Kur’an bütün zamanlar için geçerli bir hidayettir…

  • 22.07.2017 00:00

 Habertürk ekranlarında Veyis Ateş’in sunduğu, Caner Taslaman ve Ebubekir Sifil’in karşı karşıya geldiği tartışma sosyal medya yorumlarıyla dikkatimi çekti. Sevgili Mevlana İdris’in “Kapattım… This is münazara” tivitini okuyunca izlemeye başladım. Kendisine katılmadığımı söyleyerek izlenimlerimi paylaşmak isterim.

-Bence çok iyi bir tartışmaydı. Caner Taslaman somut örneklerle konuşmayı tercih etti ki; maksadın ve tartışmanın özünün anlaşılması, saptırılmaması bakımından önemliydi.

-Ebubekir Sifil ise daha genel ve soyut yaklaşımları tercih etti ki; birçok noktada doğru tespitleri olsa da yaklaşımı bende “aman ezber bozmayalım” duygusu uyandırdı. Aslında geleneksel alimlerin de yüzyıllardır uyguladığı metodu savundu!  Ancak bu yaklaşım ne kadar doğru?

-İslam’da tahrifat yapılmasını engellemek için her türlü itiraz kapısını kapatmak “ataların dinini savunmak” algısını oluşturuyor. İslam’dan sonraki yüzyıllarda, doğal olarak da dönemsel tarihi süreçlerde ortaya çıkan yorumları, eklemeleri ‘dogma’ haline getirmemiz gerekir mi?

-Diğer taraftan Sifil’in tespitleri de önemli. Elbette birçok konuda olduğu gibi standartları korumak, metodları korumak ve bu alanların da bir uzmanlık gerektirdiğini bilmek gerekiyor. Ancak burada neye odaklanacağımız çok önemli.

….

Konunun anlaşılmasına katkı sağlamak amacıyla bizim kuşağımızın daha yakından tanıdığı bir isim olan Hikmet Zeyveli’den bir alıntıya yer vermek istiyorum.  “İslam’ın musamaha ruhunu katı tabiatlarına feda eden ve tarihte ‘Haruri’ diye bilinen ilk hariciler “hüküm ancak Allah’ındır” sloganını alarak Müslümanlarla savaşmışlardır. Gerçekte bu Kur’an ayetlerinin bir parçasıdır. Fakat sloganlaşmış haliyle artık Kur’an’ın bütünü içerisinde ifade etmekte olduğu manasından çıkmış, karşı tarafı tekfir (kafir saymak) için formül olmuştur.” Zeyveli’nin 1986 yılında Kelime dergisinde yaptığı bu tespit bugün için de bambaşka huruç hareketlerinin sloganı olarak yeryüzünde kan dökmeye sebep oluyor. 

Zeyveli’nin bu konulardaki genel yorumu ise şöyle: “Kanaatimizce problemlerin çoğu, ‘Kur’ân dışı rivayetlerle yaşatı-lan İslamın getirdiği problemlerdir. Mürteci için ileri sürülen cezaî hüküm buna örnek verilebilir. ‘Kur’ân dışı rivayetlerle yaşatılan İslâm’ ifadesiyle, Hz. Peygamber sonrası uygulama ve içtihatları -on-lardan yararlanması gerekirken- dogmalaştıran bir İslâm anlayışını kastediyoruz. Öncelikle Kur’ân-dışı rivayetler, Kur’ân’ın önüne geçirmemek, ona tahakküm ettirmemek suretiyle birçok problem bertaraf edilmiş olur. Geriye kalan problemler ise, Kur’ân’ın doğru anlaşılmasına mütevak-kıf (dayanan) problemlerdir. Kur’ân-ı Kerîm’de, kıyamete kadar değişmez ve değiştirilemez evrensel hükümler ve prensiplerin yanı sıra, ilk uygulamasının gerektirdiği özel ve tarihsel hükümler de yer almaktadır. Müslümanların, samimiyetle ve açık kalplilikle bunları tespit etmeleri, evrensel olanından asla taviz vermemeleri ve fakat yerel ve tarihsel olanlarını da çok doğru tayin ederek, onların yerine, Kur’ân’ın ruhuna ve ümmetin maslahatına en uygun olan hükümleri ikame etmeleri gerekmektedir. Böyle bir davranış, Kur’ân’ın ‘kıyamete kadar geçerli’ bir rehber olma özelliğini asla rencide etmez. Bu anlamda Kur’ân ‘bir kere ve bütün zamanlarda geçerli’ bir hi-dayettir.”

İslam coğrafyasını kadınlar üzerinden araştırmış birisi olarak sonradan oluşan ve dini hüküm haline getirilen uygulamaların zararını en fazla kadınların gördüğünü söyleyebilirim. Erkeklere burada daha korunaklı bir alan oluşturulmuş durumda. Kadın sünneti bunlardan birisi. Bunun yanı sıra her ülkede yüzlerce İslam öncesine dayanan, kültürel kökenli ama İslam gibi kabul edilen uygulama var. İslam ile eski inanış ve kültürlerin buluşmasından ortaya çıkan bu gelenekler sürdürülüyor. İslam’ın emirleri ve ruhuyla çelişirken “aman din zarar görmesin “ endişesiyle yaşatılıyor. Bu durumun verdiği zararların Kur’an dışı rivayetleri sorgulamanın getirdiği zararlardan çok daha fazla olduğuna inanıyorum. Özellikle genç nesiller arasında ateizm ve deizmin yayıldığını araştırmalar gösterirken tartışmaları örtbas etmek yerine konuşmakta fayda var.  

...

Ve bir de; her bir durumu fırsat bilip “endişe, korku, gerilim” özetle hep ‘anksiyete’ halini topluma geçirmeye çalışanlar var. Bazı karakterler yapısal olarak böyle olabilir. Ama bu kişisel hallerin topluma geçirilmeye çalışılması de destek bulmamalı. Diğer taraftan sosyal medya bu hali geçirmek için çok elverişli bir zemin de sunuyor. Ya din elden gidiyor ya vatan ya aile gidiyor ya demokrasi ya da adalet … Bu vaveyla bu sürekli endişe pompalama hali ne birey ne de toplum için sağlıklı değil. Rehavete kapılmaktan söz etmiyorum elbette ama bu endişe halinin sürekliliğinin de sağlıklı sonuçlar doğurmasını mümkün görmüyorum. Tam da sakin güç olmanın vaktidir diye düşünenlerdenim. Telaşa da gerek yok, endişeye de! İnsanlık tarihi ortada! Bizim ömürlerimiz onun minik bir parçasıyken ancak nasip olanı yapabiliriz, gerisine kudretimiz yetmez!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums