Kürtlerin aşiret yapısının dayanağı

  • 30.04.2013 00:00

 (Kürtlerin Aşiretsel Yapısının Temel Dayanağına Yönelik Sosyolojik Tahlil)

Doğu ve Batı uygarlıklarına ait toplumsal yapının şekillenmesinde; tarımsal faaliyetlerin yürütülme biçimi üzerinde etkili olan coğrafi nitelikler sonucunda Doğu ve Batıda birbirinden farklı toplumsal yapılanmaların biçimlenmesinde etkili olmuştur.

Tarımın gerçekleşmesi için doğal halde kullanılması mümkün olmayan suyun dönüştürülmesi ihtiyacı doğu toplum yapısı için şekillendirici bir olgu olarak karşımıza çıkar. Doğu toplumlarında tarımsal faaliyetler ancak suyun bu dönüşümüyle mümkün olmaktaydı/olmaktadır.

Bu durum Batının coğrafi nitelik ve avantajından kaynaklanan gezici tarımsal faaliyetleri yerine, Doğuda suyun dönüştürülmesini gerekli kılan su bentlerine bağımlı tarımsal faaliyetleri ortaya çıkarmıştır. 

Suyun dönüştürülmesine dayalı tarım yapabilme olanağı ise Doğu toplumlarında alan korumayı gerekli kılan bir anlayışın gelişmesinde etkili olmuştur. Bu durum Doğu uygarlıkları için hem toplumsal yapıda hem de askeri örgütlemelerde dayanışmacı anlayışların gelişmesini zorunlu kılan değerlerin oluşumuna yol açmıştır.

Coğrafi doğa koşullarından kaynaklanan tarım alanlarının darlığı ve suya bağımlılığı Doğu toplumlarında herhangi bir dönemde oluşabilecek verimsiz üretim toplumsal yapıyı korumada sorunlarla karşılaşılmasına yol açmaktaydı. Bu sorunlarla baş edebilmek için hem daha fazla üretmek hem de üretilenlerden belli miktarda pay ayırma ihtiyacı hâsıl olmuştur.  

Aslında bu üretim yapısı kollektif bir yaşam biçimini insana dayattığından tek başına yaşama olanağı olmadığı fikrinide beraberinde getirerek güçlü aşiretsel bağların ortaya çıkmasında rol oynayan temel etken olmuştur.

Doğu uygarlık yapısına ait toplum biçiminin karakteristik özelliklerini yansıtan Kürtlerin aşiretlere dayalı toplumsal yapılanması ele alınırken konuya nereden bakılması gerektiği hususunda önemli okumalar ancak bu coğrafi etkiden çıkartılabilir.

Aşiretsel yapıya dayanan Kürtlerin toplum yapısı, hem bu doğa koşullarına uygunluğu hem de bu koşulların gerektirdiği sosyal yaşam biçimini zorunlu kılmıştır. O halde Kürtlerin toplum biçimlenmesi olan aşiretsel yapının tarihsel varoluşu, korunması, sürdürülmesi ve aşiretlerin birbiriyle çatışmaları bu okumalardan ele alınırsa Kürt siyasal tarihi için önemli açıklamalara ulaşılabilir.

Alan korumaya dayanan toplumsal yapı elinde bulundurduğu alanı kaybederse kendisinin de yok olacağını bildiğinden örgütlenmesini bunun üzerine kurma ihtiyacı duyar. Kürtlerin aşiretsel yapıları ekonomik üretim açısından tarım ve hayvancılık faaliyetlerine dayandığından hayvanların otlak ihtiyacı da tıpkı tarımsal üretim alanı gibi alan korumayı gerektiren bir olgu olarak karşmıza çıkar.

Dolayısıyla her Kürt aşireti varoluşuna temel dayanak olan kendi egemenliği altındaki üretimsel alanı korumayı öncelikli hedef haline getirmek zorunda kalmıştır. Bu durum ise aşiret içi kollektif dayanışmanın temel mantığını oluşturmuştur. Bu mantık aşiretlerde bireysel düşünüş yerine kolektif düşünüşü öncelediğinden toplumsal yapıda aşiret aklı denilebilecek bir üst akıl ve düşünüşe işlerin havale edilerek hal edilmesine yol açmıştır.

Bu işleyiş biçimi bir anlamda aşiret bireylerinin kendi iradelerini aşiret reislerine havale etmeleri demekti. Bunun sonucu olarak da aşiret bireyleri kendi iradeleriyle hareket etme yerine üstten gelen direktiflere göre şekillenerek davranmaya biçimlendirilmişlerdi. Aşiretsel üst akıl da elde etiği bu avantajı ve üretimsel alanı da tarihsel süreçte hep koruyarak kullana gelmiştir.

Kürtlerin aşiret yapısı hakkında şöyle bir soru haklı olarak gündeme getirilebilir. “Tek tek aşiretler bazında oluşan bu üst akıllar neden daha üst akıl olabilecek devlet örgütlenmesine ihtiyaç duymamışlardır.” Kürt siyasal tarihi hemen hemen hiçbir dönemde çatı görevi görebilecek bu üst aklı başaramamıştır. Ki bunun için fırsatların geliştiği tarihsel koşullar belli dönemlerde oluştuğu halde bunu gerçekleştirebilme şansı hep kaçırılmıştır.

Kürt aşiretlerinin egemenlik oluşturabildikleri üretim alanlarını koruma ve kaybetme endişeleri siyasal birliktelik oluşturmalarını engelleyen bir veri olduğu düşünülebilir. Dolayısıyla her aşiret kendi üretim alanı üzerinde mutlak otorite üreterek var olduğuna göre etki alanını daraltacak her türlü girişime mesafeli durma ihtiyacını duyduğu da kolaylıkla ileri sürülebilir.

Alan koruma anlayışının dayandığı değerler dizisi (paradigma) ise tarihsel süreçte Kürt aşiretlerinin birbiri aleyhine kullanılmasını her zaman kolaylaştırmış ve üst aklın devreye girme eğilimi göstermeye başladığı zaman dilimlerinde de bu durum düşmanlarına kolay hareket etme imkânı sağlayarak aşiretler arası çatırdama ve çatışmalara vesile olmuştur.

Aslında tarihsel veriler dikkatli okumalardan geçirildiğinde bu durumun Kürtler arasında milli bilincin uyanışını engelleyen temel unsur olduğu da kolaylıkla görülebilir. Bunu İslamiyetin kabulunden sonraki tarihsel sürecin tüm aşamalarında görmek mümkündür. (Ancak bu süreçteki yapının İslamın özüne ait anlayışından kaynaklandığını söylemek ise tarihsel gerçeklikten bi haber olmakla eşdeğerdir.)

Aşiretsel üst aklı ve iradeyi benimseyen Kürt toplumsal yapısı doğal olarak İslami referanslara dayanan çağrılara da her zaman açık olmuştur. Bu durum Kürtler arasında dini inancın güçlenip, şekillenmesinde önemli bir etkendir. Dolayısıyla dini otoritelerin Kürtlerin toplumsal yapısında sözünün her zaman dinlenilecek asıl merciler olmasını kolaylaştırmıştır.

Ki Kürtler bu islami referanslara dayalı çağrılara kulak vermelerinden dolayı, kendi milli bilincine ulaşma ihtiyacı ve ittihadı da duymamışlardır. Dini otoritelerin cevaz verdiği herşey koşulsuz benimsenirken, cevaz vermedikleri ise hiçbir şekilde revaç bulamamıştır.

Üst aklın gerektirdiği itaat kültürü İslami referanslarla beslenmiş çağrılarla birleşince Kürtlerin elini ve ayağını bağlayan bir pranga halini almıştır. Ki İslamı benimseyen tüm milletler dikkatle incelendiğinde kendi ulusal birliğini İslama feda eden tek milletin de Kürtler olması ancak bununla açıklanabilir.

Kürtlerdeki aşiretsel dağınıklığı fark eden ve İslam’ı kendi otoritelerinin teminatı gören Arap, Fars ve Türk siyasal yapıları aşiretsel dağınıklıktan ve İslami hassasiyeten azami ölçüde istifade etmeyi ihmal etmeyerek Kürtler üzerindeki üst akıl olma niteliğine ulaşmışlardır. Genellikle bu milletler uhrevi metalar devreye sokarak üst akıl başarısı elde etmeye çalışmışlar ve bunda başarılı da olmuşlardır.

Keza ümmet birliği adına Kürt üst akıllarının devreye girmesi her seferinde bu referanslarla akamete uğratılmıştır. Herhangi bir nedenden dolayı İslami referansın işlev görmemesi durumunda ise onun yerine dünyevi metalar kullanılarak Kürtlerin bir üst akıl etrafında birleşmeleri engellenmiştir.

Bugün bile Kürt ulusal bilincinin önünde hâkim unsur olan Araplar, Farslar ve Türkler İslam ittihadını öne sürerek egemenliklerini sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bunlar kendilerine helal gördükleri milli bilinci Kürtler açısından haram ve sakınılması gereken bir öğe olarak İslami referanslarla tanıtmaya çabalamaktadırlar.

İşte bu nedenle İslamı benimsemiş diğer milletlere nasıl ki ulusal bilinç helal ise bu Kürtlerede analarının ak sütü kadar helaldir. Birlikte yaşamak ise ancak bu milletlerin Kürtleri görmeleriyle mümkün olabilir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums