Emine Uçak Erdoğan: Fıtrat değil denetimsizlik!

Siyaset, sermaye ve sendikanın birlikteliği karşısında güçsüzleşen işçilerin facialarda hayatını kaybetmek dışında bir kaderi olabilmesi için iş güvenliğinin kâğıt üstünde değil, bizzat şantiyelerde sağlanması gerekiyor.

Emine Uçak Erdoğan: Fıtrat değil denetimsizlik!
2.01.2017 - 01:58
1524

 Siyaset, sermaye ve sendikanın birlikteliği karşısında güçsüzleşen işçilerin facialarda hayatını kaybetmek dışında bir kaderi olabilmesi için iş güvenliğinin kâğıt üstünde değil, bizzat şantiyelerde sağlanması gerekiyor.

Memleketim olan Şirvan’da 16 işçinin hayatını kaybettiği facia, bir iki haberin dışında hiç gündem olmadan unutuldu. Göçük altında kalan işçilerin bazı haberlerde iş makinelerinden sonra yer aldığını hatırlarsak bu çok da şaşırtıcı değildi. Madenin ülkenin güçlü bir medya patronu olan Ciner Grubu’na ait olması,  ilk başından itibaren faciayı görünmez kılmaya yetti. Dağı andıran şantiyenin karşısında evlatlarının cenazesini bekleyen kadınların ağıtları sosyal medyada bile çoğu kişinin gündemine giremedi. Memleketin büyük çoğunluğu için gün içinde küçük bir anons olarak dönen, “bir işçinin cenazesine daha ulaşıldı” haberi, işçilerin yakınları ve hemşerileri içinse acı dolu bir bekleyişti 27 gün süren… Göçük altından en son çıkarılan İbrahim Kılınç’tan birkaç gün önce Şirvan’daki komşumuz Yavuz Yıldız’ın cenazesine ulaşılmıştı. Dört bir yandaki hemşerilerim aileyle birlikte göçük başındaydı. Sağlık sorunları sebebiyle gidemeyen babam, elinde telefon ve kumandayla cenazeye ulaşana kadar onlar gibi bekledi televizyon başında. “Haberi bile vermiyorlar” diye sitem ederek… Çocukluğunu hayal meyal hatırladığım Yavuz’dan geriye, faciadan birkaç gün önce şantiyeden yüklediği Facebook postundaki halay sırasındaki neşeli yüzü kaldı.

Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Soma’da yaşananların kısa bir özetiydi olup bitenler kısacası…

Faciayla ilgili toplam yedi kişi tutuklandı. Çoğunun ismi bile haberlerde yer almadı, rumuzla yetinildi. Ciner Holding’in neredeyse hiç geçmediği birkaç tartışmayla bir maden faciası daha fıtrat, heyelan, takdir ve olmazsa olmaz taziye ziyaretleriyle tozlu raflara atıldı. Bir iki duruşma haberinin ardından tamamen unutulmak üzere...

Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Soma’da yaşananların kısa bir özetiydi olup bitenler kısacası… Bilirkişi raporlarına, işçilerin öncesinde yaptıkları başvurulara, madende daha önce yaşanan ölümlü kazalarla ilgili mecliste verilen soru önergelerine rağmen facia yaşanmadan kimse oralı olmamıştı. Madenin sahibi, faciadan iki yıl sonra ilk kez çıktığı hâkim karşısında hiçbir suçlamayı kabul etmediği gibi soru soran avukatları “sektörü bilmemekle” itham etti. Ateşin düştüğü yerin nasıl yandığını iyi bilen Somalı aileler, geçtiğimiz haftalarda Şirvan’daydı. Yoğun kar yağışı sebebiyle Maden’e gidemeseler de Şirvan’da hayatını kaybeden işçilerin ailelerini ziyaret ettiler. Yavuz’un babası Ramazan Yıldız’ın taziye ziyaretinde söylediği şu sözler durumu anlatmaya yetiyordu aslında: “Şirketin kusuru yok mu var ancak bizim tek derdimiz cenazelerimizi çıkarmaktı ve çıkarıldı.” Günlerce toprak altında kalan cenazeye ulaşabilmek ailelerin tek tesellisi oluyor. Sonrasında ise ne maddi ne de manevi olarak adalet arayışında bulunma imkânları oluyor. Konuyla ilgili soruşturmalar, davalar da genel itibariyle uygulamalar kâğıt üstünde dört dörtlük olduğu için nihayete ermiyor, güçlü sermaye karşısında tutunabilmek zaten kolay değil.

Maden’deki şantiyede iş güvenliğiyle ilgili birkaç forma ulaşma imkânım oldu. Buna göre patlamalar yapılırken tüm güvenlik önlemleri eksiksiz olarak yerine getiriliyor. Ve facianın en büyük nedeni olan emniyet paletleri titizlikle yapılıyordu. Oysa kâğıt üzerindeki bu uygulamaları tam olarak yerine getirince iki yıl içinde bakır rezervine ulaşmak mümkün değildi. Kağıt üstünde alınan tedbirler, taşeron firmaların işi gelecek yıl da alabilmeleri için günlük metreküpü çıkarma mecburiyetinin karşısında, işverenin de bilgisi dâhilinde, gözden çıkarılıyordu. İş makinelerinin, işçilerin alandan uzaklaştırılmasıyla yapılacak bir patlatma saatler sürüyordu ve haliyle verim düşüyordu. Yine aynı şekilde paletlerin uygun yapılması durumunda da...

Geliyorum Diyen Bir Facia Daha

Şimdi bu satırları okurken “işçi niye karşı çıkmıyor ya da niye çalışıyor?” sorusunu soran olabilir. Soma’da da, Şirvan’da da diğer madenlerde de durum aynı. Bölgedeki tek geçim kaynağı bu ve işçinin kendisi olmasa bu işi yapabilecek birileri mutlaka var ki madencilik sektörü iş güvenliğine dikkat edilerek yapıldığında aslında sanıldığı gibi çok riskli bir sektör değil. Misal, Maden’de taşeronlaşmadan ve bu şekilde şantiye alanları büyütülmeden önce bu şekilde bir kaza yaşanmadı. Facianın yaşandığı şantiye zemin olarak dinamit kullanmaya, iki yüz metreyi bulan alanlar kazmaya müsait değil. Burası su kuyularının olduğu, haliyle toprağın yapısının yumuşak olduğu bir alan. Geçtiğimiz temmuz ayında aynı bölgede bir işçinin ölümüyle sonuçlanan bir kaza daha yaşanmıştı. Ancak çatlaklar gözle görülür şekilde arttığı halde hiç ara verilmeden kazılmaya devam edildi. Şirketin açıklamasında yağış sebebiyle heyelan ve göçüğün yaşandığı belirtiliyordu. Ancak hem işçiler hem de konuyla ilgili araştırma yapan bilirkişiler, paletlerin uygun inşa edilmeyişinin ve güvenlik kurallarına uyulmadan yapılan patlamalar sebebiyle facianın yaşandığını belirtiyorlar. Bir işçinin deyimiyle; “geliyorum diyen bir facia” daha…

“Geliyorum” diyen kazalar madencilik sektörüyle sınırlı değil, başta inşaat olmak üzere; tersane, makine ve tekstil gibi sektörlerde de durum aynı.  İş kazalarında babası yaralanan ve eniştesi de hayatını kaybeden gazeteci İsmail Saymaz, İletişim Yayınları’ndan çıkan “Fıtrat İş Kazası Değil Cinayet” kitabında, son yıllarda yaşanan onlarca iş cinayetinin üzerinden genel bir fotoğraf ortaya koymaya çalışıyor. İstatistiki bilgileri titiz bir çalışmayla son yıllarda yaşanan iş cinayetlerinin ayrıntıları üzerinden yorumlayan Saymaz’a göre; neoliberal politikalar, özelleştirme ve taşeronlaşma kazaları arttırıyor. Beylikdüzü’ndeki MarmaraPark AVM, Mecidiyeköy’deki Torunlar, Bursa’daki  tekstil atölyesi yangını, Tuzla tersanelerindeki kazalar, Milas Güllük’teki su arıtma tesisindeki zehirlenme vakası ve tabii yukarıda belirtildiği gibi Soma… Hepsiyle ilgili derinlemesine yapılan çalışmalarda  iş güvenliği kurallarına uyulması hâlinde kazaların kolaylıkla önlenebileceği anlaşılıyor. Kitabın ikinci bölümünde görüşlerine yer verilen İş Müfettişi Şeref Özcan’ın sorusu çok çarpıcı:

“İşçinin öleceğini biliyorsa bu kaza mıdır?”

Kaçak elektrik akımı sebebiyle her yıl 100 civarında işçinin öldüğünü belirten Özcan, küçük bir maliyetle topraklama ve kaçak akım rölesi kurulmasıyla bunun önlenebileceğini, bu önlemlerin yerine getirilmemesi halinde yaşanabilecek bir durumun kaza değil “iş cinayeti” tanımını haklı çıkartacağını ifade ediyor. 23 yıllık meslek hayatında yaklaşık 5 bin kazayı inceleyen ve bunlardan ancak 50 tanesinin önceden öngörülemeyeceğini kaydeden Özcan’a göre;  maden, tersane, inşaat sektörlerindeki kazaların büyük çoğunluğunu öngörülebilen kazalar.

Geliyorum” diyen kazalar madencilik sektörüyle sınırlı değil, başta inşaat olmak üzere; tersane, makine ve tekstil gibi sektörlerde de durum aynı.

Şirvan’a dönersek yine işçilerin canı üzerinde yükselen kâr hırsının yani adaletsiz bir kalkınmanın tipik bir örneğiyle karşı karşıya kaldık. Ülkenin doğusundan batısına işçiler aynı kaderde ortaklaştı… Aileler muhtemelen diğer örneklerde olduğu gibi sorumluların açığa çıkarılacağı bir adalet zincirinin taşıyıcısı olamayacaklar. Bizlere düşen, işçilerin bu şartlarda taşeron derebeyliklerinde neden çalışıyor olduklarını sorgulamak veya ailelerinin davalara niye müdahil olmadıklarını eleştirmek değil, sistemin işçilerin insani bir şekilde hayatını sürdürebilmesini sağlayacak şekilde dönüştürülmesini sağlanmak için çabalamak olmalı. İsmail Saymaz’ın “Fıtrat İş Kazası Değil Cinayet” kitabında Türkiye’nin son otuz yıldır geçirdiği iktisadi dönüşümüyle bütünlüklü olarak ortaya koyduğu fotoğrafı hatırlarsak siyaset, sermaye ve sendikanın birlikteliği karşısında yalnızlaşan, güçsüzleşen işçi sınıfının tekrarlanan iş cinayetleri dışında seçeneği yok ne yazık ki… Sendikanın kuruluş amacına uygun olarak sermayeden değil işçiden yana bir tavır içinde olması, siyasetin de kamu denetimini engelleyecek şekilde sermaye ile ilişkilenmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. İş kazalarında taziye ve ailelere destek olmakla kendini başarılı gören siyasi aklı, kazaların önlenmesi için gerekli denetimlerin kâğıt üzerinde değil bizzat şantiyelerde yapacak bir akla çevirmek elzem.

KARAR

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums