Levent Köker: 16 Nisan 2017’den sonra 3 Kasım 2019 gelir mi?

Tabiî ki “evet”! Soruyu şöyle de sorabilirdik: “Çarşamba’dan sonra Perşembe gelir mi?” Hiç kuşkusuz, ona da evet. Hemen bir çağrışım yaptı mı? Bir de düz cümle olarak deneyelim: “3 Kasım 2019’un gelişi 16 Nisan 2017’den bellidir.” Yani,

Levent Köker: 16 Nisan 2017’den sonra 3 Kasım 2019 gelir mi?
25.03.2017 - 07:35
1982

  Tabiî ki “evet”! Soruyu şöyle de sorabilirdik: “Çarşamba’dan sonra Perşembe gelir mi?” Hiç kuşkusuz, ona da evet. Hemen bir çağrışım yaptı mı? Bir de düz cümle olarak deneyelim: “3 Kasım 2019’un gelişi 16 Nisan 2017’den bellidir.” Yani, “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” gibi. Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre, “bir işin sonunun nasıl olacağı şimdiki gidişinden belli olur anlamında”. Demek ki, “16 Nisan 2017’deki halk oylamasında sonuç “evet” çıkarsa ne olacaktır” diye merak ediyorsak, bugün olup bitenlere bakarak bir sonuca varabilmeliyiz.

Meselâ bugün, yürürlükteki Anayasa kurallarına uyuluyor mu? Kemal Gözler’in “1982 Anayasası hâlâ yürürlükte mi?” başlıklı makalesinde yer verdiği örneklere bakmanız yeter. (http://www.anayasa.gen.tr/anayasasizlastirma.htm ) “Evet” demek zor; değil mi? O yüzden bugün, iktidarda ya da muhalefette yer alan hemen herkes bir “fiilî durum”dan söz ediyor. Anayasa değişikliğinin, mevcut “fiilî durum” hukukîleştirme amacına yönelik olduğu, destekleyenler tarafından da sık sık tekrarlanıyor. O hâlde, şöyle bir soru akla gelmez mi? Bugün geçerli olan Anayasa kurallarına uyulmuyorsa, 16 Nisan’da “evet” çıktıktan sonra da uyulmayabilir. Burada, değişiklikten yana olanların çok beğendiği “istikrar ve güven gelecek” iddialarının altını oyan büyük bir güven sorunu yok mu?

Denebilir ki, Anayasa değişikliği kabul edildikten sonra artık ona uyulmaması gibi bir durum ortaya çıkmaz. Acaba? Hep birlikte, 16 Nisan’da “evet” sonucu çıktıktan sonra gündeme gelebilecek bâzı ihtimalleri düşünelim. 16 Nisan’dan sonra, yeni kurallara göre geçiş süreci 3 Kasım 2019’da Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerinin birlikte yapılmasıyla mümkün olacak ve bu tarihten sonra yürütme (CB) ile yasama ve yargı arasındaki ilişkilerin nasıl bir seyir izleyeceğini görebileceğiz. Buna göre, bazı ihtimalleri şimdiden göz önüne alabiliriz.

İhtimalleri düşünürken en gerçekçi hareket noktası, Cumhurbaşkanlığı. Yeni kurallara göre bir kişi, ilk turda veya ikinci turda, geçerli oyların yarısından bir fazlasını alarak, CB olacak. Bu kesin. 3 Kasım 2019’daki seçimi kazanacak olan CB, şimdiki CB olabileceği gibi başka bir kişi de olabilir, bunun konumuz açısından bir önemi yok zirâ kişileri/kişilikleri değil, Anayasa kurallarını konuşmaktayız. CB’nın yeni kurallara göre en önemli yetkisi kararname çıkarmak. Kural diyor ki, “kanunda açıkça düzenlenen konularda CB kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır.” Biraz sorunlu bir ifade ama ikinci cümleden anlıyoruz ki, birinci cümlede yer alan “açıkça düzenlenmemiş” ibaresi, “açıkça veya hiç düzenlenmemiş” anlamına geliyor. Aksi takdirde, yani kanunla düzenlenmemiş konularda CBK de çıkarılamaz demek istenseydi “CBK ile kanunlarda farklı hükümler bulunması” diye bir durum da öngörülmez ve böyle bir cümleye ihtiyaç kalmazdı.

Şimdi, CB, diyelim ki kanunla düzenlenmiş olan bir konuda, düzenlemenin “açık” olmadığı kanaatiyle bir kararname çıkarırsa (ve bu kararname üstüne üstlük kanuna da aykırı olursa), ne olacaktır? Olur mu, olur! Eğer olursa tek yol, kararname aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gitmek. AYM’nin etkili bir denetim yolu olarak işleyip işlemeyeceğinin cevabını ise bugünkü durumundan hareketle kestirebiliriz ama, bu başka bir konu. Her halükârda, CB kararnâmesi ile ilgili olarak, örneğin bugün ABD’de Trump kararnameleri örneğinde gördüğümüz gibi etkili bir yargı denetimine şâhit olmayacağımız kesin. Çabuk unutuyoruz, AYM’nin olağanüstü halde çıkarılan KHK’lerin en başta olağanüstü halin ilanını gerektiren sebeplerle sınırlı olması dahil bazı koşulları taşıması gerektiği ve bu koşulları taşımayan KHK’lerin, adı “olağanüstü” olsa bile olağan KHK gibi değerlendirileceği yolundaki içtihadını neredeyse gerekçesiz terkedişindeki sürati hatırlatmak isterim. 16 Nisan’ı izleyecek olan 3 Kasım 2019’dan sonraki süreçte CBK’nin denetimi konusunda da aynı tavrı izleyeceğini kuvvetle tahmin edebiliriz.

Bir diğer ihtimal, TBMM’nin bir kanun çıkarmak suretiyle CBK’nihükümsüz kılmak istemesi. Bu olabilir mi? TBMM’nin kompozisyonuna bağlı. 3 Kasım 2019’daki seçimler sonucunda, bir kişinin CB seçilmesiyle birlikte, TBMM’de de hiçbiri salt çoğunluğu (301) bulmayan dört partili bir sandalye dağılımının oluştuğunu düşünelim. Olur mu, olur! 7 Haziran 2015’te olmadı mı?  Bu durumda CB, kanunla hiç düzenlenmemiş bir konuda kararname çıkardığında, TBMM bir kanun çıkararak bunu hükümsüz kılmayı düşünebilir mi? TBMM bir kişi değil ki, 600 kişi, olsa olsa TBMM çoğunluğu böyle düşünebilir! Bir kişi düşünmüş, kararname çıkarmış uyguluyor; milletin temsilcisi sıfatını taşıyan 600 kişiden bazıları bu kararnameyi yanlış buluyor. Yanlış bulanların sayısı, kanun yapmak için yeterli ise, bir kanun çıkarıp kararnameyi hükümsüz kılmak isteyebilir. Diyelim ki, dört partiden ikisi aralarında anlaştılar ve bir kanunla CB kararnamesini hükümsüz kılacak bir kanunu kabul ettiler. Yetmiyor, çünkü CB’nın kanunu onaylaması gerek. CB, kendi kararnamesini hükümsüz kılan bu kanunu geri gönderiyor. Bu durumda TBMM’de en az 301 vekilin aynen kabul etmesi lazım ki CB kararnamesi hükümsüz olsun. İmkânsız değilse de çok zor. Partili, muhtemelen de “Genel Başkan” sıfatını taşıyacak olan CB’nın yasama organına etki etmesi çok daha kolay. Yâni, yargı da, yasama da CB kararnameleriyle ortaya çıkabilecek hukuksuzlukları frenleyebilecek konumda görünmüyorlar.

http://ortaksoz.com/2017/03/21/16-nisan-2017den-sonra-3-kasim-2019-gelir-mi/

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums