Türkiye’nin yüzyıl önceki ve yüzyıl sonraki gündemi

  • 1.02.2018 00:00

  Yeni bir yıla girerken Türkiye’nin ve dünyanın yüz yıl önceki gündemini hatırlamaya ne dersiniz? Böylece yüz yıl sonra hâlâ nelerin değişmediğini görüp, 2018 yılının planlamasını buna göre yaparak yeni bir yüz yıl beklemeyelim. 1917 yılının son aylarında bütün dünya üç yıldır süren Büyük Savaş’ın sona ermesi ve barışın gelmesini beklemektedir. Mağlup saftakiler perişan, galip görünenler ise pişman bir haldedir. Avrupa devletlerinin rekabeti ile başlayan, milyonlarca insanın ölüm, yer değiştirme ve sefalete düçar olmasına sebep olan amansız ve anlamsız savaşın bir an önce sonlandırılmasına ihtiyacı vardı dünyanın. Bolşevik ihtilalinden sonra Rusya’nın savaştan çekilmesi de bu umutları diriltmişti. Bu yüzden tarafların askerleri cephede isteksiz çarpışmalar sürdürürken, diplomasi de geleceğin dünyasını ve yeni paylaşımları masaya yatırmaktaydı.

HARİCİYENİN AJANDASI VE DİPLOMATLAR

Bu savaşın doğrudan tarafı olmasa da müttefiki Almanya ile birlikte bir numaralı hedef haline gelmiş ve pek çok toprağı işgal edilmiş Osmanlı Devleti’nin merkezinde de hummalı bir hazırlık yapılmaktadır. Hükümet Dışişleri Bakanlığını, Bakanlık da Hukuk Müşavirliğinin en kudretli diplomat ve raportörlerini görevlendirir. Savaş bittiğinde şayet adil bir masa olacaksa, masaya hangi argümanlar ile oturulacaktır, Osmanlı Devleti’nin/Türkiye’nin asla kaybetmemesi gereken yerler nerelerdir?

Osmanlı Devleti’nin deneyimli diplomatlarının her birine veya birden fazla kişiye dağıtılan güncel problemler için bu soruların cevaplarını içeren raporlar kaleme almaları istenir. Vaşington ve Petersburg elçiliklerinde çalışmış ve Madrid elçiliği yapmış olan Ragıp Bey; Hariciyeci Rauf Ahmed; Petersburg, Berlin ve Viyana elçiliklerinde görev yapmış olan Rumbeyoğlu Fahreddin; Sofya ve Roma’da sefirlik yapan Nabi Bey, Tahran ve Çetine elçiliklerinde bulunmuş Mehmed Sadreddin Bey gibi bakanlığın en usta raportörleri, eski diplomatlar görevlendirilir.

Onlar da geçmişteki anlaşmalara, uluslararası hukuka ve  ayrıca dünyanın yeni şartlarına göre devletin muhtemel kazanımları, aleyhteki durumlar, masada tartışılması gereken hususlar ve bunların detaylarını Hariciye belgelerinden inceleyerek yirmiye yakın rapor kaleme alırlar.

RAPOR YAZAMAYAN DİPLOMAT OLAMAZ

Raporlar öyle çala kalem değil, her biri adeta bir akademik araştırma titizliğinde hazırlanır. Dil ve üslup bakımından kusursuz olan raporlar ayrıca çeşitli anlaşma metinleri ile de desteklenir. Bugün diplomatlığı meslek seçen ve seçeceklerin kesinlikle el kitapları ve kılavuzuolabilecek nitelikte olan bu raporlar aslında dünyanın ve Osmanlı imparatorluğunun yüz yıl önceki gündemine ışık tutmaktadırlar. İlginç olan tarafı ise bu gündemin hâlâ canlı olması ve bu raporların da güncelliğini kaybetmemiş olmalarıdır.

Her biri defalarca yazıya konu olabilecek bu raporlardan burada çeşni kabilinden söz ettiğimizde ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.

YÜZ YIL ÖNCEKİ GÜNDEMİMİZ

Mısır, Trablusgarp ve On İki Ada raporlarında, Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika, -şimdi gündeme giren Sevakin dahil-, Kızıldeniz’in Batı yakası ve ve Doğu Afrika’daki hakları ele alınır. Mısır meselesi fetihten Fransızlar’ın Osmanlıya büyük darbe indirdiği işgaline kadar anlatılır. Bu işgalin doğurduğu sonuçlar ve İngiltere’nin devreye girmesi ve Mısır’ı haksız bir şekilde işgali ve bunun karşısında Osmanlı Devleti’nin hakları vurgulanır. Bugün Libya’da yaşanan sorunların adeta bir mukaddimesi olan İtalyanların Libya’yı işgali ve devamında Akdeniz’deki on iki ada meselesi de Trablusgarp raporunda incelenir.

Osmanlı’nın Irak coğrafyasına ait olan masaya taşımaya niyetlendiği sorunlarını, savaşın adeta asıl nedeni ve İngilizler ile Almanları karşı karşıya getiren Bağdat Demiryolunu, Musul yöresi petrol ve sulama imtiyazları meselelerini raporlarında tartışırlar. Devletin geçmişten doğan hakları ve o günkü pozisyonunu ele alarak geleceğe projeksiyon tutarlar.

Şattularap ve Basra Körfezi bugünkü gibi yüzyıl önce de gündemdedir ve raporların ana konusu arasında yer alırlar. Dicle ve Fırat’ta  İngilizler ile yaşanan gemi işletmeciliği imtiyazı sorununun geleceği; Basra Körfezi’nde Katar, Kuveyt, Bahreyn ve Suudilerin çıkış yerleri olan Necid bölgesi ile bugünkü Umman’ın başkenti olan Maskat incelenip buralardaki Osmanlı hakları ve dayandıkları gerekçeler ortaya konur. İran-İngiliz ve Osmanlılar arasında bir problem olan Muhammara Sorunu da enine boyuna tartışılarak anlaşmalardan doğan haklar ve sınır sorunları ortaya konur.

Osmanlı’nın sorunları, daha doğrusu emperyalistlerin yarattıkları problemler bunlarla sınırlı değildir. Bu yüzden Hariciyeci raportörler Yemen, Aden ve Dokuz Bölge Sınır Meselelerini,Hadramut Sorununu ve Kızıldeniz’de  küçük bir mevki olmasına rağmen stratejik değeri olan ve Fransız, Alman ve İngilizleri karşı karşıya getiren Osmanlı toprağı Şeyh Said ve Ferisan adalarını da ayrı ayrı ele alarak masaya nasıl taşınacaklarına dair fikir yürütürler.

En önemli raporlardan birisi de bugünkü Filistin ve Kudüs meselesininalt yapısını teşkil eden Siyonizm meselesidir. Nitekim bugüne kadar bu özellikte sorunu açık ve net ortaya koyan başka bir rapor yazılmamıştır.

BUGÜNKÜ GÜNDEMİMİZ

Savaş sonrası birçok masa kurulur. Herkes eteğindekini oraya taşır. Ama Osmanlı Devleti mağlupların safında kaldığı için devre dışı bırakılır. Ne Paris’te, ne Londra’da ne Sevr’de ve ne de Lozan’da kurulan masalar adil değildir. Buralarda problemler emperyalist akılla ele alınır ve gerçekçi çözümler üretilemez. Bir bölümü ikinci dünya savaşının da konusu olacak olan sorunlar bu yüzden bugüne kadar çözümsüz kalır.

Peki sorunlar çözülemediğine göre diplomatlarımızın çalışmaları boşuna mı olmuştur? Elbette ki hayır. Bugün hala aynı sorunlar var olduğuna göre bu raporlar da güncelliğini korumaktadır.

Diplomatlarımıza ve diplomat adaylarımıza hararetle tavsiye edeceğimiz, hatta Dışişlerinin okunmasını zorunlu tutması gereken bu raporların konularını bir kere daha hatırlatalım: Yeni harflere da aktarılan raporlarda Mısır, Libya, Doğu Afrika, Yemen, Basra Körfezi, Irak ve Şattularap, Küdus ve Filistin bölgelerinde Türkiye’nin tarihten kaynaklanan hak, sorumluluk ve sorunları ele alınmaktadır.

Bu uğurda verilen mücadelenin alt yapısı ne kadar bilinmektedir? diye de ayrıca soralım.

Hülasa Türkiye’nin yüzyıl önceki gündemi bugün de değişmemiştir.Bilime dayalı, doğru planlama ve geçmişten güç alan sağlam diplomasi üretilemezse gelecekteki yüzyılın gündemi de aynı olacaktır.

Bu vesile ile yeni takvim yılınızda sağlık ve afiyetler diliyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums