İktidar medyasına cevabımdır

  • 19.08.2015 00:00

 Geçenlerde attığım bir tweet üzerine gösterilen tepki, çoktandır düşündüğüm ve her seferinde de yazmayı ertelediğim bazı düşüncelerimi daha fazla ertelememem gerektiğini gösterdi. Önce attığım tweetle ilgili bir iki cümle etmeliyim. Attığım tweet şöyle: :“Anlaşılan AKP düzgün bir biçimde iktidarı bırakmayacak. Bu durumda yeni ve yaratıcı eylem biçimleri bularak bu partiyi al aşağı etmek gerek”. Hemen arkasından gelen bir izleyicinin “Yeni ve yaratıcı derken?” tweetine de “Toplumun ilgisini çeken ve böylelikle iktidarın çapsızlığını hissettirecek eylem biçimleri. Hep birlikte düşünelim” cevabını verdim.


Bu tweetlere ise, hemen hepsi sözleşmiş gibi (üstelik de ikinci tweetimi görmemezlikten gelerek) benim “darbe” , hatta “suikast” gibi eylem biçimleri önerdiğimi, ne kadar anti demokratik, ne kadar hain, korkak ve aşağılık olduğumu söyleyen inanılmaz küfür ve tehditler aldım. “Darbe”nin nesi “yeni ve yaratıcı bir eylem biçimi” ki ben bu sözle bir “darbe” önermiş olabilirdim? Bu soruyu dahi sormayı düşünemeyen ve ikinci tweetimde “topluma” işaret etmiş ve “hep birlikte düşünelim” demiş olduğumu dahi görmeyen bu insan topluluğu belli ki “görevli” bir insan topluluğu idi.

Ama yine de, iyiniyetle, 140 karakterin sınırları içinde derdini anlatmak zorunda kalan birinin sözlerinin yanlış anlaşılabilme olasılığını aklına getirmeyerek bana kızmış olan insanlar da olabilirdi. Özellikle tweet’imdeki “al aşağı etmek” fiiliyle “darbe”yi çağrıştırdığımı düşünenler olabilirdi. Ama doğrusu bunun bile biraz düşünüldüğünde zoraki bir ilişki olacağı ortadaydı. Çünkü örneğin HDP’nin bu seçimlerde aldığı oy oranı, AKP’yi iktidardan “al aşağı etti”, yani “iktidardan düşürdü” ama bu sonuç, “darbe” ile değil “seçim”le oldu.

Gelelim asıl meselemiz olan AKP meselesine. Benim yazılarımı okuyanlar bilirler ki ben uzun bir zamandan beri Türkiye’nin siyasi alanının sosyolojik kimlik yapısıyla örtüşerek kutuplaştığını ve bu kutuplaşmadan da çıksa çıksa ancak “çatışma” çıkacağını söyleyip duruyorum. O nedenle de varolan partilerin yaptıkları “kimlik siyaseti”inin aşılmasını bütün kimliklerin bir “biz” olarak hissedecekleri yeni bir siyasi ve toplumsal dokunun oluşmasını savunan biriyim. Bu çerçevede yalnızca AKP’yi değil MHP ve CHP’ye de eleştirdim ve eleştiriyorum. (HDP konusu ise ayrı bir konu- ilgilenenler benim Özgür Gündem’deki yazılarımı bulup okuyabilirler- çünkü ilk defa HDP, “çok-kimlikli” bir siyaset yaptığını söyleyen bir parti, yalnızca Kürt kimliğinin değil, diğer bütün ezilen kimliklerin taleplerini de sahiplenen bir parti. En azından iddiası bu).

Her neyse, AKP’ye dönecek olursak, doğrusu ben AKP’nin siyasi kadrolarının vesayet rejimine karşı mücadelelerinde onlara destek vermiş, geçmişi ve ideolojisi bakımından kendini solda gören üç-beş yazardan biriydim. 28 Şubat, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, başörtüsü gibi konularda konuşmaktan, onlarla yan yana olmaktan hiç rahatsız olmadım. Çünkü benim için AKP, çevreden gelen mağdur bir kimlik olan Müslümanların kurduğu bir partiydi ve onların mağduriyetlerini gidermeye yönelik çabaları sistemin değişimi anlamına gelecekti. Nitekim iktidardaki ilk yıllarında AKP, Kürt açılımı, Alevi açılımı, Roman açılımı gibi birçok konuda önemli adımlar attı. Bu adımlar- sonuçta pek bir yere varamamış olsa bile- dış konjonktürün de katkısıyla ülkenin iklimini değiştirdi. Bütün bunları biliyoruz.

Ama takvimler 2010’ları gösterdiğinde AKP’nin enerjisi tükendi. Gezi’den çok önce, Başbakan Erdoğan “İslami kimlik” siyasetine dönmek zorunda hissetti kendini. Çünkü kimlik siyasetleri bir yandan kutuplaşma yaratarak toplumda olumsuz etkiler üretse de, kimliğin içinde konsolidasyon yaratma imkanı anlamına gelir. Gezi’yle birlikte Başbakan Erdoğan’ın dili ve uyguladığı siyaset daha da değişti. “Bizler” ve “ötekiler” diyerek konuşan, ya da “Bizim medeniyetimiz, yani İslam medeniyeti” diyerek ülkedeki diğer kültürel kimlikleri hiçe sayan, kürtajdan, öğrenci evlerine, “Aksırıncaya-tıksırıncaya kadar için!” gibi laflarla “İslami kimliğin” dışındaki insanların hayat tarzlarına karışan, demokrasiye aykırı bir yığın ayırımcı ifadelerle konuşan bir lider ortaya çıktı.

(Şimdi sözüm AKP’ye yakın duran medyadaki arkadaşlara)
Sizler, Başbakan’ın bu değişimi karşısında yapmanız gerekenleri yaptınız mı? Bu konuyla ilgili tek bir eleştirel cümle kurdunuz mu? Taraf gazetesinde bir zamanlar birlikte bulunduğumuz Yıldıray Oğur’dan, Melih Altınok’a, Hilal Kaplan’a, beni köşesinde birkaç övücü sözden sonra “AK Parti nefretini” diri tutuyor, diri tuttuğunu gösteriyor” diyerek “belli çevrelerde prestij aradığımı” söyleyen Ahmet Kekeç’e kadar, belki başkaları da sizler AKP’nin bu, demokrasiden uzaklaşan, iktidarı kişiselleştiren Erdoğan tavrına karşı yapmanız gerekenleri yaptınız, söylemeniz gerekenleri söylediniz mi? Bırakın sizlerin yazmasından vazgeçtim. Daha geçenlerde Ali Bayramoğlu ve Doğan Akın arasında geçen ve Ali Bayramoğlu’nun zaman zaman AKP’yi ve Erdoğan’ı eleştirmiş olmasına rağmen kaçak dövüştüğünü söyleyen eleştirilerle ilgili olarak aranızdan birisi, Ali Bayramoğlu’nu destekleyen bir cümle ettiniz mi? Yoksa neme lazım Ali sonuçta zaten bizim mahalleden de değildir mi dediniz?

AKP’ye yakın gazetelerde yazan, Tv’lerde program yapan arkadaşlar konuşmamak, eleştirmemek üzere baskı içinde olduğunuzu bilmeyen var mı? Benim öyküm bile ibret verici biliyorsunuz. Ben önceleri iktidarın bütün Tv’lerine hemen her hafta çağrılan, hatta Star gazetesinde yazılar yazan biriydim. Erdoğan’a ilişkin eleştirel bir yazımın basılmaması üzerine yazmaktan vazgeçtim. Yine Melih Altınok’la Kanal 24’de çıktığım bir programda yaptığım AKP eleştirilerinden sonra bir daha çağrılmadım. Neden diye sorduğumda da “Hocam, biz artık eleştiri istemiyoruz” cevabını aldım.

Türkiye çok tehlikeli bir yere doğru gidiyor. Dümeninde ise AKP ve şimdi Cumhurbaşkanı olan Erdoğan var. Bana göre AKP kadroları Türkiye’yi yönetmekte başarısız oldu ve fakat hala iktidarda kalmaya çalışıyorlar, önlerine gelmiş koalisyon şansını tepiyorlar. Oysa her gün daha fazla insanımız ölüyor. Şehit cenazeleri evimizde sanki. Televizyonlarımız ve medyamız ölen Kürt çocuklarıyla ilgili bilgi dahi vermiyor, yalnızca “etkisiz kılındılar” diyor. Bütün bunlardan dolayı da ben, ülkeyi yönetmekte acze düşen AKP’nin iktidardan düşürülmesi gerektiğini düşünüyorum. “Al aşağı” etmekten muradım da bu. “Yeni ve yaratıcı eylem biçimleri bulalım” çağrısı ise bence şiddete karşı tek çıkış yolu. Bunun bir “darbe” teklifi olduğunu düşünenlere ise önderlerinin daha dün yaptığı açıklamayı dikkatle okumalarını öneririm. Kimin “darbe” sözcüğü ile ilişkili olduğunu daha iyi anlamaları için.

Benim hiçbir zaman derdim AKP’liler olmadı. Ama Müslümanların tarihten getirdikleri, ezilmiş, horlanmış mağdur kimlikleri üzerinde bazı AKP’li siyasetçilerin tepindiklerini gördüğünüz halde hiç ses çıkarmıyor olmanızı anlayamıyorum?

Neyin tutkusu bu?


Bu yazı Özgür Gündem'de yayımlanmıştır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums