Jumbo karides

  •  

 Dünyanın en şeker adamıydı Zuat.

Marmara İletişim’de bizim Ercan Abi’yle aynı dönem gazetecilik okumuş, beraber solculuk yapmış, sonra bir medya grubunda “gececi polis muhabiri” olarak çalışmaya başlamış. Zuat’ın telsizini kaçırıp kaçırıp az serserilik yapmadık Kurtuluş sokaklarında.

Polis muhabirliği zor zanaat. Her gece birbirinden talihsiz olayların ilk şahidi olacak, gazetelerin üçüncü sayfalarında nefret söylemine varacak kadar aşağılık başlıklar bulacak, elalemin kederini millet daha çok okusun diye çırpınacaksın.

Kazandığın da üç on para değil hani.

Ailesi Aydın’da yaşıyor ama doğudan göçmüşler esasında. Babası da galiba HADEP yöneticisi miydi neydi tam hatırlayamadım şimdi.

Ercan Abi Antalya Aksekili. Kasımpaşa sakini olduğundan komşu sayılır bizim Kurtuluş’a.

Okulu bitirince Zuat gibi sürüneceğine gitmiş Beyoğlu’nda bir ofis tutmuş, masaüstü yayıncılık yapacak diye Machintosh bilgisayar edinmiş kendine. Ama ofisin girişinde “fotokopi çekilir” diye bir A4 kağıt asılı. Aksekililer ticarette fenadır derler, doğruymuş.

Benim babadan kalma matbaa dükkanım olması Ercan ile tanışmamızın vesilesi olmuş. Kartvizit, antetli kağıt, antetli zarf, sevk irsaliyesi siparişi mi geldi? Git Ercan’ın ajans taklidi yapan ofisine çiziktirsin bilgisayarda sana işin taslağını.
Yeni açılan kebapçıya logo mu lazım? Machintosh var diyorum elimizde, düzgün okuyun şu yazıyı…

Gerçi tarayıcı dedikleri aleti çok sonradan edindi bizimki. Fiyatının ucuzlamasını beklemiş olmalı.

Zuat, Ercan ve ben iyi arkadaşlardık yani.

Arada, o yaşa kadar biriktirdiklerimizi paylaşır, sohbetlerin sonunda mevzuyu “yaşasın halkların kardeşliği”ne bağlamamız pek de uzun sürmezdi.

Bir Orta Asya Türkü, bir Mezapotamya Kürdü ve bir İstanbul Ermenisi. Fıkra başlangıcı olsa gideri var.

Fakat gel zaman git zaman ‘kimliklerin yarıştırılması’ hastalığı bizleri de yakalamış olmalı ki yemeğin lezzetinden binanın mimarisine, mitolojik efsanelerden folklor ekibinin ahengine başladık birbirimizi yemeye.

Ercan Orta Asya’dan çıkan kahraman Türk kavimlerinin tüm dünyaya nam salan kahramanlıklarını anlatıyor, Zuat Mezapotamya’nın parlayan yıldızı Kürtler’in kadim tarihinden dem vuruyor, ben ise “ne diyor bunlar la” diye gülümsüyor, muhatap bile olmuyorum şapşiklerle.

Ermeniler, Rumlar olmasaydı medeniyet olmazdı bu topraklarda be…

Arada İstiklal Caddesinde gezinirken “Ercan bak, üzerindeki ince işçilikli figürleriyle bu harika mimariyi biz yaptık. İyi bak. Kat çıkma izni edinince o binanın tepesine kondurulan üç katlı cam gecekonduyu siz yaptınız. Haberin olsun.” diyorum. Zuat’ın bile hoşuna gidiyor.

Ercan, bana söyleyecek bir şey bulamayıp başlıyor Zuat’ı azarlamaya: “Sen ne gülüyorsun ulan, Kaptan Mağara Adamı!”

Bu tatlı atışmaların mutlak galibi olmaya karar verip hain planımı kurgulamam uzun sürmedi benim: “Ben bu iki kafadarı bizim Ada’ya götüreyim de görsünler bizimkilerin yaşam mucizesi formunu”

Atladık bir vapura kalktık gittik…

İskeleye iner inmez başladım çocukları ezmeye.

Sokakların genişliğini görüyor mususnuz? Kaliteli bir hayat espasla başlar. Nefes aldığını hissedersin.
Ha, o ikiz evler mi? 250 yıllık. Orjinalinin üstüne çivi bile çakmadı sahipleri. Zaten ayıptır. Kızar ada ahalisi böyle şeylere.
Bahçe düzenlemeleri biraz Parizyendir. İşin püf noktası kışın yapılan muamelede. Toprak emek ister. Ama sadece sebze istemeyeceksin topraktan. Çiçek veren toprak nankörlük etmez. Bizimkiler iyi bilir bunu.
Acıktınız mı? Hadi Çınaraltı’ndaki Plaka restoranta götüreyim sizleri. Biraz Rum mezesi nedir onu öğrenin. Adana dürümden öleceksiniz yahu!

Oturduk.

Bizim Sona’yı önceden tembihlemişim zaten. Rum ve Ermeni mutfağının en leziz örnekleri gelecek masaya.

Geldi de…

O talihsiz olay olmasaydı maçın 5-0 bitmesine ramak kalmıştı aslında.

Sona, suratında ciddi bir ifadeyle “Tereyağıda Jumbo Karides” servisi yapıverdi.

Ben o ana kadar Jumbo Karides görmedim diye bunu benim cehaletime bağlarsanız bozuşuruz.

Yine iddia ediyorum ki 90’larda Jumbo Karides henüz icat edilmemişti.

Konu hakkında sahip olduğum tek bir veri var: “Deniz mahsülü elle yenir. E bu da az bir bilgi sayılmaz hani…

Aldım elime Jumb’yu, başladım ısırmaya.

Bir iki dakika ya geçti ya geçmedi ki Zuat bütün kibarlığıya mırıldanıverdi kulağıma: “Haykocum çok güzelmiş Ada gerçekten. Rumlar, Ermeniler kaliteli hayatlar kurmuş, inandık. Evet ben Kürdüm. Ercan da Türk. Ama karidesin de kabuğuyla yenmeyeceğini biliyoruz be kardeşim. Boğulacaksın birazdan.”

Ben dört parmağımı ağzıma sokmuş, boğazıma kaçmak üzere olan kabukları çıkarmaya çalışırken Ercan ile Zuat bir şey konuşuyorlardı aralarında.

Ne olduğunu hiç sormadım.

Ama Ercan’ın yıllar sonar İstanbul’un en iyi Rum restoranlarından birinin kurucu ortağı olma kararını o gün verdiğine yemin edebilirim.

Jumbo Karides’te de iddialıymışlar.

Aksekili işte ne olacak…

(Kafa Dergisi’nde yayınlanmıştır)

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums