Bilinmeyen Roboskê Guêw... Tahlil

  • 9.01.2013 00:00

 Bir ülkedeki otorite ve egemen düşüncenin belirlediği resmi tarihin haricinde, resmi tarihin arka planını ve karanlık yüzünü oluşturan yerel tarihin de bilinmesi toplum açısından gerekli, zorunlu ve önemlidir.

Egemen düşünce, resmi tarihe dayalı olarak oluşturduğu tarih anlayışıyla kendisini toplum nezdinde zorla meşrulaştırırken, öte yandan halkın acılarını ve ezilmişliğini ortaya çıkaran, yerel tarihe ait düşünce ve anlayışların ortaya konulması da halkın kendisini anlatması açısından en temel insani bir haktır.

Bu durum, toplumda daha önce yaşanan travmatik acıların paylaşılmasına olanak sağlayarak toplumsal bilinçaltının da boşalmasına katkı sunar. Dolayısıyla toplumda oluşabilecek nefret suçunun ortadan kaldırılması açısından da kritik bir öneme sahiptir. Aynı zamanda toplumun bir kesimine ait olan bu yerel tarih ile devletin onlara yaşattıklarını ortaya koyarken, aynı zamanda devlet temsilcilerinin de halka yaklaşım ve bakış tarzları adına önemli bir veri kaynağıdır.

Bir toplumun, tarihin herhangi bir evresinde yaşamış olduğu trajediyi unutması elbette kolay değildir. Ancak sonraki kuşaklar, onlardan önce yaşanmış olan olayların etkilerini minimize etmek için kendilerine göre çıkış noktaları üreterek bir nebze de olsa rahatlamaya ve normalleşmeye çalışırlar. Tabii ki bu durum insani olarak karşılandığı sürece iyi, aksi durum ise sonu gelmez nefret suçlarının yaşanmasından başka bir sonuç doğurmaz.

Bu nedenle bir toplumun varoluşu, elbette geçmişte yaşadığı trajedi ve travmalar ile başarı ve kahramanlıklardan bağımsız olarak ele alınamaz. Bu yönüyle toplumun varoluşu geçmişten bağımsız olmayacağı gibi, toplumun geleceğe yönelik stratejileri de varoluşunun devamını sağlayarak sonraki kuşakları da korumayı hedefleyen bir mantık örgüsü geliştirir.

Bunun somut örneği 1927yılının Ekim ayında Bingöl’ün Solhan İlçesi Guêw köyünde,1925 tarihli Şeyh Said ayaklanmasına bölgenin verdiği destek nedeniyle, bölgenin cezalandırılıp, etkisizleştirilmesini amaçlayan ve Genelkurmay kaynaklarında adı “Bicar Tenkil Hareketi”olarak ’belirlenen olaylar dizisinin köyde yarattığı trajedi bir yönüyle insanlığa karşı işlenmiş soykırım olan olaydır.

Guêw köyünün yaşadığı bu trajedi ve soykırım, köyün sonraki nesilleri üzerinde sosyal, kültürel, psikolojik ve ekonomik olarak önemli sorunlara neden olmuştur. Katliamdan sonra köy kendisini geleceğe taşımak adına belki bilinçsizce geliştirdiği bazı temel argümanlarla varlığını devam ettirmeyi hedeflemiştir.  Bu çerçevede:

Sosyal İlişkilere Etkileri;

  • Katliamın yaşandığı tarihten sonra, köyün çevre köylerle oluşturduğu ilişkilerde gerileme başlamıştır. Daha önceleri bölgedeki neredeyse tüm önemli ailelerle evlilikler yoluyla kurulan akrabalık ilişkileri sekteye uğramıştır.
  • Bu çerçevede köy içi evliliklerin arttığı ve bir içe kapanmanın yaşandığı köyün demografik yapısı incelendiğinde rahatlıkla görülebilecektir.
  • Akrabalık ilişkilerinin dar bir alanla sınırlı kalması nedeniyle de köylülerin dünyayı okuyup değerlendirmelerinde önemli algısal sorunlar oluşturmuş ve geleceğe yönelik öngörülerinde ise sıkıntılara yol açmıştır.

Eğitimsel Etkiler;

  • Köyün bünyesinde yüzyıllardır sürdürdüğü geleneksel medrese eğitiminin sağladığı ilimve irfan merkezi olma niteliği bir süreliğine de olsa askıya alınmıştır. (Zaten o günkü devlet ricali bu tür faaliyetleri sıkı bir şekilde takibe almıştı) Böylece ilmi niteliğin sağladığı bölgesel etkinlikten bir nebze de olsa geri çekilmek zorunda kalınmıştır.
  • İlim ve irfan üreten medreseyi belki de zorunluluktan geri çekmiş ama bunu uzun süre devam ettirememiştir. Ancak yaşanan ara dönemde köyün kültürel genetik kodu kendisini açığa çıkarmış ve katliamın tanığı olan kuşak çocuklarını eğitim için, medrese eğitiminin bir biçimde yürütüldüğü bölgelere göndermiştir. Katliamdan sağ kurtulan bir iki çocuktan biri olan Aziz Döner bu şekilde okuyarak bölgenin önemli âlimleri arasında yer almıştır. Hatta köyden Suriye Medreselerine gidip ilim tahsil edenler bile olmuştur. (Molla Mustafa Aytaç)
  • Köye yaşatılan travma köyün ilim ve irfan üretme niteliğine çok büyük darbeler vurarak köy insanların bir kısmının ilimden uzak yetişmelerine sebep olmuştur. Bu durum ise yeni eğitim sisteminin de benimsenmesini zorlaştırmıştır. Bu yeni nesillerin eğitimden yararlanmalarını gerektiren fırsat eşitliğine de darbe vurmuştur.
  • Bölgeye ulema yetiştiren ve ulemanın sürekli olarak var olduğu bir köy olma niteliğini nispeten kaybetmeye başlaması da bölge ve köy açısından kayıp kuşakların yetişmesine neden olmuştur. Ancak 1970 yarısından itibaren köyden birkaç kişinin yeni eğitim sistemine monte olmaya başlamasıyla bu durum ancak günümüzde kısmi olarak değişmeye başlamıştır.

Psikolojik Etkiler;

  • Katliamdan kurtulanların, katliam olayının altında yatan asıl nedenler yerine yeni kuşaklara çeşitli rivayetler geliştirilerek olayı izah etmeye çalışmaları yaşanılan korkunun boyutunu kendiliğinden gözler önüne sermektedir. Katliamdan sağ kurtulan Hacı Hasan Çelik’in biz çocuklara zazaca “lawo şıma nizon cendermê xelq parti çenêyk zalımé”. “Evlatlar siz Halk Partisinin Jandarmalarının ne kadar zalim olduklarını bilemezsiniz”. Sözü bunun en bariz örneğidir.
  • İşte bastırılmış bu korku ve duygusal durum nedeniyle olaya ilişkin gerçek neden yerine çeşitli söylentileri barındıran rivayetlerle sonraki kuşakların teskin edilmesini hedefleyen bir anlatım biçimi geliştirilmiştir.
  • Örneğin birçoğumuzun hala bilmediği Gırnuês ağalarının neden o günlerde mahkûm olduklarıdır. Çünkü temel neden ayaklanmaya vermiş oldukları destektir. Ama bize Gırnuês ağalarının Muş’ta bir adam öldürdükleri ve maktulün yakınları tarafından takip edildiklerini bu takipte ise Guêw’e uğradıkları bu nedenle de köyün suçluları barındırdığı, koruduğu şeklindeki bir algı sebebiyle yakılıp katliama uğradığıdır.
  • Oysa gerçek sebep yazının birinci ve ikinci bölümleri okuyucu tarafından dikkatlice okunduğunda açıkça ortaya çıkmaktadır.Sebep bölgeyi insansızlaştırmak ve ayaklanmacıları kaderleriyle baş başa bırakmaktı. Tıpkı 1990’lı yıllardaki uygulamalar gibi.
  • Katliamdan sağ kurtulan kişilerde devlet eliyle işlenen bu soykırım karşısında çaresiz kalmaktan kaynaklanan işe yaramazlık duygusu oluşmuştur. Eğer sağ kalan insanlarda köyün geleneksel tutumuna dayanan güçlü itikadı inanç ve insanların destekleri olmasaydı belki pek çok intihar vakası yaşanabilecekti.
  • Hamile eşinin çocuğuyla birlikte 11 ferdini bu katliamda yitiren Feqi Osman ve babası Hacı Ali (Çetin) bundan sonra bu acıyla yaşayamayacakları düşüncesiyle intiharı ciddi bir biçimde tasarlamışlarken köylüler tarafından çeşitli desteklerle teskin edilerek bundan vazgeçirilmişlerdir.

Siyasal Etkiler;

  • Köyün Resmi Devlet yapısıyla olan ilişkilerinde ise içe kapanma olarak tanımlanabilen bir tutum ve tavır biçimi geliştirilmiştir. Ancak bu içe kapanma süreç içersinde legal nitelik taşıyan düşünce ve hareketler içersinde taraf olmalarıyla, resmi statükocu anlayışa karşıtlık barındıran bir biçiminde kendisini dışa vurmuştur.
  • Köyün Cumhuriyet dönemine ait siyasal karakteri incelendiğinde tek parti zorbalık dönemi hariç nispeten irade beyanını ifade edebilen seçimlerde tamamıyla statükonun belirlediği anlayışın tam zıddını ifade eden (Köyün algılama biçimi) verilerin olduğu rahatlıkla belirlenebilir. Demokrat parti ile başlayan bu süreç Adalet, Milli Nizam, Milli Selamet, Ana vatan, Refah ve çizgisiyle Ak Parti şeklinde seyir izlemiştir.
  • Bu veriler dikkatlice incelendiğinde resmi anlayışı benimseyen totaliter ve militarist yapının hiçbir zaman diliminde köy ve köylü tarafından benimsenmediği açıkça anlaşılabilir. Siyasi tercihlere bakıldığında ise köyün tercihinin, İnancı ve dini değerleri önemseyen partilerden yana olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Bu statukonun her şeye rağmen bölgede yer edinemediğini açıkça göstermektedir.

Ekonomik Etkiler;

  • Köy ekonomik anlamda ise resmi olanla mümkün olduğunca mesafeli durarak kendi kendisine yeterli olmayı denemiştir. Ancak son otuz/kırk yılda ise hem bölgede yaşanan sorun hem de kendi kendine yeterli olma konusunda sıkıntı yaşamaya başlayınca da yurt dışına açılmayı resmiyetle iş yapmaktan daha doğru bulmuştur.
  • 1950’li yıllarda demiryolu köy içersinden geçtiği halde yapımında ve sonrasında köylülerin devlet işletmesi olduğundan çalışmak için olsa bile oraya tevessül etmediklerini görüyoruz. Buda devletle aralarına koydukları mesafeyi ifade etmek için önemli bir veri.
  • Katliamdan sonra soykırım nedeniyle köy nüfusu azalmış çok geniş bir alana yayılmış olan köy arazilerinin ekilip biçilmesini gerçekleştirecek eleman bulunamayınca, köye ait bu arazilerin önemli bir kısmı başka köyler tarafından işletilmeye başlanmış ve süreç içersinde zilliyet unsurundan dolayı elden çıkmıştır.
  • Köyün katliama uğrayıp soyu yok olan köylülere ait araziler ile daha önceki sefalet döneminde bölgeden göç edip bir daha geri dönemeyenlerden kalan malların (arazilerin) mirasçılar arasında bölüşümünden kaynaklanan insani nitelikteki sıkıntılar nedeniyle köyün çevre köylerdeki olumlu algısı kısmen de olsa zarar görmüştür.

Bütün bunlardan dolayı, devlet köylü için artık sadece korkulan bir canavar niteliği almıştır.

İşte bütün bunlardan dolayı bizden önceki kuşaklar ile olayın yaşandığı döneme tanıklık etmiş kuşaklar köyde yeni sıkıntılara yol açmamak için bugüne kadar olayı açıkça ifade etmedikleri gibi olayla ilgili herhangi bir belge de oluşturmamışlardır.

Olayın sebebini ve gelişimini anlamak isteyen ve bunda ısrar eden birisi ortaya çıktığında ise şunu ileri sürerek onu susturmuşlardır. "Bir daha mı yakılmak ve yok olmak istiyorsunuz."

Ben bu olayın gerçek mahiyetini öğrenmek ve anlamak için arada bir irdelemeye çalışırken, şuan ebediyete göç etmiş köyümün büyüklerinden bu sözü defalarca duydum. Hatta olayın tanığı olmuş gördüğüm, çok iyi hatırladığım köyümün ender kişilerden biri de aynı ifadeyi çeşitli vesilelerle kullanmakta beis görmezdi.

İşte insanın günlük yaşamının tüm içeriklerine kadar yansıyan bu gerçekliğin olduğu gibi derlenip aktarılmasından öte anlaşılma biçimine ait gerçekliği daha önemlidir. Burada gerçekliğin nasıl anlaşılması gerektiği sorusu önem kazanmaktadır.

Yaşanmış gerçekliğin olduğu gibi ortaya konulması tarih ve tarihsel süreç açısından önemli, ama bunun politik ve ideolojik bir zemin üzerinden anlaşılması ise sorunun özüne yönelik anlaşılmayı problemli hale getirecektir.

O zaman gerçekliğe ait duygusal ve tepkisel dışa vurumlar, akılcı bakış tarzını engelleyecek nitelikler ortaya koyar. Bunun için farklı davranış bilimlerine ait kavramsal çerçeve içersinde olayın yaratığı travmatik özellikleri sıralayarak, toplum ve köy üzerindeki yansımasını bir nebze de olsa açıklamaya çalıştım.

Eğer olaya buradan bakarsak gerçekliği tüm yönleriyle ortaya koyabiliriz. Ancak bu aşamadan sonra ise çözüm için devreye politika ve siyaset girebilir. İşte o zaman toplum, bölge ve köy açısından sağlıklı çözümler sunulabilir.

Bu aşamalardan geçmeyen bir gerçekliğe el atan siyaset sadece son kırk /elli yıldır bölgede yaşananlara benzer sonuçlar üretmekten başka bir işlev göremeyecektir. Yani gerçekliklere ait çözüm önerileri kirletilmeden, politikleştirilmeden ve ideolojikleştirilmeden ortaya konulabilirse çözüm için anlamlı nitelikler taşıyabilir.

Bölgede bugün yaşananlar akılcı bir bakışla ele alındığında özelde Guêw köyünün 1927 yılında yaşadığı dramatik travma ve soykırım durumdan farklı bir nedenden kaynaklanmadığı izan sahibi olan insanlar tarafından açıkça görülebilir. Bu tür tarihi vesikalarda ancak buna hizmet ettiklerinde anlamlı olabilirler.

Siyaset ve politika hala sorunu doğru anlamak istemediğinden olsa gerek belli mahfiller üzerinden olayın ve sorunun çözümleyemeyeceğini kavrayabilmiş değil. Oysa travmayi 30 yıl öncede, 90 yıl öncede bölge halkına yaşmıştır. Bu travmatik yaşam önemsenmeden…

O halde bölge halkının içinde olmayacağı her türlü çözüm ve çözüm önerileri havada kalmaya mahkûmdur. Bölge halkını ise homojenik bir algılama boyutuna indirgemek ise başını kuma gömmekten farksız bir anlayıştır.

Ben bu olayı elimden geldiği kadarıyla ulaşabildiğim ve gördüğüm tanıklar ile tanıkların tanığı olan üst kuşağımdan çeşitli kişilerden derlediğim bilgiler ışığında açıkladım. Temel amacım köyüm açısından duygusal bir trajedi ama insanlık açısından soykırım olan bu katliama yönelik zihinlerde sürekli olarak var olan acaba sorusunun gerçek cevabını toplumun, kuşağımın ve gelecek kuşakların net bir biçimde öğrenmesine ve anlamasına katkı sunup gerçeklerin ise belirlenmesidir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Hrac Madooglu
    Hrac Madooglu
    8.12.2013 22:33

    Olum haberini alinca, Ataturk Baris Odulunu red ettigi gun gazetelerde, kose yazarlarinin ofkeli yazilari geldi aklima. "Teroriste Ataturk Odulu verirseniz boyle olur...Turk Dusmani, Cirkin Afrikali...Terbiyesiz"...Bu hakaretleri yazanlardan bircogu hala aramizda. Emin Colasan mesela. Sormak lazim Emin Beye: Vicdaniniz rahat mi? Mandelanin oldugunu duyunca ne hissettiniz?

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums