Hesabı sadece Ak parti mi verecek?

  • 10.06.2015 00:00

 7 Haziran akşamı ortaya çıkan tablonun siyasi partiler için ne söylediği üzerinden seçmen tercümanlığı yapmayacağım. Meclis aritmetiğinden hareketle yemek tarifi yapar gibi olası koalisyon senaryolarını da yazmaya niyetim yok.  Siyasi partiler kendi muhasebelerini mutlaka yapacaklar, sonuçları en ücradaki mezraya varıncaya kadar inceleyeceklerdir.

Benim meselem Türkiye’de sistemin yapısal dönüşümü açsından yaşamakta olduğumuz tıkanıklıkla ilgili. Ak Parti’yi var eden gerekçeler geride bıraktığımız 10 yılda aşılan eşiğe rağmen mevcudiyetini koruyor. Ancak yapısal dönüşüm, bir ileri iki geri tek bir aktörün inisiyatifinde ve kapasitesinde gerçekleşemeyecek kadar esaslı bir parça. Burada karşımıza çıkan ise Türkiye’de bu değişim ve dönüşümü gerçekleştirmeye namzet sosyolojik dinamiğe eklemlenen tüm bileşenlerin bugüne kadar ne yaptıkları ya da ne yapmadıkları meselesi.


7 Haziran’ın okumasını siyasi partiler tabii ki yapacaklar ve yapsınlar da lakin bu başkalarının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacak. Sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, düşünce kuruluşları, üniversiteler, dernekler ve vakıflar, gazeteciler ve akademisyenler…
Türkiye’de sistemin insan onuruna yakışır hak, adalet ve özgürlük temelinde, millet tarafından güçlü bir değişim ve dönüşüm talebi ile karşı karşıya bırakıldığı vakıa. Toplumsal talebi siyaseten ete kemiğe büründüren Ak Parti’nin kurulduğu günden bugüne buna namzet kılındığı da aşikâr. Ancak söylediğim gibi tek bir aktörün insafına, idrakine ve inisiyatifine bırakılmayacak kadar esaslı bir hedef söz konusu olan. Dolayısıyla karşımızda Ak Parti de dâhil olmak üzere herhangi bir siyasi partiyi aşan bir durum var. 

Tolumun yönelimi belli, talep ve beklentileri belli. Yönelimi, talep ve beklentileri örgütleyecek, derinleştirecek, rafine bir hale sokup siyasete vizyon sunacak olanların yaşadığı bir tıkanıklık ile karşı karşıyayız.

Bağımsız gündemi olmayan, ilgili olduğu alanın mesafe alması için çaba harcamayan destek sunduğu siyasi partinin açtığı alanı ikbal beklentisine dönüştürenlerin yaşadığı bir kriz var.

Siyasetin her türlü hareketine gerekçe üreten, ağızlarından çıkan her söze şerh düşen akademi çevresinin yaşadığı bir sıkıntı var. Desteği sırt sıvazlama, pohpohlama zanneden şakşakçıların yaşadığı tıkanıklık var.

İlke ve değerleri payanda yapıp sistemi kariyer şehvetiyle kuşatan ilkesizlerin yaşadığı bir tıkanıklık var. Sistemi, sistemde oluşan boşlukları her kesimi gözetecek bir duyarlılık üzerinden inşa etmenin mücadelesi yerine kendinden olanlara kapatmak isteyenlerin yaşadığı bir tıkanıklık var.
Kabaran iştahların tazyikinde saadet zinciri oluşturanların yaşadığı tıkanıklık var. Oluşan gerilimleri aşacak sağduyulu katkılar yerine elinde benzin bidonlarıyla koşuşturanların tıkanıklığı var. Emek, çaba ve gayretle sorumluluk üstlenmek yerine hükümetin gölgesinde kısa yoldan köşeyi dönenlerin yaşadığı tıkanıklık var.
Sayısal olarak çoğalıp bir gram ağırlığı olmayan hormonlu STK’ların yaşadığı tıkanıklık var. Ülkenin yaşadığı yapısal dönüşümü anlayacak ve buna önderlik edebilecek kanaat önderlerinin sürekli “ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye” çağıran yetersizliği var. Koçbaşı gibi mücadeleyi dışa dönük bir cephe savaşı olarak gören gazetecilikte tıkanıklık var. Ve şüphesiz bütün bu tazyiklere, baskılamalara set çekemeyen, olduğu gerilimli noktayı olması gereken işlevsel bir nokta zanneden siyasetin şüphesiz yaşadığı tıkanıklık var.
Dolayısıyla Türkiye’nin daha adil ve özgür yarınları için talep ve beklentileri olan kesimlerin bugün kendi yapıp ettiklerine bakmadan, oynadıkları rollere aldırış etmeden siyaseti hesaba çeken konumları ikiyüzlülükle maluldür. Sivil siyasetin ve Ak Parti’nin aldığı başarısızlık elbette değerlendirilecektir. Ancak siyasetin üzerinde sahne aldığı sosyolojinin ve bu sosyolojinin örgütlü bileşenlerinin ortaya çıkan başarısızlığı kendi kabahatlerini örten bir örtü gibi değerlendirmeleri Türkiye için daha büyük tehlikedir. Ak Parti olmazsa başka bir parti olur. Ancak sosyolojinin temel bileşenleri üzerlerine düşeni yerine getirmesi, başkasının gölgesi altında sorumsuz bir hayatın hayali ile var olmayı düşünüyorlarsa ki maalesef çoğu öyle düşünüyor, asıl sıkıntı, asıl problem, asıl açmaz, asıl tıkanıklık burası. Toplumun yönelimi, arzusu, talep ve beklentileri ortada. Siyasete siyasetin bileşenlerine ve siyasetin zeminine düşeni de söylüyorlar.

Sorumluk mu yanaşma mı? İlke ve değerler mi ikbal mi?

aliaydin505@gmail.com
twitter: @_aydinli

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Hrac Madooglu
    Hrac Madooglu
    10.01.2015 04:03

    Oh ne guzel. Kabahatin hepsi Hristiyan ulkelerin. Muslumanlarin hic bir sucu yok. Rahatladim valla. Elleriniz dert gormesin Gulay Hanim.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums