Yenilebilir Enerjilerin Ekonomi Politiği (2) Biyokütle Enerjisi ve Biyogaz

  • 15.05.2014 00:00

 Burada sözü edilen biyokütle, biyoyakıt ya da biyogaz gibi deyimlerin biyo, ya da organik tarzda üretim yapılan alanlar ile ilişkisi olmadığını, bunların sadece organik, yani doğada yetişen yenilenebilir doğal kaynakları ifade ettiğini belirterek konuya başlamak istiyoruz. Diğerlerine nazaran ekonomik ve ekololojik açıdan daha az öneme haiz olduğundan biyoyakıtı konumuzun dışında bırakıyoruz.

 

Biyokütleenerji kaynaklarını üç başlıkta toplamak mümkün:


1. Tarımsal Kaynaklar

    -Hayvansal Kaynaklar (Dışkılar, Atıklar)

    -Bitkisel Kaynaklar (Atıklar, Enerji Tarımı )

    -Su Kaynakları (Su ve Deniz Bitkileri, Yosunlar)

2. Orman Kaynakları (Odunsal Kaynaklar, Ağaç atıkları, okaliptüs, söğüt gibi yıllık kısa rotasyonlu ağaçlıklar)

3. Kentsel-Endüstriyel Kaynaklar

    -Belediye Çöpleri (Yeşil Kalıntıları)

    -Kanalizasyon Atıkları (Çamurlar)

    -Endüstriyel Atıklar (Gıda ve Kağıt endüstrisi atıkları)

 

Biyokütle tabanlı tüm bu malzemeler, hem doğrudan biyokütle, hem de biyoyakıt olarak enerji üretiminde kullanılabiliyor. Özellikle orman atıklarının ve tarımsal kalıntıların endüstride buhar enerjisi ve elektrik enerjisi üretmek için kojenerasyon santralinde (CHP: Combine Heat Power) ve de bina ısıtımında yakıt olarak kullanılmakta olması, bunların aynı amaçlarla ülkemizde kullanımının yaygınlaştırılması, ekolojik enerji politikası çerçevesinde görülmelidir. Ayrıca enerji ediniminde fosil ve diğer yenilenebilir kaynaklara göre en „ekonomik“ olanıdır. Örnekleyecek olursak, enerji maliyetleri açısından doğal gaz 3,32, yerli linyit 6,13, ithal kömür 3,75, LPG 11,80, doğal gaz 3,32, elektrik 11 defa biyokütle enerjisine göre pahalıdır.[1]Bu konuda ülkemize gelmeden mukayese için önce “dışarıya” göz atıyoruz.

 

Biyokütleden enerji elde etmede lider ülke konumundaki İsveç, 2020 yılına kadar toplam enerji ihtiyacını karşılamadaki biyokütlenin payını %25 civarından %40’a çıkarmayı hedeflemekte,[2]   hatta bu konuda ülkede var olan biyokütle kaynakları ile yetinmeyip, deyim yerinde ise başka ülkelerin de “çerini çöpünü”  toplamaktadır. Bu gelişme bazen, büyük elektrik şirketlerinin devletin biyokütle enerjisini destekleme politikalarını da kullanarak, Liberia gibi az gelişmiş ülkelerin “balta girmemiş” ormanlarını İsveç’te elektrik üretimine kurban etmek gibi, sürecin “sürdürülebilir” ruhuna ters anti-ekolojik  sapmalara yol açmasına ve bununla çevreci yeşil hareketin aktif olmasına da neden olabiliyor.[3]  Finlandiya ise son 20 yılda biyokütle enerji kullanımını ikiye katlamış olup, yakın gelecekte enerjisinin %25’ini bu yoldan üretmeyi hedeflemektedir. Bu noktaya gelebilmek için, Finlandiya’da yakın geçmişte biyoenerji için yıllık toplam yatırım ödeneğinin 15 milyon € olması,  bu konudaki ARGE’ye de yıllık 17 milyon € harcanması gerekmiştir. Bu bağlamda yaşama geçirilmiş asıl proje ise, 40 milyon €’luk “Odun Enerji Teknoloji Programı” olup, bununla orman artıklarının (budama, yonga) kullanımını artırma amaçlanmıştır. Böylelikle üretilen elektrik için üretici MWh başına 4,20 € vergi iadesi almaktadır. Böylesi programlar sayesinde Finlandiya, şu an Avrupa’nın en büyük biyokütle teknolojisi kullanıcılarından birisi olmuştur.[4]

 

Peki Türkiye’deki Biyokütle potansiyeli nedir?


Türkiye’de yenilenebilir enerji üretim oranı içinde biyokütle enerjisi 2/3’lik bir paya sahiptir. Bunun başlıca nedenleri, ülkemizde biyokütle enerjisi için kullanıma elverişli tarım alanlarının olması, belli bir orman potansiyelinin varlığı ve son yıllarda artan şehirleşme ve sanayileşme ile birlikte burada da enerji potansiyelinin artmasıdır.


Ülkemizin toplam tarımsal alanı 26.350 km2 olup bunun %38,4’ü ekili alan, %44,1’i orman, %10,4’ü nadasa  bırakılan alan, %7,1 ise meyve ve sebzecilik alanıdır. Ekili alanlarda tahıllar, yağlı tohumlar ve yumrulu ürünler en yaygın olanlarıdır. Buralarda toplanan tarımsal atık miktarı –başta mısır, buğday ve pamuk olmak üzere- yıllık 50-65 milyon ton olup toplamında ısıl değeri yaklaşık 228 PJ olarak belirlenmektedir.[5]  Bu ise, tarımsal alanda tahıl bazında yıllık 63.384 GWh’lık elektrik enerjisi demektir. Bahçe bitkilerinde  yıllık atıkların toplam ısıl değeri 75 PJ olup bu potansiyelde özellikle fındık ve zeytin başat rol oynamaktadır. Buradaki eş değer elektrik miktarı yıllık 20.805 GWh’ya denk düşmektedir.  Bu rakamlarla; Türkiye’de var olan tarımsal ve hayvansal atık miktarının, Türkiye’deki enerji tüketiminin yaklaşık %22-27’sini karşılayabileceği tahmin ediliyor.[6]  Öte yandan ülkemizde yaygın olmayan ormanların bakımı, iyileştirilmesi ve hasat sonucu oluşan kimi odun ve odunsu (üretim) artıklarının ve bozuk baltalık ormanların iyileştirilerek verimli hale getirilmesi ile elde edilecek odunsu biyokütle potansiyeli, yıllık yaklaşık olarak 8 milyon ton olarak tahmin edilmektedir ki; bu da yaklaşık 2 Mtep (Milyon tona eşdeğer petrol) demektir.[7]  Bu ise yaklaşık 23.260 GWh (1 tep=11.626 kWh) elektrik enerjisine denk gelmektedir. Hiç de azımsanmayacak, çok önemli rakamlar bunlar!

 

Oysa yukarıdaki sayılardan da anlaşılacağı üzere bu kadar önemli olan biyokütle üretimi, yerel kaynaklardan yapılacağı için ekolojik avantajlarının yanı sıra üretim alanlarının kırsal kesimde olması itibarı ile sadece çiftlik şeklinde örgütlenmiş firmalar için değil, aynı zamanda küçük üretici çiftçiler için de azımsanmayacak gelir kaynağı olabilecek ve böylece tarımsal kalkınmanın dayanaklarından birini oluşturabilecek kapasitededir.
Örnek olarak; 100 dekarlık bir alandan elde edilecek ürün, 10 ile 50 ton arasında değişmektedir ki, bunun maddi değeri yaklaşık 3.000-15.000 TL arasındadır. Kırsal kesimde yaşayan halk için bu ürünlerin atıklarından elde edilecek gelir, köylülük için bir ek gelir kaynağı demektir.[8]  Devlet teşvikleri ile bu gelişmenin, yani yerel kalkınmanın önü açılabilir ve böylelikle şehirleşme aşamasında Türkiye’de belli bir ekonomik yükü ifade eden iç göçün önüne geçme, şehir-köy arasındaki uçurumların kapanmasına katkıda bulunabilir.

 

Genel olarak; istihdam açısından biyokütle enerji sektörünün yetiştiricilik, üretim, işleme ve dağıtımda ortalama olarak nükleer enerjiye kıyasla 11, fosil yakıtlara karşı 3 ila 6 kat daha fazla iş yarattığını da burada belirtelim.[9] Üretim gibi tüketimin de yerel kalması özellikleri itibarı ile biyokütle sektörünün, bölgesel ekonomik sistemin gelişimine, dolayısiyle şehir-köy çelişkisinin törpülenmesine katkıda bulunacağı aşikardır. Şu an, biyokütle alanında 28 adet lisans almış firmanın toplam  kurulu gücü147,73  Mwe.[10]  Evet, ama yetmez; hem de hiç yetmez! Türkiye’de enerji üretiminde biyokütle enerji sektörünün rolü, uluslararası ölçekte kıyaslandığında, potansiyeline oranla oldukça düşük görünüyor.

 

Biyogaza kaynaklık eden biyolojik materyaller;

·         mayalanma kabiliyetinde olan yemek artıkları, arıtma artığı çamurlar, organik artıklar gibi biyokütle artıklar,

·         Doğal gübreler,

·         Herhangibir kullanımı olmayan bitkiler ve artıkları,

·         Ekimi bilinçli olarak yapılan  „enerji bitkileri”, ve yenilenebilir bitkisel hammaddelerdir.

 

Bu kaynaklardan elde edilen enerji, fosil kaynaklardan elde edilen enerjiye alternatif olarak görülmekte olup,  olumsuz ekolojik etkileri azaltan nitelikleri ile iklimin korunmasında da dikkate alınması gereken kaynaklardan birisidir. Değerlendirilen artıkların sorunsuz bir şekilde tekrar doğaya iade edilmesi özellikleri ile de %100 ekolojik olanıdır.  Sektörün önemini somutlaştırmak için konuya bir örnekle devam ediyoruz:

Bu sektörde  örnek ve önder ülke olarak ele alabileceğimiz Federal Almanya’da elle tutulur biyogaz üretimi 1950’li yıllara dayanmakla birlikte, sektörün esas şahlanışı „yenilenebilir enerji yasasının“ (EEG) 2000 yılında kabul edilmesi ve bunun 2004 yılında tekrar ele alınıp iyileştirilmesi ile mümkün olmuştur. Bu yasayla 1999’da 700 olan biyogaz tesislerinin sayısı, 2012 yılında 7.550’ye ulaşmıştır.  Bunların kurulu elektrik gücü ise 3.200 MW olup, bu da üç büyük NGS (Nükleer Güç Santrali)’nin ürettiği elektriği sağlama kapasitesine sahiptir.[11]  Varolan potansiyellerin optimal kullanımı ile 2020 yılında, Almanya’nın doğal gaz ihtiyacının %6’sının biyogazdan karşılanabileceği tespit ediliyor; 2012 yılında 18,24 GWh’ya denk gelen biyogaz üretiminin, 2025 yılında 28,26 GWh’ya ulaşacağı varsayılarak Almanya’nın bu konuda dünyadaki önder konumunu korumaya devam edeceği tahmin ediliyor.[12]  Hükümetlerin destekleme programları ile mümkün olan  bu gelişmeler, 2025 yılında atom enerjisine veda etmeyi planlayan Almanya’nın, bu konuda dayandığı sağlam temellerden birini oluşturuyor.

 

Geniş bir tarım bazına sahip Türkiye’de biyogaz sektörü şimdiye kadar gereken dikkat verilmediği  için, çok genç bir sektör. Bu alanda, tarım ve hayvancılıktan elde edilen gübrelerin ve diğer organik atıkların işlenerek elektrik ve ısı enerjisine dönüştüren Türkiye’nin ilk biyogaz tesisleri, 2012 yılında yapılmasına karar verilen ve 2014 yılında faaliyete geçmesi beklenen Türk-Alman ortak biyogaz projesinin hayata geçmesi ile mümkün olacak.  Amasya’nın Suluova ilçesinde faaliyete geçecek olan bu tesislerde sadece fosil kaynaklardan elde edilen enerjiye alternatif yenilenebilir enerji üretilmeyecek, bununla aynı zamanda gübrelerin ve diğer organik atıkların, toprağa ve yüzeysel sulara olan olumsuz etkileri  önlenirken, biyogaz tesisinden çıkan maddenin tarım uygulamalarında kontrollü bir biçimde kullanılması da sağlanacak.[13]  Bu örnek pilot proje ile, Türkiye’de 36’sı çalışır durumda olan toplam 85 tesislik biyogaz sektörünün önünün açılması bekleniyor. Bu rakamların sadece hayvan artıkları ile çalışabilecek 2.000 adet biyogaz tesisine dayandığı gerçeği göz önüne alındığında, sektörün geri kalmışlığı daha da somut hale geliyor.[14] 

Özetleyecek olursak; Uluslararası İklim Girişiminin bir parçası olarak Federal Almanya Çevre,Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı ve Alman Parlamentosunca desteklenen araştırmaların sonucunda ortaya çıkan tablo, organik atıklar (tarımsal atıklar, belediye atığı, tarım sanayisi atıkları) yolu ileTürkiye’nin teknik biyogaz potansiyeli (Yapısal ekolojik sınırlamalar ve teknik imkanlar neticesinde kullanılabilmesi mümkün biyokütlenin potansiyeli) enerji bitkilerinin dahil edilip edilmemesine bağlı olarak 3,13 - 6,15 milyar m3 metan gazı (31,3 – 61,5 TWh/yıl) arasında değişmektedir. Elde edilmesi mümkün teknik biyogaz potansiyeli ile ülkemizin birincil enerji ihtiyacının %2,5 - 4,8 (maximum ve minimum olarak) kısmını karşılamak olanaklı. Bu ise, toplam enerjinin %3,2 – 6,3  arasında değişen oranına denk gelmektedir. Türkiye’nin biyogaz potansiyeli, toplam yenilenebilir enerji potansiyelinin %35 – 70’ine denk gelmekte olup, bununla doğal gaz tüketiminin %19 – 37 oranında azaltılması mümkün. Biyogaz tesisleri için elektrik verimi %40 olarak kabul edildiğinde, ülkemizin

%6 – 12’lik elektrik enerji ihtiyacı biyogazdan sağlanabilir. Bu sayıların gerçekleşmesi, biyogaz sektörünün Yenilenebilir Enerjinin toplam elektrik enerjisi üretimdeki payının %22 – 44 değerine yükselmesine katkıda bulunması demektir.[15]  Bu rakam (%6 – 12), NGS Akkuyu’nun üreteceği atom santrali elektriğine denk gelmekte, hatta yerine göre onu geçmektedir. Evet; Türkiye’de enerji sorununun ekolojik temelde çözülmesinin  somut dayanakları bu gerçeklikler, Türkiye’nin cari açık sorununu  çözme açısından  hiç de az olmayan ve ivedilikle dikkate alınması gereken  büyüklüklerdir..

 

Konuyu Türkiye’de Biyogaz konusunda ilk defa kapsamlı ve bilimsel bir çalışma yapan “Türk-Alman Biyogaz Projesi”nin tespitleri ile bağlıyoruz: Türkiye’de “..enerji tüketimi içindeki yenilebilir enerji payı oldukça düşüktür ve yasal çerçeveye bakıldığında yönetmelik ve kanunlarda biyokütleye yönelik ölçülebilir hedefler bulunmamaktadır, ya da var olan hedeflerin hemen hepsi rüzgar enerjisine yöneliktir. Yapılan çalışmalara göre, Türkiye enerji ihtiyacının nerede ise tamamını kendisi karşılayabilecek potansiyele sahiptir. Ne yazık ki bu gerçeğe rağmen, konulan hedefler, yenilenebilir enerji kaynakları ile değil, doğalgaz ve petrol ithali ile alakalıdır. Çevre Kanunu oldukça yetersiz ve çevreye karşı yapılan ihlalleri önlemeye yönelik yaptırım gücü ise zayıftır. Bu nedenle, biyogaz gibi çevresel teknolojiler yatırımcılar için pahalı görünmektedir. Dahası, çiftçiler, sanayiciler ve politikacılar ile kapasite geliştirme çalışmaları yapılmalı, halkın duyarlılığı artırılmalıdır.”[16]

 

Bu %100 ekolojik  ve ekonomik yenilenebilir kaynağın rüzgar ve güneş enerjisine göre bir artısı daha var. Rüzgar estiği zaman, güneş ise ışıdığı zaman enerji üretimine yardımcı olabilir. Burada Buyikütle ve Biyogazda ise „baz enerji kaynağı“ olma özelliği var. Yani sürekli, kesinitisiz enerji üretme kabiliyeti ile birincil! Bu kalitede başka yenilenebilir, ekonomik ve ekolojik kaynaklarımız daha var. Bunlar da bir sonraki inceleme  yazısının konusu olsun.



[1]Esra Boztepe, Prof. Dr. Ayten Karaca, Yenilenebilir Enerji Kaynağı Olarak  Tarımsal Atıklar:

  http://www.dektmk.org.tr/pdf/enerji_kongresi_11/49.pdf

[2]Esra Boztepe, Prof. Dr. Ayten Karaca, Yenilenebilir Enerji KaynağıOlarak Tarımsal Atıklar:     

   http://www.dektmk.org.tr/pdf/enerji_kongresi_11/49.pdf

[3]Energie  Verheizte Zukunft _ ZEIT ONLINE.htm, 01.10.2010

[4]Sibel Demirtaş, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve bunlardan Biyokütlenin Önemi, S.54:

   http://web.ogm.gov.tr/birimler/merkez/egitim/disiliskiler/Dokumanlar/AB-odev/sibeldemirtas.pdf

[5]Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi • Enerji Raporu 2011, Ankara, S.194
   (1 PJ (Petra Joule=278 GWh)

[6]Prof. Dr. Ali BAŞÇETİNÇELİK, Doç. Dr.H. Hüseyin ÖZTÜRK, Araş.Gör. Cengiz KARACA, Türkiye’de Biyokütle:
   http://www.datekenerji.com.tr/component/k2/itemlist/tag/Biyok%C3%BCtle%20Enerji%20Santrallar%C4%B1.html

[7]Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi • Enerji Raporu 2011, Ankara, S. 193

[8]Esra Boztepe, Prof. Dr. Ayten Karaca, Yenilenebilir Enerji Kaynağı Olarak Tarımsal Atıklar:

   http://www.dektmk.org.tr/pdf/enerji_kongresi_11/49.pdf

[9]a.g.y.

[10]http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/biyogaz.aspx

[11]FNR, Fachagentur Nachwachsende Naturstoffe e.V.: http://bioenergie.fnr.de/bioenergie/biogas/

[12]Multitalent Biogas: http://www.multitalent-biogas.de/fileadmin/pdf/IBBG_D_09-gesamtwerk-web.pdf

    Größter Biogasproduzent: Energy 2.0 Februar 2013, S. 12, Arnsheim-Almanya

[13]http://enerjienstitusu.com/2012/02/03/turkiyenin-ilk-biyogaz-tesisi/

[14]Türkiye'de biyogaz yatırımları için geçerli koşulların ve potansiyelin  değerlendirilmesi (Türk-Alman Biyogaz Projesi)

   T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara 2011, S. 3

[15]a.g.y., S. 69-70

[16]Türkiye'de biyogaz yatırımları için geçerli koşulların ve potansiyelin  değerlendirilmesi (Türk-Alman Biyogaz Projesi)

    T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara 2011, S. 76

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums