- 24.06.2015 00:00
Ben seçimler öncesi HDP nin seçim stratejisini yanlış bulmuş ve eleştirmiştim. Seçim sonuçlarına bakınca yanlış değerlendirme yaptığımı düşündüm. HDP nin barajı aşacağını öngörmüştüm ama izlediği yolu mantıklı bulmamıştım. Fakat barajı benim tahminlerimin üzerinde ( yaklaşık 3 puan farkla) aştılar.
HDP, CHP den yaklaşık 250 bin, AKP den ise iki milyona yakın oy kopardı. AKP milliyetçi oylara oynayan bir söylemle Kürt oylarının önemli bir kısmını HDP ye kaptırdı. Ağrı’da belediye seçimlerini kıl payı HDP ye kaybeden AKP, genel seçimlerde sıfır çekti. HDP ise tulum çıkardı. Bu en bariz örnek.
HDP bu seçim başarısını AKP karşıtı söylemle sağladığını sanıyor ama ben o düşüncede değilim. Yukarıdaki örnek de bunu doğrulamıyor. Belki AKP karşıtı tutumu bu kadar keskinleştirmeseydi daha fazla da oy alacaktı. Bunu bilemiyoruz tabi.
AKP ile başlayan süreçte Türkiye’nin yenilenmeci iki gücünden birinin dindar siyaset, diğerinin de Kürt hareketi olduğuna inandım. CHP ve MHP, Ergenekon yapılanması, Cemaat, klasik sol söylemi devam ettirmeye çabalayanlar, kadim tekelci İstanbul sermayesi, AKP nin albenisine kapılıp kendisine orada yer tutmuş gerçek muhafazakarlar (ben AKP yi klasik anlamda bir muhafazakar parti olarak değerlendirmiyorum) Türkiye’nin değişim sürecine karşı durdular. Anayasa değişikliğine, yapılan reformlara, yatırımlara her türlü şekilde direndiler. AKP nin yenilenmeci çizgisi üzerine kuşkular, korkular ürettiler. Geleceği muğlak ve geri gidişe açık olarak nitelediler. Toplumsal değişimin eşiğinde olduğumuzu, köylülük zihniyetinden moderniteye dönüşmek üzere olduğumuzu göremediler. Bunu bir tek AKP görebildi. Politikalarını buna göre oluşturdu. Toplumun en geri kesimlerini mobilize etmeyi başardı. Elitist kesimler bu durumu ‘koyunların ağılı ele geçiriyor olduğu’ şeklinde değerlendirdiler.
Halbuki Türkiye’nin önündeki en makul seçenek, eskiyi savunanları geçebilecek bir yenileşmeci güçler dengesi kurmaktı. Bu, dünyaya ve modern görüşe açılmakta olan dindar kitlelerle gecikmiş ulusal benliğini kazanma aşamasındaki Kürt ulusal hareketinin birlikteliği ile olurdu. Türkiye bunu başaramadı. Bunun en önemli sebebi, bu iki gücün yeterince bu durumu bilince çıkaramayışı oldu.
Seçimler sonrası bu toplumsal güçler, bunu sağlayacak bir sonuç oluşturdular. Ama politikacıları bunu anlamış görünmüyor. Bu seçimler HDP ye hükümette olmak gibi çok önemli bir fırsat sunuyor. Fakat yöneticileri kendilerini öylesine bağladılar ki bu büyük tarihsel fırsat heba edilecek gibi duruyor. Buna yol açan, seçimlerden önce eleştirmiş olduğum seçim stratejileridir. Evet, oylar kazanıldı ama o oylarla ele geçen olanak kullanılamayacak gibi.
AKP nin CHP ya da MHP ile yapacağı koalisyonlar bu iki partiyi ilerletmez. Ama AKP yi frenler ve çözüm sürecine sekte vurur. Bu durumun HDP yi memnun edip etmeyeceğini bilemem, ama Kürt seçmeni olumsuz etkiler. AKP siz koalisyon da mümkün görünmüyor.
Tarihsel sorumluluk kişilerin, örgütlerin önüne nadiren gelir. Tam o anda o sorumluluğu almak ya da ondan kaçmak arasında sıkışırsınız. Davutoğlu başbakanlık görevini alıp CHP ve MHP ziyaretlerinden bir şey çıkaramayıp da HDP ye geldiğinde, HDP nin bu tarihsel fırsatı heba etmek istemeyen yanının ağır basmasını umut etmek isterim....
Yorum Yap