EZİDİLER

  • 25.11.2015 00:00

 Esat Korkmaz’ın, yaşadığımız coğrafyada haklarında çok az ve de genelde yanlış şeyler bilinen Ezidiler’le ilgili kapsamlı çalışması

 

 

EZİDİLER

(Kırmızı Ezid’in Kuzuları)

Esat Korkmaz

Dünden bugüne Ezidilere uygulanan soykırım acısını unutup ağız dolusu gülen pisliklere –Sus!, diye bağıralım; doğaya –İzin verir misin?, diyelim ve çerağını dinlendirmek için her Ezidinin akciğerlerinden uçuveren yaşamlarının son bestesi, ölüm müziğini dinleyelim.

Dikkat kesilirsek eğer büyülü marifet devreye girecek; dinlediğimiz ölüm müziğinde bir görüntü belirecek; bir resim yere düşecek ya da bir saat aracılığıyla zaman duracak.

Ezidiler, önsüz-sonsuz İyi’ye ve önsüz-sonsuz Kötü’ye, yani, tektanrıcı dinlerin metafizik Tanrı’sına ve Şeytan’ına karşı, doğa kadar iyi-doğa kadar kötü Melek Tavus’u tasarımlamakla diyalektik düşünmenin yolunu açtılar bize. Yaşadığımız coğrafyada, haklarında çok şey yazılan ama bir o kadar da az şey bilinen cemaatlerden biridir Ezidiler. Eldeki bilgiler çoğunluk olumsuz içerikler taşır: Şeytan’atapan, askere gitmeyen, vergi vermeyen eşkiyalardır onlar. (1)

 

Üç ilke, Beş Farz, Üç Büyük Günah ile yaşama tutunan; ahret kardeşliğiyle acıları ve mutluluğu paylaşma temelli bir örgütlenmeye giden; kirvelikle kendilerini kuşatan düşmanlarıyla birlikte yaşama olanağını üreten ateşin sahibi Ezidileri ya da Kırmızı Ezid’in Kuzularını selamlayalım, istedik.

Ezidi Teriminin Soy Kütüğü

 

Ezidi adı, Êzîd’in adından gelmektedir: Çünkü Ezidiler, Êzîd adının izleyicileridir. Bir erkek çocuk sünnet olduğunda, -Ben Kırmızı Êzîd’in kuzusuyum!, der. Demek ki Kırmızı Êzîd’in soyu, Ezidiler anlamına gelmektedir. Êzîd, Şeyh Adi takipçilerinin dileklerini yerine getirir; Şeyh Adi yoluna girişin kanıtı anlamında hırka Êzîd’in simgesidir. Bu nedenle Ezidiler otururken, -Ya Êzîd!, derler. (2)

 

İzid-İzed, Farsça Tanrı-Melek anlamındadır: Kürtçe’ye Êzid-Êzd, biçiminde taşınmıştır. Bu durumda Îzidî-Îzedî ya da Êzidî-Êzdî, Tanrı’ya-Meleğe tapanlar olarak algılanmalıdır. (3)“Bu isim, muhtemelen, fonetik kanunlarına uygun olarak gelişen, yeni Farsça’daki İzed(Melek, Tanrı) Avesta dilinde Yazata(…), Pehlevi dilinde Yazdan, Modern Frasça’da Yazdan(Tanrı), Avesta’da Yazatanam, Pehlevi’de Yaztan, Yazdan, İzed’den gelmektedir…. Buna göre bu kelime, bizzat kendileri tarafından kullanıldığı gibi Ezidi, İzidi ve İzdi(Tanrıya tapanlar), Yezidiler tarafından da bilinen bir iştikak olmalıdır.” (4)

 

Burada bir noktanın altını çizmek gerekiyor: Melek Tavus adı, tektanrıcı dinlerin Şeytanını çağrıştırdığından, bu adın sık kullanımından sakınılmış, yerine özdeşi ya da dönüşüm ürünü Êzîd-Îzid terimi kullanılmıştır. Anlaşılacağı gibi Êzîd-Îzid, Melek Tavus’un dönüşüm adıdır: Özdeş kulanım olduğu için Laleş’teki Melek Tavus Mabedi’nin diğer adı Êzîd ya da Îzid Mabedi’dir. Êzid ya da Îzid, Melek Tavus’ta olduğu gibi Yedi Kutsal Meleğin başkanıdır ve Altı Melek O’nun buyruğu altındadır. Kimi kayıtlarda Êzîd ya da Îzid, Melek tavus’un yeryüzündeki temsilcisi Şeyh Adi ile de özdeşleştirilir. Kırmızı renk ve kalem aracılığıyla Mûsa Sor ile levha ve kalem aracılığıyla Şeyh Hasan ile ilişki içerisine sokulur. (5)

Ezidilik ve Düalizm

Özün­de düalist tasarımlarda, bu kapsamda Zerdüştlükte, Ezidilikte vb. ya­ra­dı­lış yok­tur; var­lı­ğa ge­liş, var­laş­ma, va­ro­luş var­dır. Ne var ki va­ro­luş ta­sa­rım­la­rı ya­kın çağ­lar­da der­len­di­ği için Ya­hu­di­lik, Hı­ris­ti­yan­lık ve İs­lâmi­yet gi­bi tek­tan­rı­cı din­le­rin et­ki­siy­le ya­ra­dı­lış ta­sa­rım­la­rı du­ru­mu­na dö­nüş­müş­tür. An­cak ör­tü kal­dı­rıl­dı­ğın­da es­ki tasarımların ipuç­la­rı ra­hat­lık­la göz­le­ne­bi­lir. (6)

Ezidiliğin kökeni, belirleyici anlamda Zerdüştlüğe dayanır: Zerdüştlük, yasaklı kültürler bağlamında ve kaynak anlamında, bir ağaç olarak algılanabilirve her yasaklı kültür, bu kapsamda Ezidilik, bu ağacın meyvesi ya da çiçeğidir. (7)

Zerdüştlük, çoktanrıcılıktan tektanrıcılığa evrilme aşamasında yaşama taşınmış, ikitanrıcı, yani düalist bir felsefe-öğreti-inançtır. Ezidilik ve Ezidiliğin kaynak kültürleri, kendilerini, bir bakıma düalist bir anlayışla dışa vururlar. Açık söylemek gerekirse düalizm anlayışı, başlangıçtan beri inançları etkilemiştir. (8)

Doğal olarak Zerdüştlük reformu olarak algılayabileceğimiz Ezidilik de ikitanrıcı, yani düalisttir. –Ezidiler tektanrıcıdır, demek Ezidiliğe yapılabilecek bir kötülüktür. Kaynak kişi olarak seçilen Ezidiler, -Biz tektanrıcıyız, deseler de araştırmacı, kültürün mitolojisini-ritüellerini yabancılaşmadan arındırıp yorumlamak durumundadır. “Ezidi mitolojisinde resmedilen Melek Tavus herhangi bir tanrısal gücü barındırmayıp sınırlı bir kudrete sahiptir. Tıpkı diğer melekler, canlı ve cansız varlıklar gibi, O da, kadir-i mutlak olan Tanrı tarafından yaratılmış ve her daim Tanrı’nın hükmüyle yönetilmiştir. Dolayısıyla bu haliyle, Melek Tavus ilk yaratıcı olan Tanrı’nın emirlerini yerine getiren vekili veya yardımcısı olarak görülmektedir. Ezidi inancı Melek Tavus’la başlayan bir vekâletler sistemine sahiptir…” (9) görüşü tümüyle yanlıştır.

Bir kere genelde yasaklı kültürlerde özelde Ezidilikte yaratıcı tanrı yoktur; varlığa gelişe-varoluşa neden olan bir tanrı vardır. Varoluş-varlığa geliş, metafizikten-fiziğe bir taşınmadır. Bu nedenle varoluş-varlığa geliş tasarımı metafizik idealist değil tam tersine düşünceci idealist-materyalist bir tasarımdır. Tasavvufi zemine taşındığımızda, fizik dünya tanrının, Ezidilik söz konusu olduğunda Melek Tavus’un bedenidir: Melek Tavus’un yeryüzündeki temsilcisi Şeyh Adi ve bağlıları düşünerek MelekTavus’un bedeninden tanrının yasalarını derlemek durumundadır. Ötesinde, ikitanrıcılığı felsefeye bağlamış Zerdüştlük denilen ağacın mevesi nasıl oluyor da ağacı yalanlıyor: Ahuramazda ve Ehrimen, yani İylik ve Kötülük, Melek Tavus’un yapısına taşınmıştır. Artık hemen her şeyin yazgısı, Melek Tavus’un bedeni olarak algılanan bu dünyanın yapısında var olan karşıtların çatışmasına bağlı olarak biçimlenecektir. Zerdüştlükte, önsüz-sonsuz İyi ve önsüz-sonsuz Kötü anlamında ve ayrı soyut kimlikler olarak tasarımlanan iki tanrı Ezdilikte, önsüz-sonsuz algısından arındırılarak diyalektik karşıtlığın karşıtlarına indirgenmiştir. Mitolojide Melek Tavus’u yarattığı belirtilen Tanrı, Melek Tavus’un yapısındaki karşıtların mücadelesiyle çizilen yazgıya müdahale edememektedir. Sonsuza kadar da edemeyecektir. Müdahale edemediği için de aralarında bir çelişki-ilişki olamaz. Diyalektik düşünmenin koşulunu anımsatmak ve pekiştirmek ya da gerekçesini öne çıkarmak için bir varsayım ögesidir, Melek Tavus’u yaratan yaratıcı tanrı algısı.

Unutmayalım ki yasaklı kültürler özellikle tektanrıcı düşman kuşatması altında örtücü tanımlara ya da ödünçleme terimlere başvurmuştur. Zamanla yabancılaşmanın da etkisiyle geçmişini umutan yasaklı kültür insanı örtücü tanımları ve ödünçleme aldığı terimleri, -Bunlar benim kendi malım, diye pazarlamaya kalkmışlardır. Araştırmacı, pazarlanan bu mala konulan pazarlama etiketi üzerinden değil, yabancılaşmanın ötesine taşınıp özgün anlamları sözlerine susturucu takmadan yazıya-söze dökmek zorundadır. Tersi durumda, böylesi sözün-yazının sahibi de Ezidileri terbiye etmeye soyunmuş olur. İşte o zaman, araştırılan yasaklı kültürün büyülü gerçekçiliğinin büyüsü bozulur; cüreti ortadan kalkar, çocuksuluğu biter. Bu noktada, Ezidilerin dünyevi(seküler) lideri Emir Muaviye bin İsmail el-Yezidi’ye kulak verelim:

“Tek bir çerçeveli resim, misafir kabul ettiğimiz odadaki ocağın üstünü süslüyordu…. Sonunda babama, bu adamın kim olduğunu sorduğum an.., babam; ‘O bizim rehberimiz ve kendimize örnek aldığımız kişidir.’, yanıtını verdi. ‘Hepimiz onun dindarlık derecesine ulaşmak için, onun gibi olmayı denemeliyiz. Onun yüksek makamına kimse çıkamaz. Ama her Azday’ın görevi, onun gibi olmaya çalışmaktır.’ Ağaç çerçevedeki adamın…, bizim Zaradoşt adını verdiğimiz Zerdüşt olduğunu öğrendim. ‘Zerdüşt, insanlığa paha biçilmez öğretiler sundu’, dedi babam…

Zerdüşt ritüeli kurban istemiyordu; hesap günü imtihanlarına girmek için, hazır reçeteler sunmadı… O sadece, insanın kendisini mükemmelleştirmesi için çaba göstermesini, insanlığın en üst sınırına erişmesini istiyordu. En keskin kılıcın en iyi kılıç olması gibi, Zerdüşt için en mükemmel insan, en insancıl olandı….

Zerdüşt’ü, İbrani kâhinlerin yaptığı gibi, mutlak hâkim olmanın bir elçisi, bir peygamber mi kabul ediyoruz? Hayır! Zerdüşt, peygamber değildi, Tanrı elçisi değildi, olağanüstü bir gücü ve olağanüstü bir misyonu yoktu. Zerdüşt, kendisi için konuştu ve bunu yaparken, bütün insanlık için konuştu. Yolu gösterdi ve her insanı, onunla birlikte bu yola adımını atmaya davet etti….

Zerdüşt her halükârda halkımızdan, bizden biriydi. Her insanın bir düşü olduğu gibi, onun da bir düşü vardı. Evet, düşleri olmayan bir insanın; hayvanlaşma, saf biyolojik bir makine olma, bir robot, anlamsız bir oyunda bir figüran olma tehlikesiyle karşılaşacağı kesin olarak söylenebilir….

Biz bir halkız, aynı inanca bağlı müminleriz. Anahtarımızın çeşitli biçimleri olabilir, ama biz, hepimiz kurtuluşa ve barışa açılan aynı kapıya ulaşmayı deniyoruz….” (10)

Düalist, yani ikitanrıcı tasarımlar ikiye ayrılır: Mutlak ya da köktenci düalizm ve ılımlı ya da bastırılmış düalizm. Mutlak düalizm, iyi-kötü ilkelerini, karşıt ve eşit güçte ilkeler olarak algılar. Ilımlı düalizm ise kötü ilkesini iyi ilkesinden daha düşük güce sahip ilke olarak bilince-inanca taşır. (11)

Örneğin, Zerdüşt’e bağlanan dinsel düzende, Ahuramazda ile Ehrimen arasında temel bir karşıtlık vardır: Ehrimen yaptığı kötülüklerle dünyaya acı, hastalık ve ölüm getirir. Ahuramazda ise bununla mücadele eder. Zerdüştlüğün sonraki gelişmesi içinde Ahuramazda ve Ehrimen, Yaratıcı ve Yıkıcı biçiminde, sonsuz iyilik-kötülük düalizmine dönüşür. (12)

Mutlak düalist anlayışta, maddi dünya özünde kötüdür; daha doğrusu Kötü Tanrı’nın kötü ürünüdür. Ilımlı düalizme gelince, dünya, özünde iyidir ama sonradan kötülük bulaşmıştır. (13)

Düalizm,ikicilik demektir. Evreni denetleyen iki karşıt yüce güç ya da tanrıya inanç biçimindeki düalizm, geçmiş çağlarda, din olgusunun önemli bir ögesiydi. Bütün dinlerde kutsal olanla kutsal olmayan arasında bir ayrıma gidilmiştir; bu kapsamda kimi dinlerde açık, kimi dinlerde gizil bir düalizm vardır, diye düşünülebilir. Hint felsefesinde, diyalektik gerilim önsüz-sonsuzdur. Asya’nın iktidar görmemiş Taoculuk’unda Yin-Yang öğretisi,evrendeki tüm karşıt kavram ve ilkeleri içine alır.  Kutsal mitolojilerin izini sürdüğümüzde,  Gökyüzü tanrılarıyla Yeryüzü tanrıları arasında ya da yapıcı tanrılar ile yıkıcı tanrılar arasında bir gerilime tanık oluruz. (14)

Düalizm, yalnızca dinsel biçimiyle var olmadı. Felsefede, bilgi sürecini çözümlemek ya da gerçekliği açıklamak için birbirinin karşıtı ya da tamamlayıcısı olabilen, ama birbirine indirgenemeyen iki ayrı ilkeyi temel alan bir görüş olarak belirdi. Bu durum, gerçekliği yalnızca bir ilkeye dayandıran monizm ve çok sayıda ilkeyle açıklayan pluralizmden farklıdır. Evreni, evrendeki bütün varlıkları, tek bir ilk öge ile açıklayan ilk fiozoflardan sonra Sokrates, sanının karşısına kesin bilgiyi koydu: Bu da kendi kapsamında bir düalizm sayılabilir.  Platon’un düşünce sisteminde belirginleşen düalizm, idealar dünyası-duyular dünyası ikiliği üzerine yapılanır. Platon’un tasarımı, giderek öğrencisi Aristoteles’in görüşlerine yansıdı. Aristoteles’ten sonra ise madde-biçim, beden-ruh, özne-yüklem gibi ikilikler felsefeye girdi. Descartes, bir bakıma düalizmin kurucusu sayılır: Descartes, düalizmini zihin-madde karşıtlığı üzerine kurdu. Kant’ın bilgi felsefesi, düalizmin ikinci büyük canlanışına kaynaklık etti: Özne-nesne ikiliğini ortaya attı. Düalizmin Kant’tan sonra aldığı biçimler arasında Schopenhauer ve Nietzsche’nin tasarımları sayılabilir: Schopenhauer, istem-tasarım ikiliği; Nietzsche ise Apollon-Dionysos ikiliği üzerine yapılandırmıştır düalist tasarımlarını. (15)

Mutlak düalizmde, iyi-kötü ilkesi, sonsuzluk sürecinde, birbiriyle mücadeleye kilitlenmiş durumdadır; biri, diğerini yokedemez-ortadan kaldıramaz; karşıtların varlığı, görünür ve görünür olmayan evrenin varolma koşuludur. Ilımlı düalist anlayışta ise hareketin, hareket soyutlaması olarak zamanın bir sonu vardır; zamanın sonunda daha güçlü ilke olan İyilik ilkesi, daha az güçlü olan Kötülük ilkesini altedecektir. Yani İyi, Kötü’yü yenecektir. (16)

Söz gelimi Balkanların Bogomilizmi, İtalyan toprağının Patarenizmi, Güney Fransa’nın Katharizmi ve Alman coğrafyasının Anabaptizmi zaman zaman ılımlı, zaman zaman da mutlak düalist tasarıma bağlamışlardır kendilerini. Buna karşın, uzak gelecekte İyi’nin Kötü’yü yeneceğini kabul eden Zerdüştlük, ılımlı ya da bastırılmış, ikitanrıcı bir felsefe, öğreti, inanç olarak tanımlanabilir. Kızılbaşlık, Taoculuk vb. yasaklı kültür toplulukları ise ikitanrıcılıktaki karşıt tanrılar kimliklendir-mesi yerine karşıt ilkeleri ya da karşıt âlemleri kimliklendirmiş; karşıt tanrıları karşıt ilkeler ya dakarşıt âlemler biçimine dönüştürmüştür. Kimliklendirdiği ya da dönüştürdüğü karşıtların mücadelesini önsüz-sonsuz kabul etmiş, açıkçası mutlak düalist tasarımlara yaklaşmış ve metafizik tanrıları iptal etmiştir.

Ezidiliğe gelince Ezidilik, mutlak düalist, yani mutlak ikitanrıcı bir felsefe, öğreti, inançtır: Ancak bağlandığı mutlak düalizm, yukarıda sıraladığımız hiçbir tasarıma uymaz. Çarpıcı ve kendine özgüdür.  Zerdüştlükteki Ahuramazda’nın Ezidilikteki karşılığı Azda(Xuda, Xudawend, Êzdan vb.)’dır. Özetle Azda, kendi özünden Melek Tavus’u yaratır ve dünyayı-insanları yaratma- yönetme işini ona verir. Ancak Melek Tavus’u görevden alma gibi bir yetkiyi kullanamayacağı ya da kullanmayacağı inanca bağlandığından özünde mutlak düalisttir. (17)İylik-Kötülük birlikteliğinden bağımsız bir İyilik, işlevli değildir ve kabul görmez.

Bu durumda Xudê, Xudawend, Êzdan, Azda, Rabb vb. adlarla anılan tanrı, neden durumunda konumlanmış bir tektanrıyı simgeler. Ancak Ezidi varoluş çevrimi, inanç kabullenmelerini veri alan metafizik idealizmin bir ürünü değil, aklın sonuçlarını veri alan düşünceci idealizmin bir ürünüdür. Tanrı’ya bağlanan ve nesnel dünyaya göre değişmez, kalıcı ve ebedi olan metafizik idealizm, öncel-yaratıcı görünmesine karşın, özünde nesnel dünyanın-nesnel sürecin, bu olgunun kimliklendirilmiş biçimi olan Melek Tavus’un bir gerekçesi, onu zorunlu kılmanın inançtaki aracıdır.  Bu nedenle Ezidiler, biz tektanrıcıyız ya da biz ilk tektanrıcıyız deseler de, kimi araştırmacılar bu görüşe katılsa da bu anlayışı, Ezidi varoluş çevriminde gerekçelendirmek olanaklı değildir. (18)

Gerçekliği açıklayabilmek için diyalektik düşünmek koşuldur: Koşul gereği, birbirinin karşıtı olmaktan çok tamamlayıcısı gibi gözüken, özünde ise birbirine indirgenemeyen Azda(Huda, Xudê, Xudawend, Êzdan vb) ve Melek Tavus adında iki tanrı vardır ya da bu tanrılara bağlı, yine birbirine indirgenemeyen iki ilke. (19)

Birbirine indirgenememekle birlikte, karşıtlardan Azda(Xuda, Xudê, Xudawend, Êzdan vb) edilgendir ve gizil varlığın oluşmasında ya da gizil varlığın görünüşe taşınmasında hiçbir etkisi yoktur. Çünkü birbirine indirgenemeyen karşıtlar Melek Tavus’un yapısına taşınmıştır: Zıtların birliği anlamında Melek Tavus, Dünyanın-Evrenin, yani her şeyin toplamıdır. İyilik de onun yapısındadır, kötülük de; eksi de onun yapısındadır, artı da; ışık da onun yapısındadır, karanlık da.

Ezidiler biz ilk tek tanrıcıyız derken öne çıkardıkları İlk Neden-İlk Hareket Ettirici tasarımı, Aritoteles’e dayanır: Aristoteles’te Tanrı İlk Neden tasarımı kapsamında, kendisi hareket etmeyen bir hareket ettirici ya da ilk hareket ettiricidir. (20)Ezidilikteki Azda ya da Xuda’nın durumu, Aristoteles tasarımında olduğu gibidir ve diyalektik düşünebilmenin gereği, başlangıç ya da İlk Neden bu biçimde düşünülmüştür. Kaldı ki bu durum, özellikle düalist tasarımlarda açık ya da silik biçimde varoluşa taşınır.

Karşıtların birliğianlamında Melek Tavus’u tasarımlamakla Ezidiler, hem diğer düalist tasarımlardan farklarını ortaya koydular hem de diyalektik düşünmenin kaçınılmazlığını bilinçlere-inançlara kazıdılar.

Böylece, karşıt tanrıları tasarımlama açısından; yalnızca Zerdüştlükten değil, diğer ılımlı ve mutlak düalist tasarımlardan da ayrıldılar. Ezidilik dışındaki mutlak ve düalist tasarımlarda İyi Tanrı’nın karşısında bir Kötü Tanrı vardır. Ezidilikte ise İyi Tanrı’nın karşısında bir Kötü Tanrı yoktur. Melek Tavus, İyi Tanrı olmadığı gibi Kötü Tanrı da değildir; iyiliği de kötülüğü de yapısında taşıyan doğa kadar gerçek, doğa kadar iyi, doğa kadar kötüdür.

 (1) Osmanlı ve İngiliz Arşiv Belgelerinde Yezidiler-Yayına Hazırlayan: Amed Gökçen-; İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları; İstanbul- 2012; (Y)Ezidilere İlişkin Kısa Bir Not; s, 7-8

                (2) “Biz Azday halkı, daha fazla Yezidiler adı altında tanınıyoruz. Bu ad çok yaygın olduğu için koruduk; ama kendi aramızda Ezdey ve İzidi adlarını kullanırız. .. (Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; EK-I; Emir Muaviye bin İsmail el-Yezidi; Zerdüşt Bizimle Konuştu; Almanca aslından çeviren: Erol Sever; s, 113)

                (3) Korkmaz, Esat; Zerdüştlük Terimleri Sözlüğü; Anahtar Kitaplar Yayınları; Birinci Basım; İstanbul- 2004; s, 63 ve 93; D. Îzolî; Ferheng/ Kurdi-Tirkî-Türkçe-Kürtçe; Weşanên Deng; 8. Baskı; Stenbol- 2013; s, 198

(4) Aktaran: Ç. Ceyhan Suvari; Yezidilik Örneğinde Etnisite, Din ve Kimlik İlişkisi; Anadolu’nun Etnik Manzaraları/Artakalanlar(Ç. Ceyhan Suvari-Ayşe Yıldırım-Tülin Bozkurt- İlker M. İşoğlu); E Yayınları; İstanbul- 2006; s, 61

                (5) Kreyenbroek, Philip G.; Ezidilik/ Arka Planı, Dinî Âdetleri ve Metinsel Geleneği-Çev.: Amed Gökçen/Damla Tanal-; İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları; İstanbul- 2014; s, 95-96

                (6) Korkmaz, Esat; Zerdüştlük Terimleri Sözlüğü; Anahtar Kitaplar Yayınevi; İstanbul- 2004; s, 157

                (7) “Kürt ülkesini yönetiminin altında tutan Part ve Sasani dönemlerinde Zerdüştlük, devlet dini olmasına karşın diğer din ve inanışlara sıcak bakmıştır. Bunun sonucu olarak Kürt ülkesinde bazı dini akımlar gelişti ve bu akımlar Kürtler’in bir kısmının İslâmlığı benimsemesi dönemine kadar sarktı. Mandaizm, Manişeizm, Hurremizm, Yezidilik ve benzerleri ortaya çıktı.” (Torî; Bir Kürt Düşüncesi Yezidilik ve Yezidiler; Berfin Yayınları; İstanbul- 2000; s, 32)

                (8) Touraine Alain; Modernliğin Eleştirisi-Çev.: Hülya Uğur Tanrıöver-; Yapı Kredi Yayınları; 8. Baskı; İstanbul- 2012; s, 55 ve 290

                (9) Abede-i İblis/ Yezidi Taifesinin İtikadatı, A’dâtı, Evsafı-Yayına hazırlayan: Amed Gökçen-; İstanbul Üniversitesi Yayınları; İstanbul- 2013; Abede-i İblis’e Giriş; s, 6

                (10) Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; EK-I; Emir Muaviye bin İsmail el-Yezidi; Zerdüşt Bizimle Konuştu; Almanca aslından çeviren: Erol Sever; s, 115-117 arası

                (11) Korkmaz, Esat; Hıristiyanlığın Lanetlileri ya da Günah Yaşamın Günahkârları Katharlar; Demos Yayınları; İstanbul 2013; s, 183-188 arası

                (12) “Zerdüştlük, tüm biçimleriyle, dünyayı kötü ve iyi güçler arasındaki bir savaş meydanı olarak görür ve her bireyin hangi tarafta yer alacağını seçmesi beklenir. İki karşıt ilke fikri ile birlikte bu da daha sonra Katharizmi etkileyecektir. Hıristiyanlık döneminden önce gelişen beden ve ruh çelişkisi, Ahriman’ın Hıristiyanlıktaki eşiti Şeytan gibi diğer kavramlar da heretikliğin şekillenmesinde rol oynayacaktı. Beden/ ruh çelişkisi,… ilk defa MÖ 6. yüzyılda Orpheus kültü ile yeşerip antik Yunan’ın önemli bir parçası haline gelmiş gibi görünmektedir…. Ancak geç dönem Zerdüştlük’de olduğu gibi Orfizm’de de hiçbir tanrı diğerinden üstün değildir. Ne var ki bedeni ruhun maddi taşıyıcısı olarak gören Zerdüştlüğün aksine Orfizm, ruhu ilahi ve ölümsüz olarak görürken bedeni dünyevi hayat süresince onun kötücül, ölümlü hapishanesi olarak değerlendirir. Bu inancın kökleri Dionysos’un çocukluk hikâyesinden gelmektedir…” (Martin, Sean; Orta Çağ’da Avrupa’da Alevi Hareketi Katharlar;-Özgün adı: The Cathars; -Çev.: Barış Baysal-; Kalkedon Yayınları; İstanbul- 2009; s, 26)

                (13) Russell, Jeffrey Burton; Lucifer/ Ortaçağ’da Şeytan-Çev.: Ahmet Fethi-; Kabalcı Yayınevi; İstanbul- 2001; S, 242-251arası.

                (14) “İnsan için yeryüzü bağlayıcı dünya şartları için bir hapishanedir; kurtuluş için yeryüzünden gökyüzüne firar gerekir. Çünkü yeryüzü bedenin; gökyüzü ruhun sembolüdür…. Ruh ve beden can katalizörlüğünde bir arada bulunduğunda, ortaya çıkan insandır…. Gökyüzü ile yer altı arasındaki sınır olan yeryüzü, zâhir ve bâtının kesişme noktasıdır…” (Tamer Ayan; Masonik Merdiven; Yurt Kitap-Yayın; Ankara- 2007; s, 29)

(15) Karamanoğlu, Osman Korkmaz; Ansiklopedik ‘İzm’ler Sözlüğü; Anahtar Kitaplar Yaınevi; İstanbul- 2004; s, 64

                (16) “Zerdüşt iyilik ve kötülüğün aynı kaynaktan çıkamayacağını düşünüyordu. İyliği temsil eden Ahura Mazda ile kötülüğü temsil eden Ahriman arasındaki sürekli savaşta, kuşkusuz iyilik, yani Ahura Mazda kazanacaktı…” (Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; s, 23)

                (17) “Dünya ve evrenin tepesinde, her şeyin sahibi ve efendisi olan bir tanrı bulunmaktadır. Yalnız, dünya bu tanrı tarafından yaratılmamıştır; kendine yakın, ama buyruğu altındaki bir varlık tarafından yaratılmıştır…”(Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; s, 24)

                (18) “Biz Yezidiler… tarihin ilk tektanrıcılarıyız. Azda veya Ahura Mazda, İzed, Yezdan veya Huda adı verilen bir ve tek tanrının varlığına inanıyoruz. Yüce varlık, her türden varoluşun yaratıcısı; düşüncelerin, sözlerin ve işlerin son yargıcıdır ve gelecekte de son yargıcı olacaktır.” (Sever, Erol; Yezidilik ve Yezidiliğin Kökeni; Berfin Yayınları; Dördüncü Baskı; İstanbul- 2006; EK-I; Emir Muaviye bin İsmail el-Yezidi; Zerdüşt Bizimle Konuştu; Almanca aslından çeviren: Erol Sever; s, 129); “Yezidiler tek tanrıya inanırlar. Ve Kürtçe olarak ona Huda derler. O’na Kâinatın İlk Nedeni ve İlk Hareket Ettirici olarak taparlar. Yeryüzünde bitkilerin ve hayvanların yaşamının yaratılması ve oluşumu görevi yedi meleke tahsis edilmiştir. Bu meleklerden en büyüğü Azaziel’di. İnsanı ise bizzat Tanrı yarattı. Âdem’in önünde secde etmeyi reddeden ve Tanrı’nın huzurundan kovulan gururlu Azaziel’in hikâyesi aynı şekilde Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar için de geleneklerinde anlatılagelen tanıdık eski bir inançtır. Ancak bu öykünün sonu Yezidi dininde farklıdır. Öykünün sonunda bu isyancı melek, kötülük ruhuyla bir tutulmuyor. Yezidiler bu itaatsizlik eyleminin Allah tarafından affedildiğine ve bu meleği önceden olduğu gibi bir kez daha ulu olarak görenler onun özel korumasından yararlanacaklarına inanırlar.”(Guest, John S.; Yezidilerin Tarihi/Melekê Tawus ve Mıshefa Reş’in İzinde; Avesta; Üçüncü Baskı; İstanbul- 2012; s, 66)

                (19) “Yezidiler tavus kuşuna Melek Tavus derler. Tavus sözcüğünün aslı Latince ‘Teyius’ sözcüğü olup Tanrı anlamındadır. Yezidilerin, Melek Tavus’u tavus kuşuna benzetmeleri, tanrı Ahura Mazda’yı kutsadıklarını, yine Melek Tavus’u, tavus-horoz karışımı göstermeleri de Zerdüşt’ün düalist görüşünü benimsediklerini ifade etmektedir. Çünkü bilindiği gibi horoz dövüşçü bir hayvandır. Horoz’u Tavus kuşu ile birlikte göstermeleri Ahura Mazda ile Ahriman arasındaki sürekli çatışmayı vurgulamaktadır…” (Torî; Bir Kürt Düşüncesi Yezidilik ve Yezidiler; Berfin Yayınları; İstanbul- 2000; s, 30)

                (20) “Alevi felsefesinde bu türden bir Hak tasarımı kaynağını Platon’un idea kuramıyla Aristoteles’in biçim kuramlarından alır. Somut veri alınmadan soyut inanç/düşünce varlıklarının saçma olacağını varsaymakla Platon’dan çok Aristoteles’i yeğler. Tasarımda; gizilgüç durumunda bir Tanrı olarak algılanan Hak, kendi bilincinde, kendi olanaklarının ayrımındadır. Özgürlükten yoksun ve bilinçsiz durumda bulunan, ancak kendisi hareket etmeyen bir hareket ettirici olan, mekân ve zaman ötesi mutlak inanç tanrısı, zorunluluk yasası gereği dönüşüme uğrayınca özgür ve bilinçli bir varlık durumuna, uzaya ve zamana giren bir tür düşünce üreten düşünce yumağı durumuna evrildi, yani Hak oldu.” (Korkmaz, Esat; Alevilik-Bektaşilik Sözlüğü; Anahtar Kitaplar Yayınevi; Genişletilmiş Dördüncü Basım;  İstanbul- 2005; s, 663)

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums