Günay Aslan: Ne olacaksa olsun (mu?)

Geçen yıl bu zamanlar Van’da olduğu gibi tüm Türkiye’de Çözüm Süreci yaşanıyordu. Van gibi Türkiye‘de mutlu, huzurlu

Günay Aslan: Ne olacaksa olsun (mu?)
19.01.2016 - 05:53
1961

 Geçen yıl bu zamanlar Van’da olduğu gibi tüm Türkiye’de Çözüm Süreci yaşanıyordu. Van gibi Türkiye‘de mutlu, huzurlu ve gelecekten umutlu görünüyordu. Ne de olsa 30 yıl süren ve herkese ağır bedeller ödeten savaşta ilk defa çift taraflı ateşkes sağlanmış,

Türkler ve Kürtler bir masa etrafında toplanmış, çözümü konuşuyordu.

Aradaki güvensizlik derin olsa da, tepkiler, eleştiriler, iç ve dış engeller eksik olmasa da süreç devam ediyor, Kürt sorunu silahlı zeminden siyasi zemine taşınıyordu.

Bu da hem taraflara hem de bu ülkenin halklarına çok şey kazandırıyordu.

PKK ve lideri Öcalan‘ın içeride ve dışarda meşruiyeti artıyor, Kürt siyasetinin hareket alanı genişliyor, Kürdistan‘ı fiili olarak neredeyse Kürt siyaseti yönetiyordu. 
Ayrıca süreç Rojava’nın özgürleşmesine önemli katkılar sağlıyor, ekonomik, siyasi ve askeri birikimler daha çok Rojava için kullanılıyordu. 
Aynı şekilde tüm Türkiye’de siyasi ve ekonomik alan başta olmak üzere hayatın her alanında peş peşe iyileşmeler yaşanıyordu. 
Artık insanlar ölmüyor, toplum sorunlarını konuşmaya, geçmişi sorgulamaya ve empati yapmaya çalışıyor; Türkiye yeni bir zihniyet etrafında toplanmaya başlıyordu.
Ekonomik kaynaklar savaşta tükenmiyor, bu da istihdamı ve büyüme dinamiklerini olumlu etkiliyor; ekonomik ve siyasi istikrar güçleniyor, ortak gelecek umudu yükseliyordu.
Türk devleti inkara ve imhaya dayanan 1920 model Cumhuriyet’i yeniden yapılandırıyor; sistem baskıcı ve tek tipçi kabuğunu kırmaya çalışıyor, eski Türkiye çözülüyor, ufukta çokkültürlü demokratik bir Türkiye yükseliyordu…
Geçen yıl bu zamanlar Van’dan ve Türkiye’den görülen buydu.
Ne var ki ve ne yazık ki bu gidişat kalıcı olmadı. Çözüm Süreci taraflara ve bu ülkenin ezilen halklarına sağladığı yararlara rağmen başarılı olamadı.
Ne devlet Kürt sorununu kalıcı bir biçimde çözecek somut adım attı ne de Öcalan dışındaki Kürt aktörleri sürece hak ettiği kadar destek sağladı.
Devleti ve hükümetiyle Türkiye Kürtlerle görüştü ama, Kürt meselesini nasıl çözeceğini söylemedi. Kamuoyu hükümetin nasıl bir çözüm planına sahip olduğunu bugüne kadar da bilemedi.
Hükümet sadece silahların susmasını ve PKK’nin geri çekilmesini istedi. Gerisini de, ‘bana bırakın‘ demeye getirdi. Çözüm konusunda açık bir yükümlülük altına girmedi.
Ayrıca Suriye‘de PYD ve YPG’nin yükselişi de hükümeti rahatsız etti. 
AKP farklı bir politika izlemek, Rojava Kürtleriyle ilişkileri geliştirmek yerine, önlerini kesmeye yöneldi. El Nusra ve IŞİD gibi örgütlere bu amaçla açık-gizli destek verdi. 
Bütün bunlar hükümeti ve devletiyle Türk tarafının elinde bir yol haritası olmadığı; Kürt tarafını oyaladığı şüphesini güçlendirdi ve aradaki güvensizliği derinleştirdi…
Öte yandan Kürt siyaseti de İmralı görüşmelerine tam destek verse ve Çözüm Süreci’nin stratejik olduğunu söylese de, ‘AKP Devleti‘nin sorunu çözeceğine inanmadı; inanmak istemedi.
Öcalan çözüm yolunda ağırlığı toplumu ve devleti dönüştürmeye veren, uzun soluklu, reformcu bir demokratik mücadele ve buna uygun bir toplumsal örgütlenme modeli önermişti.
Öcalan, demokratik bir sistemin kuruluşuna öncülük edecek ve Kürtleri kurucu irade haline getirecek sürecin uzlaşma ve işbirliği ekseninde yürüyeceğine inanıyor, silahların devreden çıkması gerektiğini söylüyordu.
Öcalan’ın önerisini prensip olarak kabul eden PKK ise çözümün zamana yayılmasını istemiyor, bunun oyalama amaçlı olduğunu düşünüyor, karşılıklı adımların atılacağı hızlı bir çözüm talep ediyordu.
Silahların tamamen devreden çıkması için de anayasal çözümde ısrar ediyor, bunu da anadilde eğitim ve özyönetim şartına bağlıyordu.
Bağımsızlığa yaklaşmış Güney Kürdistan ile özerkliği fiilen sağlamış Rojava gerçeği ortadayken PKK, Kürdistan’ın büyük parçasında statüye dayanan kestirme bir çözüm istiyordu. 
Bölgesel dengelerdeki değişimin bunu mümkün kılacağını düşünüyordu.
PKK ayrıca, devletin içine girdiği krizi atlatması, kendini yeniden yapılandırması halinde savaşı yeniden başlatacağını da düşünüyor, bu yüzden krizin aşılması yerine derinleşmesine dönük bir politika izliyor; ordunun ve küresel sistemin son kertede Erdoğan’ı tercih edeceğine ihtimal vermiyor; AKP ve Erdoğan’ın kaybedeceğini düşünüyordu.
Sonunda olan oldu ve Çözüm Süreci’yle ilgili içeride bu çalkantılar yaşanırken Kobané ‘de ipler koptu.

Kobané’den sonra AKP’yle ordu arasında yeni bir ittifak oluştu ve yeni bir savaş konsepti devreye sokuldu.

AKP yüzünü Kürtlerden döndürüp orduya çevirdi. Türkiye’nin geleneksel müttefikleri ABD, AB ve NATO da buna destek verdi.

AKP’den umudunu kesen PKK de kendi çözümünü hayata geçirmeye yöneldi. Hendek meselesi böylece gündeme geldi.

Şehir savaşlarının yol açtığı yıkım, devletin buralarda uyguladığı zulüm Çözüm Süreci’nin sağladığı birikimi kısa sürede tüketti.

Şimdi sanki süreç başka bir ülkede yaşanmış gibi bir durum yaşanıyor. Kimse süreci anmak bile istemiyor. 
Buna karşılık öfke ve gerilim tehlikeli bir biçimde tırmanıyor ve iki taraftan da, ‘artık ne olacaksa olsun‘ sesleri yükseliyor.  
Bunun önüne geçmek; Çözüm Süreci’ne geri dönmek; süreci  canladıracak cesareti ve vizyonu göstermek gerekiyor.
Unutmamak gerekir ki Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü günümüzde kimsenin, ‘ ne olacaksa olsun‘ deme şansı bulunmuyor ve ortada Çözüm Süreci’nden başka bir alternatif de görünmüyor.
18.01.2015
gunayaslan@hotmail.de

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums