Emine Uçak: Neyin Kültürü Kimin İktidarı?

Bir yanda her gün yitirdiğimiz canlar bir yandan da kültürel iktidar ve medeniyet tartışmaları…

Emine Uçak: Neyin Kültürü Kimin İktidarı?
5.12.2015 - 23:46
2258

 Bir yanda her gün yitirdiğimiz canlar bir yandan da kültürel iktidar ve medeniyet tartışmaları… Durum bana Ahmet Kaya’nın ‘yaprak döker bir yanımız bir yanımız bahar bahçesinden’ ‘anam gider Allah Allah kızım düşmüş sokağa”  dizelerini hatırlatsa da bir iki şey söylemeden geçemedim.  

Tartışmanın kurumlar üzerinden yürümesi sorunlardan bir tanesi. Yani ‘bakanlık kurulsun, üniversite kurulsun, şöyle çoğulcu olsun, binalar böyle yatay olsun sonra her şey düzelir önce bir çıkaralım dergiyi, açalım televizyonu ‘kervan yolda dizilir’ bakışı. Meseleye buradan bakılınca; önümüze düşen cinayet gibi bir sonla patlayan madenler ve katliamda torununu yitiren yırtık ayakkabılı dedeler oluyor. Çünkü kuruma, sisteme, kalkınmaya odaklanılıp; adalet, insan ıskalanıyor.  

Eğer kalıcı bir kültürel bakış ortaya koymaya niyetliysek önce bireysel iradeyi ortadan kaldıran, varlığı sistem üzerine kurgulayan bu bakıştan kurtulmamız yani zihniyeti, insanın ‘zübde-i alem’ olduğu bakışına kodlamamız lazım. Bu tabi ‘sahiplikten’ çok aynı zamanda ‘emanetçi’ olmayı da kabul ediştir.  İlham kaynağımız mekan ve kültür olarak Anadolu’ysa eğer; Anadolu’nun medeniyetler beşiği olmasının temel sebebi; üzerinde yer alan bütün kültürlerin birbirlerini kabulü üzerinden yükselmesidir, reddiyesi üzerine değil.  

Reddiyeci bakış açısı hakim olduğunda; her yeni gelene ötekinin varlığına ve medeniyetine rövanşist olmak düştü ve böylece kültürü, medeniyeti kesintiye uğratmaya, yozlaştırmaya başladı. Bu sadece kültür için geçerli değildir, insan için de böyledir. Ne köylü, ne şehirli, ne doğulu, ne batılı olabilen arafta kalmış halin, bakışını iyilik üzerine değil ötekinin karşıtlığı ve kötülüğü üzerine kurma durumlarının kökeninde de bu var, bana kalırsa. Eski şehirlere bakmak durumu daha anlaşılır kılıyor. Coğrafyaya uyumlu malzeme seçiminden tutun da; diğer binayı gölgelememe inceliğine kadar hep kadim bir anlayışın etkisindedir. Oysa şimdi her şey dönüp dolaşıp betona, betonun üzerine ahşap kaplama yapmaya geldi. Yatay ya da dikey inşa edilen beton kulelerin üzerini ahşap görünümlü plastikle kaplamanın, çitlerin üzerine yapay çiçekler koymanın tarihi canlandırma, medeniyeti ihya olarak değerlendirilmesi; içine düşülen trajik durumun özeti.  İhya edilen! Sulukule’ye bakın; reddiyeci kültürün geleceği nokta budur.  

Mekan kurabilmek, kimliğini mekana giydirebilmek kalıcılık için önemlidir. Osmanlı’nın son dönemlerine kadar Anadolu’nun tüm kültürleri kabul görmüş ve bu kültürlerin devamlılığı üzerinden gidilmiş. Öncesindeki kültürlerde durum aynıdır. Ne zaman gözler Batı’ya dikilip, Doğu’ya ait olan yok sayılmış; o zaman içten bir erime başlamış. Bu zihniyet Türkiye’nin kuruluşunda da yer aldı, devamında 50’li yıllarda başka veçhelere büründü. Şimdilerde tam tersi istikamete doğru seyretse de kalkış noktası aynı olduğu için vardığı yer de aynı olacak ne yazık ki.  

Rövanşist, reddiyeci bir kültürden kurtulmak; ötekinin varlığını, birikimini yok saymamakla ve güçlüyken de adil olabilmekle mümkün. Sadece insana değil eşya ve mülkiyet konusunda da adil olabilmek gerekiyor. Yine Anadolu’dan örnek verirsek birbirinin güneşini kapatmayan evlerdir eşyanın adaleti. Birbirinin mahremine dalmayan ama birbirinden habersiz de yaşamayan mahalleler kurmak keza, steril gettolar değil. Rövanşist ve reddiyeci davranış; öncekilerin hastalığına yakalanmanın adıdır. Bunun en kaba dile gelme hali de ‘vaktiyle onlardaydı, şimdi sıra bizde’ cümlesinde dile gelir.    

İnsan putları kırmaktan bahsedip, ihtiyaç ve arzularını put yapma konusunda mahirdir. Ve bunu kendi nefsi için değil başkalarının iyiliği için istediği yanılsamasına kapılmaya… Bütün bu yaşananların dünyevileşme, gücü önceleme boyutu var. Mağduriyeti imtihan gibi görmek yerine onu insaniyetinin önüne koyma hali var.  Köprüyü geçene kadar ‘düşmanının silahıyla silahlanmanın’ kabulü; ahlâkıyla ahlâklanmaya da tekabül etti. Kavram karmaşası da cabası; ikbali dava, küstahlığı özgüven sanmak misal… Madden yükselirken, maneviyat olarak düşüşe geçiş,  kelimenin tam anlamıyla lümpenleşmek kaçınılmaz sonuç oldu.  

Bütün bunları açık açık konuşmanın sırası geldi geçiyor. Sadece karşınızdakilerin değil yanı başınızdakilerin ve hatta kendinizin de öfke ve nefretin, esiri, adaletsizliğin yürütücüsü haline geldiğini, üslupsuzluğu giderek içselleştirildiğini, güç tapınıcılığını görmezden gelerek; bir kültür inşa edemezsiniz. Niyet halisse önce ‘asabiyet’ten, ‘kol kırılır yen içinde kalır’, ‘benim kötüm iyidir’ anlayışından kurtulmak lazım.  Söyleyen, bağıran değil bunu kendi hayatıyla deneyimleyen olmak zorundadır mümin. Gündelik hayatında ötekinden farkın yoksa; oluşturacağın kültür ve medeniyetin de farkı olmaz.  

Hakikat işimize gelen değildir. Kendimize uyarladığımız zamana göre kurguladığımız hiç değildir. Bir gerçek varsa o da bu dünyadaki yolculuğumuz bir emanet halidir ve bu yolculuğun tamamı sınanmadır. İnsana düşen aygıt düzeyindeki bir var olmak hali değil; emanet sahibi olmanın idrakiyle ‘yar olmak’tır.    

Hürbakış

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums