Türkiye’nin temsili meselesi: Zorunlu hatırlatmalar

  • 24.09.2018 00:00

  Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiği inkâr edilmez bir gerçektir. Bu zorlukları birlikte yaşadığımız gibi birlikte aşacağız. Bu açıdan bütün kamu ve özel kurumlar her zamankinden daha fazla fedakârlık yapmalı, bireyler de pozisyonları ve konumları ne olursa olsun bulundukları noktalarda sorumluluk üstlenip inisiyatif kullanmalıdırlar. Özellikle dışarıda Türkiye’yi temsil edenler normal zamanlardan daha fazla aktif olmalı, kapılarını sonuna kadar açık tutmalıdırlar.

TÜRKİYE’NİN DIŞARIDA TEMSİLİ MESELESİ

Türkiye karşı karşıya olduğu fiili cephelerin dışında ayrıca büyük bir kara propagandaya maruz kalmıştır. Elbette kara propagandaya alet edilen yanlışlar düzeltilmeli ve dünyaya açık ve net mesajlar verilmelidir. Bu işte asıl yük ve sorumluluk dış temsilciliklerimizdedir. Dışarıda görev tevdi edilen büyükelçilerimiz, kendilerini sadece devletten devlete mesaj götüren imtiyazlı postacı gibi görmekten vazgeçmelidirler. Zor zamanların diplomasisinin bütün inceliklerini öğrenmeli, risk almalı ve Türkiye adına hayata geçirmelidirler.

Yazının gidişatından dış temsilciliklerimizin böyle çalışmadığı intibaı çıkmaktadır, farkındayım. Ama görevini hakkıyla yerine getiren diplomatlarımızı, büyükelçilik ve konsolosluklarımızda görev yapan mesleki ve idari memurlarımızı tenzih ederim. Onların gayretleri her türlü takdirin üstündedir. Onlar, bulundukları ülkelerdeki performansları ile ciddi farklar yaratmaktadırlar. Hem toplumun hem de resmi makamların nezdinde oluşturdukları Türkiye imajı ile Türk dış politikasının tarihini yazmaktadırlar.

Oturduğumuz yerden Dışişleri adına ne talimat ne de ayar verme hakkına sahibiz. Ancak gördüklerimizi paylaşmak, duyduklarımızı ve okuduklarımızı da ülkemiz adına irdelemek zorundayız. Herkes bilir. İyi yapılan her şey, görevin gereği kabul edilip unutulurken; olumsuz davranışlar, hafızalarda yer etmekte ve kara propagandaya sebep olmaktadır.

Bugüne kadar ziyaret ettiğim ülkelerde bulunan farklı temsilciliklerimizden bir çok serzeniş duyduk. Büyükelçilikler, bulundukları ülkede Türkiye’yi en üst düzeyde temsil edip, aynı zamanda diğer temsilci kurumları koordine ve işbirliği içinde çalıştırması gerekirken, bu, bazı yerlerde yapılamamaktadır.

Yaşanan sorunların her zaman bir açıklaması vardır. Ama bugün, mazeret üretmeden azami özenin gösterilmesi gerektiğinde hiç kuşku yoktur. Son yıllarda Türkiye, dışarıda temsil edilme konusunda kurumsal olarak büyük bir atak gerçekleştirmiştir. Ve lakin, kurumlar insanlar ile işletildiğine göre, Cumhurbaşkanını temsil eden büyükelçiden, diğer bakanlıkların temsilciliklerine kadar bazıları görevlerini beklenen düzeyde yapmayarak, bu atılımı akîm bırakmaktadırlar.

Kimseyi afaki bilgiler ile töhmet altında bırakmayalım. Bir kaç örnek ile meseleye açıklık getirelim. Mesela, ülkemizin kültürel temsilini yapan bir kurumun pek çok yerde canla başla çalışan görevlileri ile karşılaştım. Yaptıkları faaliyetlerde büyükelçiliklerin zaman zaman ilgisizliğinden şikayetler duydum. Ama başka bir ülkede, -kendi ülke şartlarını zorlayarak- davet üzerine gelip konuşma yapan akademisyenlerin, program başlayıncaya kadar bahçede bekletilmeleri; toplantıya lütfen teşrif eden konsolosun bu akademisyenlere ‘merhaba’ bile demeyi fazla görmesi nasıl yorumlanmalıdır? Aynı şekilde, Türkiye’deki bilimsel kongreye davet edilen bir akademisyenin, zor şartlar altında 500 kilometre kat ederek geldiği büyükelçiliğimizin/konsolosluğumuzun kapısından bile içeri girememesinin sorumlusu kimdir? İnsan bu örnekleri sıralarken hicap ediyor. Ama en azından bazı temsilcilerin, diplomaside uygulanması gereken asgari davranışı yani ‘gönül alma’ kuralını bile unuttukları ortadadır.

Oysa bugün Türkiye’nin en önemli yumuşak gücü, ilgi alanı olan ülkelere gönderdiği temsilcileri; açtığı kurumları ve bürolarıdır. Buradaki temsilcilerimiz sürekli yeni atama mekânlarının hesabını yapmaktan vazgeçip, yüzlerini yaşadıkları topluma dönmek zorundadırlar.

KÖRFEZE DİKKAT

Katar’da askeri üs açması ve Katar meselesinde ortaya koyduğu tavrından dolayı Türkiye, Körfez’de çok ağır bir kara propagandaya maruz kalmıştır. Bu kara propaganda hem devlet nezaketine sahip olmayan bazı yöneticiler ve hem de milyonlarca dolar harcanan özel şirketler ile sosyal medyada organize olmuş bazı çevreler tarafından hâlâ sürdürülmektedir. Körfez toplumunu temsil etmeyen bu saldırı ve söylemler maalesef etkili olmakta ve Türkiye’ye bakışı değiştirmektedir.

Körfez’de, Katar’ın dışında Türkiye ile en uyumlu hareket eden ülke Kuveyt’tir. Özellikle eğitilmiş kesim ve yöneticiler, İngiliz kültürünün etkisinde olmalarına rağmen, Türkiye’ye de en çok yakınlık duymaktadırlar. Türkiye’ye karşı önyargı geliştirmemiş Kuveytlilerin pek çoğu Türkiye’ye gelmek ve Türkiye ile iş yapmak arzusundadır. Onlara daha fazla ihtimam gösterilmesi gerekirken son zamanlarda Kuveyt Büyükelçiliğimizden şikâyet eden bazı duyumlar gelmektedir. Elbette her şikâyet haklı olmayabilir. Ancak Mimar Sinan misâli, eğri olduğu iddia edilen minareleri, hemen oracıkta tedarik edilen iple doğrultmaz iseniz, mevzu uzar gider; bir süre sonra minarelerin eğriliğine siz de inanırsınız.

Kuveyt’te çıkan 17 Eylül tarihli el Kabs gazetesinde büyükelçimize hitaben açık bir mektup yayımlanmıştır. Ülkemize gelmek isteyen bir kişi, acente aracılığı ile başvurduğu vizenin yaklaşık iki ay sonra reddedilmesinden söz ederek; vize verilmemesinden değil, karşılaştığı muameleden şikayet etmektedir. Her ne kadar vize işi bir acenteye havale edilmiş olsa da bu sürecin takipçisi büyükelçilik olmalıdır. Zira bu tür şikayetlerin muhatabı onlardır.

Bu mesele basit bir vize işlemi olarak algılanmamalıdır. Mesele doğrudan Türkiye’nin dışarıdaki temsil kabiliyeti ile ilgilidir. Dış temsilciliklerimiz -güvenlik meselesi dışında- kapılarını bulundukları ülkenin vatandaşlarına sonuna kadar açmalıdırlar. Hele Türkiye’ye müzahir bir ülkede iseler bu konuda hiç tereddüt etmemelidirler. Elbette iş disiplini ve yoğunluğu gibi gerekçeler olabilir. Ama Kuveyt’te üç kere randevu talep eden Türkiye uzmanı bir akademisyene veya mağdur olduğunu iddia eden ve bunu gazetelerde neşrederken bile ‘Türkiye’yi sevdiğini’ söyleyen bir kişiye kapıyı açmak bu kadar zor mudur?

Söz değil sütun bitti. Sözün özü, özverinin ve yiğitliğin mihenk taşı, zorluktur. Şimdi mizan zamanıdır. Herkes tartıya gelmelidir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums