Kürt siyasetinin patolojisi: arkaik, anakronik, nostaljik

  • 12.08.2015 00:00

 Yıllardır resmi ideolojinin gadrine uğramış, Kürtler de dâhil çeşitli toplum kesimlerinin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi temelinde dile getirilen devlet eleştirisine aşinayız. Resmi ideolojinin pervasızlık günlerinde ve devletin toplum karşısında müdanasız konumlandığı yılarda, Kürt hareketi silahlı ve silahsız örgütlenmesi ile resmi ideolojinin ‘kötücül’ sonuçlarını, toplum kesimleri üzerinde yarattığı dramatik etkiyi gösteriyordu. 

2000’li yıllara geldiğimizde devlet, Ak Parti hükümetlerinin ortaya koyduğu irade ile paradigmasını değiştirdiğini deklare etti. Devletin dili değişti. Artık devletin dilinde önceki uygulamalar için özür, sorunların çözümü için ise vaat vardı. Çözüm sürecinin birkaç yıllık çatışmasızlık günleri, hükümet eliyle devletin bölgeye yaptığı ciddi yatırımlar ve götürülen hizmetler ile yeni bir sayfanın açıldığını gördük. Ulus-devlet, 19.yüzyılda küreselleşerek geçerli yegâne siyasi form haline gelmişti. Ancak geride bırakılan birkaç yüzyıl, bu formun ortaya çıkardığı sıkıntıları herkese gösterdi. Bugün bile Amerikan ulusçuluğu, Avrupa ulusçuluğu kendi krizlerini yaşamaktalar. Nihayetinde biz de ülke olarak bu formun sıkıntılarını gören ve anlamlı bir paradigma değişikliğine giden devlet aklı ile yol alıyorduk.

HDP’nin Türkiyelileşme iddiasını kuvveden fiile geçirerek arzu edilen çözümü mümkün kılacak olan tam da bu sürecin selametiydi. HDP 7 Haziran seçimleri ile barajı aşarak 80 milletvekili ile mecliste temsil imkânına kavuştu.  Ne var ki HDP’nin CHP-MHP ve bir dizi muhalefetin şiddetli karşı çıkışına rağmen Ak Partiiradesiyle başlatılan çözüm sürecinin huzur ve sükûnet telkin eden gölgeliğinde yakaladığı başarı, HDP’yi başarıyı ortaya çıkaran dinamikleri dinamitlemekten alıkoymadı. Esasında asıl başarı HDP’nin seçimde aldığı %13’lük oy oranı değil, çözüm sürecinin kendisiydi. Zira HDP varoluşsal gerekçesinin bu olduğunu ilan ediyordu. Türkiye siyasetinden Ak Pati’yi çekip aldığınızda çözüm sürecine taraftar olan bir siyasi aktör kalmayacağı aşikârken HDP tüm stratejisini Erdoğan-karşıtlığı ve AK Parti’nin hükümetten düşmesi üzerine kurdu. Ak Parti velev ki hükümet olamasın, HDP varoluşsal gerekçesi olarak kodladığı çözümü kimlerle sağlayacaktı? Bu soruya mantık kuralları çerçevesinde bir cevap verilemedi. Kılıçdaroğlu’nun %60’lık blok çağrısı HDP tarafından yüksek devirde sahiplenilse de MHP’nin ‘azarı’ ile %60’lık blok hararet yaptı. Geriye kala kala CHP ile ittifak kaldı. Kürt hareketi bağımsızlık talebi ve silahlı örgütün şiddetini bile tek parti CHP’si döneminde formatlanan devletin uygulamalarını gerekçe göstererek meşrulaştırıyordu. Bugün şartlar değişmiş olsa da dile getirilen mağduriyet söylemi için ihtiyaç duyulan malzeme, CHP geçmişinden temin ediliyordu. Hâl böyleyken HDP’nin CHP aşkı ideolojik bir yakınlıktan öte psikolojik bir savrulmanın yarattığı şaşkınlık ile izah edilebilir.  

KCK’nın ateşkesi bozmasından tabir yerindeyse bir çuval inciri berbat etmesinden bu yana askerlere, polislere, karakollara, şantiyelere yapılan PKK saldırılarının kronolojisini tutmakta zorlanıyoruz. Sık aralıklarla çok sayıda dersek, herhalde kimse itiraz etmeyecektir. Buna mukabil devlet, operasyonlar ile bu saldırılara cevap veriyor. Herkesin gözleri önünde örgüt, ateşkesi sona erdirdiğini ilan ederek “devrimci halk savaşını” başlattı ve çözüm süreci kesintiye uğradı.

HDP işte tam bu noktada bir şans olabilirdi. Lakin HDP, tüm o Türkiyelileşme, farklılıkların bir arada siyaseti iddialarına ihanet edercesine, radikal demokrasi söylemini dilinden düşürmeden pratikte Pankürdizm’e saplanmayı tercih etti. Bence HDP ‘Bağımsız Kürdistan’ istiyorsa onu da dile getirmeli. Ancak milletle dalga geçer gibi, ‘Türkiyelileşme’, ‘radikal demokrasi’, ‘birlikte yaşam’ gibi kavramlarla zihinleri manipüle etmeden bunu yapmalı. Ki herkes ona göre sözünü söylesin, pozisyonunu alsın.

Devletin paradigmatik değişimini okuyamayan, 19.yüzyıl ulusçuluğunun sığlığında, dünya güç dengeleri ve uluslararası hukuktan bihaber, 1960-70’lerin çaptan düşen sloganları eşliğinde, Türkiye halklarının geleceğine kasteden siyaset; arkaik, anakronik bir patolojiden ibarettir.

Birlikte yaşamak, tek bir tarafın sorumluluğunda değil, tarafların sorumluluğunda mümkünken, sorumluluktan kaçanlar; ancak gayrimeşruluğun karanlığına koşarlar.

 

aliaydin505@gmail.com

Twitter:@_aydinali

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums