- 14.12.2018 00:00
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika’nın Suriye sınırında gözlem noktaları kurma kararını hayata geçirmesinin ardından önemli bir hamle yaptı ve Türkiye’nin birkaç güne kadar Fırat’ın doğusuna askeri hareket düzenleyeceğini açıkladı.
Bu açıklama, Türkiye’de polis ve yargının Kürt Siyasi Hareketi ve barış destekçilerine karşı sert müdahale ve kararlarının ardından geldi.
Bu açıklamanın bir perde arkası var elbette. Kısaca özetleyelim:
ABD Başkanı Donald Trump'ın DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, salı günü Washington’da konuştu. Anadolu Ajansı’nın haberine göre, McGurk ABD'nin, Suriye'de DEAŞ'tan elde edilen kazanımların devamlılığını sağlamak için "iç güvenlik güçleri" kurulana kadar Suriye'de kalmaya devam edeceğini belirtti.
Suriye'de DEAŞ'a karşı askeri operasyonların hala sürdüğünü ve DEAŞ'ın varlığının yüzde 1’e indiğini belirten McGurk, Suriye'de DEAŞ'ın tamamen temizlenmesinin ardından elde edilen kazanımların devamlılığını sağlamak adına çalışmalar yaptıklarını ifade etti.
Ardından ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Manning, Suriye-Türkiye sınırında gözlem noktaları kurulduğunu ilan etti:
“Bakan James Mattis'in direktifleri doğrultusunda ABD, NATO müttefikimiz Türkiye'nin güvenlik endişelerine yanıt vermek amacıyla Suriye'nin kuzeydoğu sınırına gözlem noktaları kurdu. Türkiye'nin endişelerini ciddiye alıyoruz ve Suriye'nin kuzeydoğusunda istikrarı sağlama çabalarımızı Türkiye ile koordineli bir şekilde yürütmeye bağlı kalacağız."
Washington’dan gelen bu hamlenin ardından Erdoğan sahne aldı ve doğrudan Amerika’yı suçladı:
“ABD'nin kurduğu radar ve gözlem noktalarının hedefinin, ülkemizi teröristlerden değil, teröristleri Türkiye'den korumak olduğu aşikârdır.”
Erdoğan, Amerika’yı Kürtlere sahip çıkmakla suçlarken Trump yönetiminin bu adımlarla Türkiye’yi uyutmaya çalıştığını iddia etti ama ardından ekledi:
“Bölgeye yapılacak askeri bir harekâtta hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir, bölgede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarıdır. Her şeye rağmen Amerika'yı, doğru zeminlerde buluşabilmemiz şartıyla gelecekte de birlikte yol yürüyebileceğimiz stratejik müttefikimiz olarak görüyoruz.
Ülkemizin beka meselesi olarak gördüğümüz Suriye politikasındaki derin görüş ayrılıklarımızın, gelecekteki daha büyük işbirliklerimizin önünde bir engel oluşturmasına izin vermemeliyiz. Hala etkinlik gösterdiği 150 kilometrekarelik alandan söz ediliyor. Tüm mesele buysa DEAŞ unsurlarını derhal etkisiz hale getirmeye hazırız.”
Tablo özetle şu: Amerika, en az maliyette Suriye’deki varlığını sürdürme kararında. Bunda İsrail’in güvenliği ve İran ile Rusya’nın önünü kesme ve Ortadoğu’daki varlığını koruma kararı etkili elbette.
Rusya ile önemli bir ortaklık kurmuş olan Ankara ise Amerika’nın bu tavrından rahatsız, çünkü Kürtlerin bölgede bir statü sahibi olmasını istemiyor. Tıpkı, zamanında Ermenilerin bölgede bir devlet kurmasına karşı çıktığı gibi.
Amerika’nın bölgedeki varlığının böyle bir statü kurulmasına imkân sağladığını ve Irak Kürdistan’ından farklı olarak buradaki yapıyı birebir kontrol edemeyeceğini biliyor. Bu nedenle, siyasi baskı ve askeri müdahale dâhil her seçeneği elinde tutuyor.
Bu noktada, Fırat’ın doğusundan kast edilenin Kürtlerin Gire Spi dediği Tel Abyad olduğu aşikâr. Akçakale’nin karşısındaki bu kasaba 1915 Ermeni Soykırımı sırasında Türkiye’den sürülen Ermeniler tarafından kurulmuş. Kasabada iç savaşa kadar 250 ailelik bir Ermeni nüfusu mevcuttu. Şu anda Amerika’nın güvenlik noktası kurduğu yerlerden biri.
Bölgedeki Kürtler, Erdoğan’ın son çıkışının ardında Putin’in olduğunu düşünüyor. Kürtlerin kulağına gelen bilgiye göre, Ankara burayı işgal edip Esad yönetimine devretmeyi teklif etmiş durumda. Dün konuştuğum Salih Müslim, Putin’in Erdoğan’ı böyle bir hamleye zorladığını düşünüyor:
“Biz böyle olmasını istemezdik ama direnmekten başka bir yol bırakmıyorlar. Ancak DAEŞ Suriye’de ne zaman sıkışsa, Erdoğan’ın saldırıları artıyor.”
Afrin’den dolayı hala rahatsızlık yaşayan Kürtler, burada direnmekte kararlı ve Türkiye’nin askeri hamlesinin tüm sınır boyunu savaş alanına çevireceği görüşünde. Bu tabloda senaryo sayısı fazla değil açıkçası.
Birincisi, Erdoğan bu çıkışıyla Amerika’yı sıkıştırıp Kürt unsurların sınırdan çekmesini sağlamak istiyor olabilir. Bunu başaramazsa, Amerikan askerlerini hedef almadan bir kara harekâtına girişmeyi göze alabilir.
Burada sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin değil, İslamcı silahlı gruplardan da yararlanabilir. Kürtlere tamamen karşı olmadığını göstermek için peşmergeyi bile devreye sokabilir.
Amerika, NATO müttefikinin böyle bir girişimini engellemek isteyecektir doğal olarak çünkü Kürtlere bu kez de sahip çıkmazsa, Suriye’de bütün gücünü kaybedecek ve Rusya’ya karşı ağır yenilgi almış olacaktır.
Rusya ile ilişkileri yüzünden sıkıntılı günler yaşayan Trump’ın seçime böyle bir tabloda gitmek isteyeceği kuşkulu açıkçası. Bunun bir diğer seçeneği, bölgeye binlerce asker göndermek olabilir ama bu da zaman ve bütçe meselesi…
Nitekim beklendiği gibi Pentagon geç saatlerde bir açıklama yaptı ve “Fırat’ın Doğusu’na yapılacak bir harekatın endişe verici” ve “kabul edilemez” olduğunu belirtti. Açıklamada, Erdoğan’ın tehdit ve terörist olarak nitelediği Suriye Demokratik Güçleri için “İŞİD’ e karşı önemli ortak” nitelemesi yapılması da dikkat çekti.
Kürtlerin beklentisi en önemli beklentisi ise, Amerika’nın Fırat’ın doğusunu ‘uçuşa yasak’ bölge ilan etmesi. Böyle bir hamle, Türkiye’nin operasyon gücünü önemli ölçüde zayıflatacaktır ama Washington’ın bu ortamda böyle bir adım atması da kolay değil, çünkü Türkiye’yi hepten kaybetmeyi göze alamaz. Bu adım ise kopuşu hızlandırır.
Ancak, mevcut senaryolar ortada. Görünen o ki, hangi senaryo gerçekleşirse gerçekleşsin; Erdoğan’ın Amerika ve Rusya’yı idare sürecinin sonuna geldiği ve sahadaki tablo karşısında Batı İttifakı’ndan uzaklaşıp Rusya etki sahasına girmesinin giderek kaçınılmaz hale gelmiş görünüyor. Bunun Türkiye ve bölge için önemli ve ağır sonuçları olacaktır ki, o da ayrı bir yazı konusu.
Yorum Yap