Tarık Ziya Ekinci: HDP, İstanbul, Ankara ve İzmir’de kendi adaylarını çıkarmalı

Tarık Ziya Ekinci: HDP, İstanbul, Ankara ve İzmir’de kendi adaylarını çıkarmalı
23.01.2019 - 08:26
1425

 Tarık Ziya Ekinci ile röportajımızın ikinci bölümü ağırlıklı olarak Kürt hareketi, HDP ve Kürtlerin önemli gündemlerinden biri olan İmralı görüşmesi ile açlık grevlerine ilişkin.

HDP’nin Türkiye siyasetinden dışlandığı tespitine ek olarak Ekinci, yine de partinin daha ciddi bir çabanın sahibi olması gerektiğini düşünüyor:

“HDP’nin yapı itibarıyla Türkiye partisi haline gelmek için daha ciddi çaba harcaması gerektiğini düşünüyorum. Salt bir Kürt partisi olarak kalmasını ve Kürt partisi olarak isimlendirilmesini doğru bulmuyorum. Türk demokratları, Türk sosyalistleri, AKP’nin özde muhalifleri gidip HDP’nin içinde yer almalılar. Geçenler Türkiyeli aydınlar, Kandıra Cezaevi’nin önüne gidip açıklama yaptılar. Kendilerine ‘Demokrasi İçin Birlik’ diyorlar. Onlara da söylüyorum: Türkiye’de gerçek anlamda bir demokrasinin kurulmasını istiyorsanız gidip HDP’ye güç katmanız gerekir. Bu partinin programını daha da genişleterek, çağdaş demokrasiyi bütünüyle özümseyen bir program haline getirmek için çaba göstermek mümkündür.

Türkiye’de iktidarı ve muhalefetiyle birlikte oluşturulan bu ‘üçüncü milli birlik cephesi”ne karşı HDP saflarında güçlü bir demokrasi cephesi oluşturulabilir. Yapılacak şey budur. Bugün partinin önde gelen tutarlı şahsiyetleri içeride. Görev başındaki arkadaşlar bilgili ve yetkin olmalarına karşın görece daha az deneyimli… Bazı yanlışlıklar yaptıkları oluyor. Maruz kaldıkları baskı ve soyutlama nedeniyle yeterince etkinlik gösteremiyorlar. Sesleri de az çıkıyor ya da engelleniyor.”

HDP’nin CHP’den beklentileri konusunda ve CHP’nin de HDP seçmeninin kendilerine oy vermek zorundaymış gibi davranmasına dair estirilen havayı ise ‘çok anormal’ bulmuyor Ekinci:

“Bugün Türkiye kamuoyunda HDP yeterince tanınmıyor, hatta çok az biliniyor. Başta AKP, tüm partilerin elbirliğiyle HDP’den söz etmek yasaklanmıştır. Kamuoyunda yazılı ve görsel basınının onu yok gösterme yarışı var. Lehte veya aleyhte HDP’den söz etmek memnudur. Seçmen de ‘HDP silindiğine, hiçbir fonksiyonu kalmadığına göre ben ne yapacağım, adı sola veya sosyal demokrasiye çıkan -sözde sosyal demokrasi- CHP’ye gideceğim’ diye düşünüyor. Başka çarem yok diyen insanlar, bunu yapacak. Daha bilinçli olanlar da muhtemelen sandık başına gitmeyecek.”

Ancak HDP’nin buna karşı kendi adaylarını göstermesi gerektiğini vurguluyor:

“Ben HDP’nin İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de aday göstermesini isterdim. Bu Türkiye’nin hayrına olurdu. Hiç olmazsa açıkça muhalefetini belli eden insanlar gidip onlara oy atabilirlerdi. Ama yapmadılar. Bugüne kadar hala bir haber çıkmadı. Biz, andığım büyük şehirlerde kime oy vereceğiz? CHP, tüm HDP seçmenini kendisine oy vermeye mahkûm olarak görüyor. O kadar ki, ‘HDP ile görüştünüz mü?’ diye soranlara Kılıçdaroğlu ‘o bizim kırmızı çizgimizdir’ diyebiliyor.

Mevzu Kürtler ve Kürt hareketleri olunca, söz doğrudan İmralı Cezaevi’nde tutulan ve uzun süredir ne ailesiyle ne avukatlarıyla görüştürülen PKK Lideri Abdullah Öcalan’a geliyor. Öcalan geçtiğimiz günlerde, hükümetin ani bir kararıyla kardeşi Mehmet Öcalan’la görüştürüldü.

Tarık Ziya Ekinci’ye göre bu görüşme, cezaevleri başta olmak üzere birçok noktada sürdürülen açlık grevi eylemleriyle doğrudan ilişkili değil:

“Öcalan’ın kardeşiyle görüştürülmüş olmasını, açlık grevleriyle irtibatlı görmüyorum. Daha önce de çok yaygın bir açlık grevi olmuştu, hatırlarsınız. Öcalan’ın bizzat açıklama yapmasını ve açlık grevine son verilmesini istediler. Bunu hükümet resmen yaptı. Kendi adamlarını gönderdi. Öcalan’la görüştüler, rica ettiler ve Öcalan bunu kabul etti.

Bu son vakada, böyle bir işlem yapılmış değil. Bu görüşme dış kamuoyuna yönelik bir görüntü vermek için tasarlandı diye düşünüyorum. Çünkü iki buçuk yıllık bir tecrit yaşamı artık kimsenin kabul edemeyeceği bir kanunsuzluktu.  Biçimsel olarak bu kanunsuzluğu giderdik demek ve özellikle bunu Avrupa kamuoyuna göstermek için kardeşini gönderdiler.

Ama esasında izin verilmesi gereken avukatlardır. Çünkü bir tutuklunun ihtiyaçlarını tespit edecek olan, onun hukuki sorunlarını takip edecek olan, şikâyetleri varsa onları ilgili makamlara bildirecek olan kişiler avukatlarıdır. Avukatlarına yetki vermiyorsunuz, görüştürmüyorsunuz, kardeşiyle görüştürüyorsunuz. Kardeşiyle ‘nasılsın, iyi misin’in dışında ne görüşecek? Zaten Abdullah Öcalan, kardeşine ‘gelmene gerek yoktu, niye geldin’ demiş.”

Tarık Ziya Ekinci, açlık grevlerine karşı değil. Hatta sürdürülen açlık grevlerinin ise daha kitlesel olursa etkili olabileceği görüşünü savunuyor:

“Cezaevlerinde açlık grevi yapmayı gerektirecek bir durum varsa ve hukuk tamamen yok edilmişse, buna karar verecek olan tutuklulardır. Kendi aralarında karar verip yaygın bir açlık grevi yaparlarsa etkili olabilir. Ancak açlık grevlerinin etkili olması için kitlesel olması gerektiğini düşünüyorum.

Kitlesel bir eylem olmayınca, yapılan eylem iktidarın ve yandaşlarının hiç önem vermediği bir açlık grevi olmaya mahkûmdur. Leyla’nın (Güven) bugün açlık grevi yaptığını bilen kaç kişi var? Türkiye kamuoyu bundan habersiz… Çıkın sokağa sorun, cezaevinde kim açlık grevi yapıyor diye, 10 kişiden ancak bir kişi bilebilir.”

Mevzu Kürt sorunu ve Kürt siyasetleri olunca, söz kendiliğinden Ortadoğu’ya geliyor. ABD’nin çekilme kararına dair görüşünü açıklamadan önce, Türkiye’nin Ortadoğu’ya kendi deyimiyle ‘canhıraşane’ ilgi duymasına dair yorumlarını paylaşıyor:

“Ekonomisi alt üst olduğu halde, Türkiye’nin Ortadoğu’yla bu kadar içli dışlı ve canhıraşane ilgi duymasını anlayamıyorum. Neden bu kadar saldırgan bir politika izliyor Türkiye? Sürekli Türkiye’nin bekasından, tehdit altında olduğundan söz ediliyor. Ama bunlarla aslında kamuoyunu aldatarak, yeniden seçimleri almak istiyor. Bunu neredeyse her seçim öncesi yaptı.”

Ekinci’ye göre Türkiye hiçbir yönden ve yerden tehdit altında değil. Hatta ona göre PKK bile tehdit olmaktan çıkmış durumda:

“3-5 tane PKK’linin laf etmiş olması, Türkiye’ye tehdit olarak yorumlanamaz. Kaldı ki onların da cesaret gösterip, Türkiye’ye kitlesel tarzda saldırmaları hatta rahatsız etmeleri mümkün değil.” Burada PKK’ye dair de enteresan bir yorum yapıyor, “Zaten her şeyi bırakmışlar gibi görünüyor” diyor.

Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamalarını da hatırlatıyor ve her gün 8-10 kişinin ‘etkisiz hale’ getirildiğinin açıklandığına değiniyor ve soruyor “40 bin-50 bin kişi etkisiz hale getirildi de ne oldu, Sorun bitti mi?”

Türkiye’nin Ortadoğu’daki savaşa bütün gücüyle girmek istediğini söyleyen Ekinci şöyle devam ediyor:

“Türkiye’nin Irak’ta onbinlerce askeri var. Suriye’de keza, işgal ettiği yerler var. Orada bir Türkiye düzeni kurulmuş, vali dahi gönderilmiş. Ve bunu daha da genişletmek istiyor. Bir nevi Türkiye’nin sözde güvenliğinin sağlandığı söyleniyor ama hiçbir ihtiyaç yokken, barışı ihlal ederek seçim sonuçlarını kendi lehine çevirmeyi düşünüyor. Eğer elde edebilirse orada kendi denetimi altında bölgelere sahip olmak istiyor.”

Ekinci, AKP iktidarının Müslüman Kardeşler örgütüne ideolojik yakınlığına da gönderme yapıyor ve “Ortadoğu’da bir Müslüman Kardeşler düzeni kurulursa, o düzenin baş imamı bizim Recep Tayyip Erdoğan olur. Amacı tüm İslam âleminin lideri olmak, yani halife olmak. Ama bunu elde edebilir mi, edemez mi bilemem” diyor.

Trump’ın Suriye’den çekilme kararı sonrası Kürtlerin akıbeti en çok merak edilen konu. “Kürtler bir 100 yıl daha hayallerine veda mı edecek?” sorumuza Ekinci’nin verdiği yanıt bir tür ‘iğneyi kendisine çuvaldızı ele batırma’ diye yorumlanabilir:

“Bence Kürtlerin Suriye’de izlediği politika yanlıştı. Çünkü Ortadoğu’da belirleyici olan büyük devletlerdir. Rusya’dır, ABD’dir, Türkiye’dir, İran’dır, Suudi Arabistan’dır. Bu ülkelerin izlediği politikaları göz önünde bulundurarak bir denge gözetmek gerekiyordu. Bir tarafa angaje olduğunuz zaman, karşı tarafın ne yapacağını hesaplamanız lazım. Bunu hesaplamayıp birilerinin emrinde uzun süre kaldığınızda, onlar sizi bırakıp giderse başınıza büyük felaketler gelir.”

Türkiye’nin büyük bir devlet olduğunu, NATO destekli güçlü bir orduya sahip olduğunu hatırlatan Tarık Ziya Ekinci’ye göre ABD, Suriye’de Kürtleri ‘kullandı’:

“ABD Kürtlere bu kadar ilgiyi salt onları kullanmak için gösterdi. 20 bin YPG’linin öldüğü söyleniyor. Bir ABD askerinin burnu kanamadı. Sadece Kürtleri kullanarak, onlara yaptırdı her işi, birkaç tane silah dağıttı. Ama o silahlar birkaç yıl sonra kullanılamaz hale gelecek. Tamam, Kürtler IŞİD’i tasfiye ettiler, ABD de buna çok memnun oldu. Ama şimdi çekip gidiyor ve Kürtleri ortada bırakıyor: Ama kabahat Kürtlerin.

Bunu daha evvel hesaba katmaları gerekirdi. Rusya, Suriye devletinin resmen çağırdığı bir devlet, Suriye’de bulunması Birleşmiş Milletler hukukuna uygun. Ama ABD’nin orada bulunması devletlerarası hukuka da aykırı. Belli ki ABD; Rusya ile orada cebelleşmek istemedi.”

Ekinci’ye göre Kürtler Suriye’de yanlış bir tercih yaptılar. “Rusya ile mi daha yakın olunmalıydı?” sorumuzu, ‘Hayır’ diye yanıtlıyor ve devam ediyor:

“Ne onunla, ne de diğeriyle. Ortada durarak, kendi menfaatleri doğrultusunda günlük politika yürütmeliydi Kürtler. Her tarafla da münasebetlerini sürdüreceklerdi, kimseye angaje olmayacaklardı.”

Aynı soruyu bir kez daha soruyorum “Yani bu yüzyılda da mı Kürt anasını görmeyecek?”

Çok umutlu değil:

“Bu yüzyılda da görmeyecek, gelecek yüzyılda da. Böyle gidecek bu. Bakalım ne olacak? Çünkü Ortadoğu’yu dizayn eden büyük devletler ne ister, ne yapar bilemeyiz.”

Bu umutsuzluğuna sebep olarak da, Irak Kürdistan bölgesinde geçtiğimiz günlerde yapılan bağımsızlık referandumuna ABD ve Türkiye’nin tepkilerini örnek veriyor:

“Irak Kürtleri o kadar içli dışlı oldular ki, Türkiye’den de, ABD’den de mutlak destek göreceklerini düşündüler. Ama referandumda her ikisi de sırtını çevirdi. Böyle bir işbirliği olmaz, her türlü fedakârlığı ben yapacağım ama günü geldiğinde sen bana sırt çevireceksin.”

Ortadoğu’da dönen dolapların, 31 Mart seçimlerini ne kadar etkileyeceğine dair ise şu yorumu yapıyor Ekinci:

“Türkiye’nin beka meselesi ve Türkiye’nin eski büyük Osmanlı satvetini kazanma arzusu kamuoyunu etkiler. Çünkü Türkiye kamuoyu milliyetçi ve ırkçı bir şekilde provoke edilmiş bir kamuoyudur, barışçı değildir. Suriye için ‘bu topraklar bizimdi, babamız dedemiz zapt etti, bugün de bize tecavüz var’ diye düşünüyorlar. Hem de böyle bir tecavüz olmamasına rağmen. Bu algıyı devlet yaratıyor, kamuoyu da savaştan yana bir politikayı benimsiyor.”

Kendisinin TİP’te mücadele ettiği zamanlarda da kamuoyunun aynı algıyla hareket ettiğini anlatıyor Tarık Ziya Ekinci:

“Bu ülkede ırkçılık mayası tutmuştur. Türk olmayanlar dahi, mesela Bosna’dan gelenler, mesela Çerkesler kendilerine Türk diyor. Geçenlerde Sakarya’da Bosna Hersek’ten gelenler HDP’nin kurulmasına karşı çıkmışlardı. Yahu sen Türk bile değilsin, kovuldun geldin buraya.”

Türkiye’nin homojenliğine karşı çıkan tek kesimin Kürtler olduğunu söyleyen Ekinci’ye son olarak, 31 Mart seçimleri için kurulan Kürdistani ittifaka dair görüşlerini soruyoruz. “Fena değil ama yine de eksik” diye yorumluyor:

“Bence bütün Kürtleri kapsayan bir hareket kuramadılar. Mesela Hakpar ve Hüdapar yoktu. Hüdapar ile en azından temas kurulmalıydı. Hizbullah kökenli de olsa, nihayetinde adamlar Kürtlerin haklarını, anadilde eğitimi savunuyorlar. Evet, hükümet Hüdapar’ı destekliyor ama yine de onları ikna etmenin ve birlikte hareket etmenin yolları aranmalıydı.”

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums