GAYRETTEPE’DE BİR TARIK AKAN!

  • 20.09.2016 00:00

 Yıl 1981, 12 Eylül ülkenin üzerine kâbus gibi çökmüş, aylardan Mayıs.

Operasyon başlamış, İstanbul’da yakalanmışım.

Sorgum tamamlanmış,

Gayrettepe’nin bodrum katındaki hücrelerinden birine bırakılmışım.

Kendime gelmem bir, iki gün almış.

“Uzanıverdi sorgu yorgunu,

Düşünce kemanı suskun

İlk soluk alışını duydu hücrenin nemli tabanı

Örste dövülüp suda dinlenen çeliğin

 “Benim meskenim dağlardır” (biri başımda türkü söylüyor)

(Ah şimdi bir dışarıda olsam)”

Böyle geliyorum kendime 

4 x 3 gibi bir hücrede daha önce birbirinin varlığından habersiz, bir araya gelmiş 7 kişiyiz.

Sanki içtiği ayrı gitmez dostlarız, eski anıları yâd etmek için yıllar sonra bir araya gelmişiz.

Belki üç gün, bilemedin en fazla on gün içinde her birimizi bir yerlere alıp götürecekler.

Ama emin olduğumuz bir şey var, hiçbirimiz eski Ali, eski Veli olmayacak..

Artık bir başka yaşam var önümüzde.

“Davul gibi şiş indirdiler seni, aslında baya zayıfmışsın” diyor gözümü açtığımda başucumda gördüğüm Halkın Kurtuluşundan alındığını daha sonra öğreneceğim bir arkadaş. Kendimde değilken benimle hep o ilgilenmiş. On ay önce birbirimizi bulsak muhtemelen boğmalara beğenmezdik.

Bir koridora açılan 10’dan fazla hücre, her biri sımsıkı işkence sonrası bırakılmış tutuklu dolu. Biz şanslıyız, hücremiz tuvaletten yeterince uzakta. Tuvaletin yakınındaki ilk iki hücrede kalanlar, şansız olanlar. Oradan gelen suların içinde yatıp kalkmak zorundalar.

Bazen bir hücreyi açar, içerdekilerin hepsini çıkarırlar. İçeriyi, şilte, yastık ne varsa hepsini ilaçlar, tutuklular ile birlikte yine içeri hoyratça tıkarlar.

Bir karış eninde bir buçuk, iki karış boyunda bir mazgal deliğinden sesleniriz bir ihtiyaç durumunda. Çıkar, Jop eşliğinde koşar adım tuvalete gider, aceleyle ihtiyaç görür, gene akamızdaki jop eşliğinde hücreye koşar adım döneriz. Dışarıyla ilişki kurabileceğimiz tek delik de bu. Süt, bisküvi, nefes alabilmemiz için gerekli oksijen hep o delikten girer.

O mazgal deliğinden koridoru görebilme şansımız da var.

Deliğin başında mutlaka birimiz bulunur.

Bir gün öğleden sonra koridorda bir hareket oldu, sesler duyuldu.

Mazgal deliğinden bakıyoruz.

İki polis koridorun ortasına üç sandalye bir sehpa koydular.

O güne kadar birkaç polisin koridor ortasında oturup birlikte bir şey yaptıklarını pek görmemişiz. Neler oluyor? Merak, ilgi birden arttı hücrede.

Sonra anladık, köfte ekmek ayran bir şeyler getirtmişler dışarıdan. Sehpa üzerine bir gazete örttüler. Yemek yiyecekler. Polis hücrelerden birinin kapısını açtı, birini çıkardı, uzun boylu yakışıklı.

Biz bunu filmlerden tanıyoruz, Yeşilçam’ın yakışıklı jönü Tarık Akan bu.

Heyecan ilgi birden arttı, mazgal deliğinin başına toplandık.

Tarık Akan’ı sehpa başındaki boş sandalyeye oturttular, düzeysiz espriler, sulu sepken takılmalar eşliğinde önüne ayranı, köfte ekmeği koydular.

Soluklarımızı tuttuk bekliyoruz. Süt, bisküvi dışında kursağımıza bir şey girmemiş kaç gündür. Köfteden gelen koku davetkâr, kaç gündür yaşananların dışında normal yaşamla kurabildiğimiz tek somut bağlantı da bu koku.

Tarık için de öyle olmalı, ne yapacak? Polislerin düzeysiz ilgisine, şakalarına yılışık cevaplar verip köftelere, salataya, ayrana mı saldıracak?

Onurunu, onurumuzu ayaklar altına mı alacak?

Korkuyoruz.

Gayrettepe hücrelerinde o günlerde dayanışma müthiş.

Tek ses, tek duygu gibiyiz.

Sanki on ay önce fırsat bulsa bir birinin gözünü oyacak biz değiliz.

Tarık Akan filmleri, duruşu, tutarlılığı ile bugüne kadar hep bizden biri olmuş.

Olmuş ki o burada, bizimle aynı işkence sonrası tutukluluk yaşamını paylaşmakta.

Ona hakaret, onun üzerinden hepimize hakaret.

Pes etse, zaaf gösterse yıkılacağız.

İşkenceciler bir kez daha kazanacaklar.

Belki de beklenti, ortaya konan oyun bu

Tarık Akan üzerinden tutuklu moraline bir darbe daha vurmak.

Tarık, polislerin bütün o laubali, elli, sözlü müdahalelerine karşın vakur duruşunu hiç bozmadı.

Biraz kamburu çıkmış duruşu ile gözlerini yerden ayırmadı, eli o köftelere hiç gitmedi.

İşkencecilerin sorularına, konuşturma girişimlerine tek cevap vermedi.

Dönüp suratlarına bir kez olsun bakmadı.

Bu da bize yetti. Savaş kazanılmıştı. Hücre coştu.

Alkışlar, “dayan Tarık, arkandayız” sesleri yükseldi hücrelerden.

Polisler hemen kalkıp Tarık Akan’ı hücresine soktular.

Jopları ile hücre kapılarına vurmaya, bizi susturmaya çalıştılar.

O gün ihtiyacımız olan gücü verdin bize.

Bizden olduğunu gösterdin.

İşkenceye, işkenceciye boyun eğmedin.

Damarlarımızda umudun özsuyuna yol verdin

Öfkenin çalar saati başladı yeniden kurulmaya

Teşekkürler Tarık Akan.

O gün biz kazandık.

Bugün sen rahat uyu..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums