, ahlâksızın teki olanı da…

     Onuruyla ve şerefiyle yaşayanı da var, şerefsizin önde gideni de…

     Hayatı boyunca ağzından haram lokma geçmemiş olanı da var, hırsız ve haramzâde olanı da…

     Sağcısı da var, solcusu da. İslamcısı da var, ateisti de. Kapitalisti de var,komünisti de.

     Dîndarı da var, laiki de. Dîncisi de var, seküleri de.

     5 vakit namaz kılanı da var, dînlerin tamamen insan ürünü olduğuna inananı da.

     Apocu’su da var, Barzanîci’si de var, Erdoğancı’sı da var, Atatürkçü’sü de var,Humeynîci’si de var, Esadcı’sı da var, Obamacı’sı da var, Trumpçu’su da…

     Erdoğan’dan nefret eden ve her ağzını açtığında O’na küfreden de var, 16 Nisan’da şahîd olduğumuz gibi Erdoğan için gözünü kırpmadan öz kardeşini ve yeğeninisilahla öldürecek kadar cani olanı da…

     Kürdistancı olanı var, Türkiyeci olanı var, İrancı olanı var, Amerikancı olanı var,İsrailci olanı var, El Kaideci olanı var, hatta IŞİD’ci olanı da…

     Bağımsız bir Kürt devleti isteyeni var, federasyon isteyeni var, özerklik isteyeni var, eşit yurttaşlık isteyeni var, hiçbir şey istemeyeni de var… (Bu sonuncusu, genelde Türkiye İslamcılığı’nın “kardeş” kabul ettikleridir.)

     Kürtlük bilinci gelişmiş, millî duyguları güçlü olanı da var, bütün medreseleri kapatılmış ve âlimleri darağacında asılmış olmasına rağmen, daha odur Kürtçe anadilde eğitim hakkı dahi olmamasına rağmen çıkıp da “Bütün dînler benim dînim – Bütün diller benim dilim” diyen angutlar da var. Hemi de “Kürt aydını”…

     “Allah hiçbir milleti diğer milletten üstün yaratmamıştır. Öyleyse onların neyi varsa bizim de olmalıdır” diyen ve kimsenin kolay kolay kandıramayacağı aklı başında insanlarımız olduğu gibi, daha odur “Nasyonal” olmamışken“Enternasyonal” olabileceğine inanan Solcu sığırlarımız da var, daha odur “Millet”olmamışken “Ümmet” olabileceğine inanan İslamcı davarlarımız da. Hemi de isimleri “Kürt partisi”, “Kürt hareketi”, “Kürt siyaseti”…

     Bitmedi…

     Müslüman’ı var, Hristiyan’ı var, Yahudî’si var, Zerdüştî’si var, Ézidî’si var, Deist’i var, Ateist’i var…

     Sünnî’si var, Şiî’si var, Alevî’si var. Sünnî Kürtler dahi kendi aralarında Şafiîler veHanefîler diye ikiye ayrılır.

     Daha daha bitmedi…

     Kurmanc’ı var, Zaza’sı var, Soran’ı var. Sınır komşusu oldukları halde Mardin’in Kurmanc’ı ile Urfa’nın Kurmanc’ı arasında dağlar kadar fark var. Sınır komşusu oldukları ve aralarında sadece küçük bir dere geçtiği halde, Bingöl’ün Zaza’sı ile Dersim’in Zaza’sı farklı dünyaların değil, farklı galaksilerin canlılarıdırlar.

     Peki bu iyi birşey mi?

     İyi mi kötü mü olacağını, tamamen siyaset ve sosyoloji belirliyor. Bir toplumdaki farklılıklar şayet dostluğa, kardeşliğe, Hucurat sûresinin 13. âyetinde belirtildiği gibi tanışmaya ve kaynaşmaya vesile kılınırsa, elbette ki farklılıklar zenginliktir ve iyidir. Velâkin bir toplumdaki farklılıklar şâyet kavga ve tefrikaya, iç karışıklığa ve çatışmaya malzeme yapılırsa, tabiî ki bu kötüdür.

     “Kürtler” dediğiniz, işte bu.

     “Sağcılar” veya “Solcular” der gibi, “Kürtler” diyorsunuz. “Beşiktaşlılar” ya da“Galatasaraylılar” der gibi, “Kürtler” diyorlar.

     Gerçi bu sadece “Türk siyaseti”nin ve “Türk aydınları”nın kabahati değil. Zirâ aynı şeyi “Kürt siyaseti” ve “Kürt aydınları” da yapıyor.

     HDP örneğin, HDP’li siyasetçiler; “Kürtler” derken kastettikleri şey kendi seçmenleridir. Dolayısıyla HDP’liler “Kürtler” derken, bilin ki bir milletten değil, bir kitleden bahsediyorlar.

     “Kürt aydınları” da öyle.

     Piyasada “Kürt aydını” sıfatıyla arz-ı endam edenlerin yazıp çizdiklerine ve söylediklerine bakın; “Kürtler” derken sadece kendi kankalarından, kendi etraflarındaki 50 – 60 kişiden bahsediyorlar.

     Örneğin İslamcı “Kürt aydınları”nın yazdıklarına ve söylediklerine baktığınızda, sanırsınız ki Kürtler bir Şeriât devletinde yaşamak için can atmakta, fakat Türk devleti laik olduğu için ve bir de Amerika ile İsrail bırakmadığı için, bu arzularını gerçekleştirememektedirler.

     İslam düşmanı “Kürt aydınları”nın yazdıklarına ve söylediklerine baktığınızda ise, sanırsınız ki Kürtler bir “Arap dîni” olan İslamiyet’ten kurtulmak için fırsat kollamakta, fakat İslam dünyasının tepkisinden ve katliâmlarından korktukları için bunu gerçekleştirememektedirler.

     TRT Şeş, Anadolu Ajansı, Star, Yeni Şafak gibi yayın organlarında çalışan ve yazan “Kürt aydınları”nın yazdıklarına ve söylediklerine baktığınızda, sanırsınız ki Kürtler TC’ye hayran kurban olmak için can atmakta, fakat PKK’nın ve arkasındaki Şiî İran’ın korkusundan dolayı bunu yapmaya çekinmektedirler. PKK’nın baskıları olmasa, Kürt halkı gönüllü olarak Türk devletine ve AK Parti’ye hayran kurban olmak için toplu halde koşacaklardır. Toplam nüfûsları 60 milyon olan Kürtler’in en büyük hayâli TC’ye hayran kurban olabilmektir, fakat PKK ve arkasındaki Şiî İran nedeniyle Kürtler bu büyük rüyâlarını gerçekleştirememektedirler.

     İrancı ve Hizbullahçı kafadaki “Kürt aydınları”nın yazdıklarına ve söylediklerine baktığınızda ise, sanırsınız ki Kürtler kendilerine Tahran’ı kıble edinmiş, İran’ı kendi devletleri olarak görmekte, oradaki sakallı ve sarıklı mollaları “rehber” olarak kabul etmiş, ama Sünnî dünyasının tepkisinden çekindikleri için kalplerindeki bu gerçeği açık açık söyleyememektedirler.

     PKK çizgisindeki gazete ve televizyonların “Kürt aydınları” ise kendi yazdıkları ve söyledikleri yalanlara bizzat kendileri bile inanmadıkları için, onları bahse değer bile bulmuyorum.

     “Kürtler ne oy verdi?”… Son bir haftadır yaşanan tartışmaya bakar mısınız?

     Sanki “Filanca dernek ne oy verdi?” der gibi, “Falanca cemaat ne oy verdi?”der gibi, “Kürtler ne oy verdi?”, bunu tartışıyoruz…

     * * *

     Ancak 16 Nisan 2017 Referandumu ile ilgili olarak, benim de çok merak ettiğim birşey var.

     Takip edebildiğim kadarıyla, daha önceki hemen hemen tüm seçimlerde olduğu gibi, bu seçimde de, iktidar ve muhalefet arasında “Ben senden daha Türkçü’yüm”,“Ben senden daha fazla Kürt düşmanıyım” yarışına tanık olduk.

     Batı’daki Türkler’den daha fazla oy alabilmek için, iki taraf da mümkün mertebe daha çok Türk millîyetçiliği yaptılar…

     Kürt düşmanlığını, Barzanî düşmanlığını, Kürdistan Federe Devleti’ne düşmanlığı,seçimde oy alabilmek için yükselttiler…

     Kerkük’e asılan Kürdistan bayrağını en sert biçimde kınayan taraf olmak için, Mesud Barzanî’yi en kabadayı biçimde tehdit eden taraf olabilmek için, iki taraf da kıyasıya yarıştılar…

     Muhalefet, EVET oylarını düşürmek için iktidara “Bunlar Kürtler’e şu şu hakları verecekler” diye yüklendi, iktidar da HAYIR oyları yükselmesin diye “Ey millet, bize iftira atıyorlar, biz Kürtler’e hiçbir hak tanımayacağız, onlara inanmayın, ajandamızda öyle birşey yok” diyerek cevap verdi…

     Muhalefet iktidara “Bunlar ırkçı değil, Kürt düşmanı değil. Bunlar insan ve erdemli” diyerek yüklendikçe, iktidar da buna karşılık “Asıl insan olan ve erdemli olan sizlersiniz, sizin gibilerdir. Biz gerçek ırkçılarız, biz Kürt düşmanlarıyız”diyerek mukabele etti.

     Merakımı mazur görünüz ama…

     Madem ki Türkler’den oy alabilmek için Kürt düşmanlığı yapmak gerekiyor…

     Madem ki hangi taraf Kürt bayrağına daha çok küfrederse ve Kürt devletini daha kabadayıca tehdit ederse Türk toplumu ona oy veriyor…

     Madem ki hangi taraf Kürtler’in Türkler’le eşit olmasına en sert biçimde karşı çıkıyorsa, Türk toplumu o tarafı destekliyor…

     Madem ki kim daha çok Türk millîyetçiliği yapıp daha fazla Kürt düşmanlığı yaparsa Türkler ona oy veriyor…

     Bir Kürt olarak benim merak ettiğim şey şu:

     Türkler ne oy verdi?

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ HABER

     23 NİSAN 2017

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums