- 28.11.2016 00:00
Çinlilerin dediği gibi, ilginç zamanlardayız ve Bas Haber yayınına son veriyor ve karınca kararınca buradan bir şeyler mırıldanmaya çalışan insanlar için bir mecra bitiyor. Dolayısıyla Ortadoğu’da az rastlanan cinsten bir yayın organı sona eriyor. Partizanlık yapmayan, hamasete sapmayan, soğukkanlılığını koruyan, farklı kanatlardan görüş toplamayı gazeteciliğin temel ilkelerinden biri olarak gören Bas Haber ne yazık ki artık yaşamayacak...
Bundan sonra kamusal alan, kamuoyu gibi kavramlarla anlattığımız ve fikirlerin, görüşlerin, kanaatların karşılaştığını varsaydığımız dünyada savaşçıların, ezbercilerin, güçlü olduğu için kendilerini haklı zannedenlerin kontrolü biraz daha artacak...
Totaliter anaforda zaten duyulamayan görüşler kervanına yenileri katılacak. Totaliter merkezde konuşanlar ve konuşanları dinleyenler hep mutlu olacaklar ve hep ne kadar da çok haklı olduklarını düşünecekler.
Daha önce de değindim; bu son yazıda da ifade edeyim. Memleketimizde olup bitenler sadece bize özgü değil; “yeni” dünyada Trump ve benzerlerinin borusu ötüyor.
Medium.com adlı bir internet sitesinde Tobias Stone adlı bir yazardan okuduğum “Brexit ve Trump sonrası: Durdurulamaz bir yıkım mı geliyor?” başlıklı yazı tam da bu “ilginç zamanları” anlatıyor.
Kontrolden çıkan bir ruh hali var artık... Öfke ve nefretin ortalığa serildiği dünyada her şey; sözler ve kararlar kontrolden çıkıyor. Kendi gücünü gördükçe, kendine, kendi sözlerine aşık olan ve kendinde her türlü kuvveti ve mucizevi bir üstünlüğü gören liderlerin beslediği korkunç bir anafor, aynı zamanda insanları da kendi kontrollerinden çıkarıp, o ulvileşen güçlerin kontrolüne sokuyor.
Bu tek referans yettiği için, totalitarizme karşı durduğunu düşünenler de, bizzat anaforun göbeğinde savrulanlar da alternatif ve farklı görüşleri okumuyor, düşünmüyor, tartışmıyor veya dinlemiyor. Sadece kendi ruh halini okşayacak görüş, insan ve yalanlarla yetiniyor.
Trumpgiller ve küçük Trumplar tabii ki kendilerinden olmayanları çok aşağılıyorlar; her türlü hakareti ediyorlar. Alabildiğine kibirliler... Ama bütün bu aşağılama furyası, Trumpgilleri destekleyenleri hiç rahatsız etmiyor; tam tersine Trump’la kurdukları özdeşlik sayesinde, ilk defa kendilerini zafer kazanmış gibi hissediyorlar. Ve gerçekten kazanmamış olmalarının hiçbir önemi yok. Onlar adına birilerinin çıkıp, şimdiye kadar kendilerini aşağılamış olan insanlara avazları çıktığı kadar hakaret etmelerinden büyük bir tatmin duyuyorlar.
Eski bir öğrencim Mustafa Kalaycıoğlu’nun yıllar önce dediği gibi bu bir rövanş... Yılların birikimini taşıyan ve patlayan bir intikam duygusu.
Bu duygu o kadar güçlü ki... Başkalarını görünmez kılıyor....
Tobias Stone’un dediği gibi, “Açık toplumların, diğer insanlara kibar olmanın, ırkçı olmamanın, savaşmamamın daha iyi bir yaşam biçimi olduğunu gören insanlar genelde sonunda bu kavgaları kaybediyorlar. Pis dövüşmüyorlar. Halkın desteğini almak konusunda berbatlar. Daha az şiddetliler, bu yüzden sonunda cezaevlerine, kamplara ve mezarlara giriyorlar.”
İşte böyle bir durumda, totaliter anafora savrulmuş olanlara ne yazık ki denecek bir şey yok. Onların farklı bir sesi duyabilme ihtimalleri sıfır. Ama belki bu arada bu durumu vesile bilip, kendilerinin “totaliter anaforun dışında kaldığını” düşünen ve hep başkalarına bir şeyler anlatmaya çalışan kibirli seçkinlerin, liberallerin, solcuların, modernlerin, aydınlanmışların, rasyonelliği kimseye kaptırmayanların dönüp kendileri ile hesaplaşmaları iyi olabilir.
Trump ve benzerlerinin, cinsiyetçi, ırkçı, milliyetçi ve hamasetten neredeyse boğulan insanların başarılarında bu “çok bilen” kesimlerin kendi paylarının olup olmadığını iyice düşünmelerinde sonsuz fayda var.
Totaliter furyalar ezip geçtikten sonra, hiç olmazsa ayakta kalabilenlerin karşı kamplarda ayakta kalabilenlerle konuşurken kibri bir kenara bırakma ihtimali üretilir belki...
Yorum Yap