Demek ki neymiş; sansürcüler bile sansür istemiyormuş

  • 11.01.2021 00:00

 Sosyal medyanın etkilerine dair tartışmalar, aileye etkisinden tutun da siyaset ve onunla bağlantılı toplum-iktidar ilişkisine kadar birçok alan üzerinden uzun süredir tartışılıyor. Her kesim için farklı zaviyelerden eleştirilen yahut savunulan sosyal medya etkisi, bugün de sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanan ABD eski Başkanı Trump’ın tweetlerinin silinmesi ve hatta hesabının kapatılması üzerinden tartışılıyor.


Trump destekçilerinin ABD’de eşi görülmemiş şekilde kongre binasını basması, polisle çatışması, 4 kişinin hayatını kaybetmesi gibi şaşkınlık verici gelişmeler sonrasında ve ABD’li siyasetçilerin bu gelişmeleri “darbe kalkışması”, göstericileri “terörist” olarak tanımlaması sonrasında Twitter, Trump’ın hesabını kapatınca sosyal medya ve özgürlük tartışmaları yeniden alevlendi.

Malum ABD’nin dünyanın birçok yerindeki darbeleri dilediği gibi şekillendirmesi, kendi faydasına olduğu müddetçe diktatör yönetimleri desteklemesi, kendi faydası doğrultusunda diktatörlük diyerek hükümetleri değiştirmeye kalkışması, kitle imha silahı bahanesiyle Irak’a; terör bahanesiyle Afganistan’a saldırması ve bu gelişmeler sonucunda ABD dışında, ABD’nin etkisinde çok sayıda olumsuz olaylara maruz kalan ülkeler, ABD’deki olaylara ilk tepki olarak “nasılmış?” mahiyetinde açıklamalarla tepki verdiler, çok da haksız sayılmazlar.

Ancak ABD’deki gelişmeler bir şeyi daha ortaya çıkardı; toplumu ayrıştırmaya, öfkeli iki karşıt grup haline getirmeye, komplo söylemleri ile düşünmeye alıştırmaya, “fake news” diyerek işine gelmeyen her tür medya organını itibarsızlaştırmaya çalışan popülist liderler sayesinde hiç kimse güvende değil. Zira kalabalıklara yakıp yıkmayı işaret ettikleri an, “demokrasinin beşiği” denilen bir ülke bile anında anarşinin kol gezdiği bir yer haline gelebiliyor.

ABD’deki olaylar sonrasında herkesin konuştuğu sosyal medya ve özgürlük sınırları hakkında güncel tartışmalara dönecek olursak…

Hatırlayalım, Trump başkanlığı sırasında Filistinlilerin tüm haklarını illegal biçimde ihlal ederek Kudüs’ü ellerinden almanın yollarını aramış ve Kudüs’e elçilik açmıştı. Meksika sınırına duvar ördürmeye başlamıştı. ABD’deki göçmen aileleri insanlık dışı göçmen politikalarıyla paramparça etmişti. Müslümanların ABD’ye girişini yasaklamıştı. Bununla birlikte Irak’ta ve Afganistan’da savaş suçu işleyen askerler için af çıkarmıştı. Bazı basın mensuplarının Beyaz Saray’a girişini engellemişti. Dahası kendi istediği doğrultuda hareket etmeyen ülkelerde darbe girişimlerinde bulunmuştu, örneğin Türkiye’yi ekonomisini batırmakla tehdit etmişti. Black Lives Matter eylemlerinde siyahlara aşırı şiddet kullanan ABD polisine meydan vermişti. Yani sansür, yasaklama konusunda ya da insan hakları ihlalleri konusunda yapabileceği birçok şeyi yapmaktan geri durmamıştı. Bugün şartlar değişti ve artık sansürlenen Trump oldu. Ancak önemli bir farkı da hatırlatmak gerekiyor; Trump, durup dururken sansüre uğramış bir isim değil, kalabalıkları kaosa sürüklemesi sonrası kendisine sosyal medyaya ulaşım kısıtlaması getirildi, tweetleri silindi, hesabı kapatıldı. Tabi sansürü savunan Trump ve onun hak ihlallerini oylarıyla destekleyenler ve hatta Trump’ın ABD dışındaki destekçileri, bu durumdan çok rahatsız ve kendilerinden birer mağdur çıkartma derdindeler…

Şimdi yeniden sosyal medyanın gücü, kontrol konusundaki hakimiyeti gündemin bir numaralı tartışma konusu haline gelmişken, ifade özgürlüğünü savunanlar ve Trump’a karşı olanlar dahi sosyal medya platformlarının gücü, bu gücün yanlılığı konusunda endişe duyuyor. Yani sansürü ve popülizmi savunanlar kadar bireysel hak ve hürriyetleri, ifade özgürlüğünü savunanlar da sosyal medyanın gücünün olası etkilerinden yana tedirginler. Oldukça da haklılar… Facebook, Twitter ve aynı güçteki sosyal medya platformları bazen sansürü bazen ise ifade hürriyetini savunabiliyor, her ne kadar Trump konusunda haklı gibi görünseler de yarın bu sansürün haksız bir şekilde uygulanmayacağının garantisi yok.

O halde demek ki neymiş! Trump, Trump destekçileri gibi baskı ve susturmayı, sansürü akıllara zarar gerekçelerle savunanlar da bir paradoks içinde sansür, baskı ve susturmanın mağduru olabiliyor ve bundan zarar görebiliyorlarmış. Demek ki neymiş, ABD dışından Trumpçılık yapmaya kalkanlar da sansür ve ifade hürriyetinin kısıtlanmasının yanlış olduğunu tecrübe edebiliyorlarmış. Demek ki neymiş, sosyal medya üzerinden bir tweet yazdı diye sıradan bir vatandaşın darbe yapabileceğine inananların, bir ABD başkanının sosyal medya üzerinden darbe yapamayacağına inanmaları kargaları bile güldürebiliyormuş. Demek ki neymiş, bir gazetecinin sosyal medya paylaşımı yüzünden yargılanmasının doğru olduğunu savunanların da gün gelince ifade hürriyetine ihtiyacı oluyormuş! Demek ki neymiş, elde delil yokken kafamıza göre kimseyi terörist ilan etmemek gerekiyormuş. Demek ki neymiş, bizim gibi düşünmeyen medyayı reklam gelirine kadar sansür uygulayarak susturmamak gerekiyormuş. Demek ki neymiş, sansür kendisinden gelince buna makul bir gerekçe arayıp bulanların, sansür dışarıdan gelince verdiği tepki sansürden değil, kendilerine gelebilecek olası sansürdenmiş. Demek ki neymiş, hiç kimse, hatta sansürcüler bile, sansür istemiyormuş!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums