Fuat Keyman: "Hrantın Ardından"

Dokuz yıl sonra, Hrantın hunharca öldürüldüğü o soğuk, kasvetli günden daha da soğuk, daha da kasvetli, kara bulutların üzerimize çöktüğü bir Türkiye, bir bölge, bir dünya, bir insanlık durumu/trajedisi yaşıyoruz.

Fuat Keyman:
19.01.2016 - 07:00
1999

 Toronto’da, otel odamdan dışarıya bakıyorum.

Kar yok, ama hava çok soğuk ve kasvetli.

Gözüm, kaldırıma kayıyor. Kirli bir kar birikintisi ve buzlanmış taşların birleşiminde oluşan soğuk bir gri renk kaldırımı boyamış.

Dokuz yıl önce, bugün, İstanbul’da, böyle bir kaldırımın üzerinde yaıyordu Hrant’ın cansız bedeni.

Hrant, dokuz yıl önce, hunharca, gözlerimizin önünde, “geliyorum diyen bir cinayet” tarzında arkasından sıkılan sinsi kurşunlarla öldürüldü. 

Vicdansız ve de korkaklar, arkadan, sinsice vurdular Hrant’ı.

Dokuz yıl sonra bugün, Hrant’ın ölümündeki vicdansızlık, adaletsizlik, sinsilik, tüm Türkiye’ye, tüm bölgeye, tüm dünyaya yayılmış durumda.

Kabul edilemez ama hızla yagınlaşan ve derinleşen bir öldüme, katletme, yok etme durumu, ülkemizde, sınırlarımızda, tüm dünyada yaşanıyor.

Barışın, adalet, vicdan, insanlık her gün yok ediliyor.      

Sevgili Ece Üner, “Hrant’ın Ardından” şiirinde bu kabul edilmez durumu ve vicdanlı olmanın önemini bir kere daha bizlere hatırlatıyor:

Şarkıları: onun dualarıydı,

Her gün beş vakit söylediği.

Kilometrelerce yol katetti,

Kanatlarını yükledi...

Tek bir güvercin yeterdi,

Açtı ellerini uçurdu;

Arşa varsın diye kutsal bestelerini.

Gelgelelim;

Yükte ağır, pahada ağır dilleri,

Avaz avaz vicdan güfteleri,

Göğe uzanmaya yetmedi.

Koskoca insanlık bir güvercin etmedi,

Barışa kol kanat germedi....

Dokuz yıl sonra, Hrant’ın hunharca öldürüldüğü o soğuk, kasvetli günden daha da soğuk, daha da kasvetli, kara bulutların üzerimize çöktüğü bir Türkiye, bir bölge, bir dünya, bir insanlık durumu/trajedisi yaşıyoruz.

Bildiri imzalayan akademisyenlerin kapılarına tehdit içeren işaretler konuldu...

 

Nefret söylemi, ırkçılık, ötekileştirme, kutuplaşma, iktidar ve para hırsı, farklı olanı yok etme saldırıları, ve “kötülüğün sıradanlığı”, yalnız ülkemizde değil, tüm dünyaya yayılmış durumda.

“Olağanüstü durum” iddiaları “Kötülüğün sıradanlığı”yla birleşiyor.

Sadece ülkemizden değil, Batıdan, Doğudan, Güneyden, her yerden,:

 “Olağan üstü durum yaşanırken, güvenlik, düzen, istikrar için hukuk askıya alınabilir” açıklamalarını duyuyoruz,

Modernitenin, çağdaşlığın, demokrasinin doğum yeriyim diyen Fransa’da, kıyıya vurmuş bebek bedeni bile ötekileştirilebiliyor, “yaşasaydı Batılı kadınları taciz ederdi” diyen karikatürler çizilebiliyor;

Amerika’da, baş örtülü bir kadın Başkan adaylarının biri tarafından toplantı salonundan atılabiliyor; “Amerika’ya artık Müslüman olan kişileri kabul etmeyelim” tümcesi rahatlıkla kamusal düzeyde açıklanabiliyor;

Avrupa ülkelerinin çoğu, katliamdan kaçan göçmenlere kapılarını büyük bir rahatlıkla kapatabiliyorlar...

11 çocuk annesi Taybet İnan, Silopi'de komşusundan evine dönerken sokakta vuruldu... 

Ülkemizde, bebekler bile bombalarla, kurşunlarla öldürülüyor; akademisyenlerin kapılarına çarpı işaretleri koyulabiliyor; kutuplaşma ve nefret söylemi kamusal tartışmayı rehin alınıyor; korku toplumuna dönüşme olasılığı her gün biraz daha artıyor.

Belki de dokuz yıl önce, Hrant’ı kaybetmek, barış ve demokrasi umudunu da kaybetmekti.

Hrant’ı kaybetmek, sadece büyük bir yüreği kaybetmek değil, belki de, kötülüğün sıradanlaşması, ve “adaletli, vicdanlı ve demokratik bir dünya, bir insanlık, bir Türkiye umudu”nun da tükenmesi anlamına geliyordu.

Hrant’ın Ardından, Toronto’da, bu kaybetme ve tükenmişlik duygusu içinde, tatsız, tutsuz bir halde, Washington’a gitmek için bilgisayarımı kapatıyorum.

Washington’da Türkiye konuşmaları yapmak; Türkiye üzerine toplantılara katılmak: bir dönemin en çekici ve başarı dolu ülkesinin bugün geldiği durumdan konuşmak.

Aslında, 19 Ocak 2007’de, Hrant’ın, Agos’un önünde o soğuk kaldırımda yatan bedeni, Türkiye’nin bugün içine düştüğü, bu kabul edilemez, anlaşılması güç, bir o kadar da gereksiz, ama, aynı zamanda, iktidar-güç-şiddet-kutuplaşma sarmalı temelinde de tasvir edilecek durumun ilk haberciydi.

Hrant’a sahip çıkamamak, Hrant’ı koruyamamak, Türkiye’yi koruyamamak, onu adaletsizlik, vicdansızlık, ötekileştirme girdanına atmak anlamına geliyordu.

Ece’nin, Hrant’ın Ardından şiirini bitirdiği gibi...

Yenildik.

(Ece Üner, Olduğu Gibi, Boyut, 2015) 

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fuat-keyman/hrantin-ardindan-1498968/

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums