Bugün artık Kürt sorununun sebebi PKK’dır

  • 29.07.2015 00:00

 3 yıla yakındır süren çatışmasızlık ve ateşkes ortamı maalesef bozuldu. Silahlar tekrar konuşmaya başladı. Uzunca bir süredir soğuk musalla taşlarına konulmayan cenazeler, tekrar bu taşların üzerine konulmaya başladı. Ateş, sadece düştüğü yeri değil, hepimizi yakıyor. Politik angajmanlarına mahkûm olmamış, kendisini faşizmin kanlı kollarına bırakmamış ve insanlığını kaybetmemiş her yurttaşın, cenazeler başında ağlayan annelerin acı feryadı karşısında yüreği dağlanıyor.

Peki, bu aşamaya nasıl gelindi? Ateşkes nasıl bozuldu?

Kronolojk olarak gidelim…

11 Temmuz 2015:KCK, “Tüm barajların yapımını durdurma ve bunun için gerilla güçleri dâhil her türlü imkânı seferber etme kararı alınmıştır. Barajlar ve baraj yapımında kullanılan araçlar gerilla güçlerinin hedefinde olacaktır” açıklamasıyla ateşkesi bitirdiğini açıkladı.

15 Temmuz 2015:KCK yöneticilerinden Bese Hozat, Özgür Gündem gazetesinde yazdığı yazıda, yeni durumu “yeni süreç, devrimci halk savaşı sürecidir” şeklinde açıkladı.

20 Temmuz 2015:Rohani Tv’ye konuşan Cemil Bayık, “halkımız meşru savunma örgütlenmesi ve bilincini geliştirmelidir. Bu sadece askeri güçlerin büyütülmesi temelinde değil, halk olarak meşru savunmasını geliştirmelidir. Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemelidir” diyerek, halkı silahlanmaya çağırdı.

22 Temmuz 2015:Kalem-Der üyesi Ethem Türkben, Adana’da, sakallı olduğu için IŞİD üyesidir varsayımı ile hamile eşi ve 3 çocuğunun gözleri önünde kar maskeli iki kişi tarafından öldürüldü.

22 Temmuz 2015: Şanlıurfa Ceylanpınar’da 2 polis gece evlerinde uyurken enselerine kurşun sıkılarak infaz edildi.

23 Temmuz 2015:Diyarbakır’da trafik kazası ihbarıyla çağrılan polislere kurulan pusuda 1 polis hayatını kaybetti.

24 Temmuz 2015:Erzurum’da hasta var diye çağrılan ambulansın şoförü ve 2 sağlık çalışanı kaçırıldı.

Şimdi başa dönelim ve soralım:

Ortada henüz TSK’nın hiçbir operasyonu yokken, 80 Milletvekili ile parlamentoda temsil kabiliyeti elde eden bir siyasi parti varken, “barajların yapını bahane ederek” ateşkesi bozmak neyle izah edilebilir?

Baraj yapımı ile kültürel varlıkların sular altında kalacağı iddiası, siyasetin mi, silahlı bir örgütün mü konusu mudur? Bu mesele kimin ilgi alanıdır?

Eğer, kültür, çevre, ekoloji gibi “siyasi işlerle” PKK uğraşacaksa, HDP neden var?

Kültürel miraslar velev ki su altında kalacak, bunun için “ben insan öldürürüm” demek hangi rasyonalite, hangi vicdan, hangi demokratik değer, hangi evrensel norm ile açıklanabilir?

Gelinen noktada PKK’nın silah bırakmak istemediği açıktır. Özellikle Suriye’de elde ettikleri “geçici” kazanımlarla, Türkiye’yi Ortadoğu üzerinden okumak ve buna göre pozisyon güncellemekle ve çözüm masasında oportünist yaklaşımlarla PKK silah bırakmaktan vazgeçti.

Öte yandan Batı’nın İslamofobiyi halklı gerekçelere dayandırmak, Avrupa ve Amerika’daki Afrika ve Ortadoğu kökenli Müslüman gençleri ülkelerinden uzaklaştırmak, İslam’ın içini boşaltmak ve değersizleştirmek, Ortadoğu’daki siyasi ve ekonomik dengeleri yönetmek için laboratuvarda özel tasarım olarak ürettiği IŞİD’in varlığı, PKK’nın işine yaradı. IŞİD’i üretenler, PKK’ya IŞİD’le çarpışarak kendisini aklama, legalleştirme ve meşrulaştırma fırsatını altın tepsiyle sundu. PKK, IŞİD çarpışıyor(muş) gibi yaparak hem Batı kamuoyunda hem de Türkiye’nin sol kanadında meşru bir örgüt haline geldi. PKK’nın bu farkındalığı, Çözüm Süreci masasından kalkması için en son sebep oldu.

PKK, “IŞİD simülasyonunu” Hüda-Par benzeri yapılar ile mücadele ederek Türkiye’ye taşıdı. Bölgedeki Müslümanlara ve kendisi gibi düşünmeyen bütün “öteki Kürtlere” öteden beri yaptığı baskı ve şantajları “meşrulaştırarak” daha da arttırdı. Öyle ki, yaptığı bu baskı, tehdit ve şantajlar, Merkez Medya, Paralel Yapı, Solcular ve Ulusalcılar tarafından hiçbir zaman eleştiri konusu yapılmadı, aksine destek gördü.

Bütün bunların neticesinde bugünlere geldik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, bu tezgâhı fark etti ve yeni döneme geçildi. Eş zamanlı olarak IŞİD ve PKK’ya yönelik operasyonlara başlandı. Özellikle bu operasyonların ABD ile yapılan mutabakat çerçevesinde yapılması, PKK’nın bütün hesaplarını bozdu. Ayrıca hükümet, IŞİD operasyonu ile uzunca bir zamandır ulusal ve uluslararası mecrada yapılan “Türkiye, IŞİD’e destek veriyor” şeklindeki algı operasyonlarını da boşa çıkardı.

Uzunca bir zamandır İmralı’ya giden heyetlerin cebine mektuplar sıkıştırarak Öcalan’ı barıştan vazgeçirmeye çalışan Hasan Cemal, “Kürtler ne aldı da silah bırakıyor’un Türkiye Şefi” Cengiz Çandar ve “AKP ile barış olmaz’ın Tamtamcı Başı” Mehmet Altan’ın etekleri tutuştu.

“AKP ile Barışa Hayır” lobisi, operasyonlardan sonra bir gecede “Savaşa Hayır” lobisine dönüştü.

1990’lı yıllarda “derin devlet” bütün barış çabalarını heba etti. 2000’li yıllarda “devlet aklı” değişti. Güvenlikçi paradigma ve konsept değişti. Ama maalesef bu defa barış çabalarını ve bu tarihi fırsatı “PKK” heba etti.

Bundan sonra Çözüm Süreci’nde silah bırakma müzakereleri sadece Öcalan ile yapılmalı. Temel hak ve özgürlükler, anayasal düzenlemeler ve demokratikleşme süreci PKK ve HDP dışında, bütün “öteki Kürtlerle” yapılmalı.

Aliya İzzetbegoviç, “eğer Dayton Anlaşması için gecikseydim, bugün toprak üstünde olan Boşnaklar, toprak altında olacaktı” diyor.

Siz, gençleri toprak üstünde tutacak barışı bozdunuz.

Bu saatten sonra toprak altına gidecek her gencin annesinin bir damla gözyaşının vebali sizin boynunuzdadır.

Ve ilelebet de öyle kalacak.!

Zira bugün artık Kürt sorununun sebebi PKK’dır…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums